"Ee anlat bakalım nasıl geçti?"
Yüzümdeki büyük gülümsemeyle Makbule'nin yanına yerleşirken heyecanla anlatmamı bekliyordu.
Ogeday'la Peru seyahatinden döneli bir kaç gün olmuştu. İşlerinden dolayı doğum günümden önce gitsek de bu durumdan asla rahatsız değildim. Mükemmel anılar biriktirmiştik. Dünyanın hiç bilmediğim bir yerini onunla keşfetmiştim.
Gün geçtikte ona karşı bağımlılığım daha artarken buna engel olamayacak bir noktaya gelmiştim. Hayatım iki döneme ayrılmış gibiydi. Ondan önce ve sonrası vardı.
Ve sonrası için minnettardım.
"Dünyadan Nis'e! Burada mısın aşk kuşu?"
İrkilerek düşüncelerimden sıyrılırken elimdeki kupadan kahvemi yudumladım.
"Güzeldi işte ne anlatayım? Gezdik, eğlendik.."
Makbule tatmin olmamışçasına yüzünü buruştururken derin bir nefes alarak konuşmaya devam ettim. "Her şey mükemmel ilerliyor Makbule. Bir yerde işler sarpa saracak diye çok korkuyorum."
Her şeyin bu kadar güzel gitmesine alışık biri değildim. Nazar denen şeye gram inanmasam da aramızın bir noktada bozulacağı düşüncesi bile delirtiyordu.
Hoş geldin paranoid bebek.
"Hemen felaket senaryoları yazmaya başla zaten geç kaldın." Sıkıntıyla kafamı koltuğa yaslarken, Makbule oturduğu yerden biraz daha yaklaşarak omzumu sıvazladı. "Seni uzun zamandan sonra ilk defa böyle görüyorum ve bu durumdan inan çok memnunum. Birbirinizi tamamlıyorsunuz. Çocuğun sana bakarken içi gidiyor Nis.."
"Gerçekten mi?"
"Aşk insanı aptallaştırır dediklerinde inanmazdım ama doğruymuş." Makbule'nin sitemli sesine karşı kıkırdadım. "Böyle durumlarda saçma sapan depresyonlara girmek yerine götünü kaşıyorsun ki nazar değmesin bebişim."
"Olur olur abla yaparız." diyerek dalga geçtiğimde gözlerini devirerek karşılık vermişti. Kucağıma atlayan Bal'ı okşarken telefondan dikkatini kaldırması adına Makbule'ye doğru yastık fırlattım.
"Ee planımız nedir? Burada boş boş oturmayacağımızı düşünüyorum."
"Gönül rahatlığıyla arkana yaslanıyorsun ve bekliyorsun, bugün çok eğleneceğiz."
Makbule bugün onunla kalmamı uzun uğraşlar sonucu kabul ettirmişti. Doğum günümü kutlamak adına bir organizasyonu olması muhtemeldi.
Doğum günümü geçen seneki gibi bekar bir şekilde kız kıza kutlayacak olmam gerçeği beni bir tık üzmüyor desem yalan söylemiş olurdum.
Ogeday çok yoğun bir tempoya girdiğinden dolayı evde çok az vakit geçirmeye başlamıştık. Yeni şubenin tadilat işleriyle ilgileniyordu.
Onunla bir şeyler yapmayı fazlasıyla özlemiştim. Şu sıralar sabahları evden çıkarken ona gitme dememek için kendimi zor tutuyordum. Elinden geldiğince iki tarafın dengesini sağlamaya çalışsa da ona karşı olan doyumsuzluğumdan ötürü tatmin olmuyordum.
Dün gece yaptığı ufak sürprizi hatırlarken yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
flashback
Kapının açılma sesini işittiğimde yerimde doğrulurken elimdeki kitabı komidinin üzerine bıraktım.
"Sevgilim sen mi geldin?"
Saat tam 12 olmuştu ve onu görebilmek adına uyumamak için büyük bir savaş vermiştim.
Kapıdan kafasını uzatan Ogeday'la göz göze geldiğimde yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Elindeki pastayla bana doğru gelirken heyecanla ellerimi çenemin altında birleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
japon // ognis
Romancethis is our place, we make the rules and there's a dazzling haze and mysterious way about you dear have I known you twenty seconds or twenty years?