"Ağapose"

7K 299 3
                                    

Atalay bir türlü evimden çıkmak istemiyordu. Zorla olsa da artık pes etmiş üzerine geçirmiş olduğu mat siyah ceketiyle dış kapıya vardı. Elinde tuttuğu defterlerimi her ne kadar çok almak istesem de bana vermedi.

"Onları artık bana mı versen acaba?" Elindeki defterleri işaret ettim.

"Vermem."

Gülümsedim. "Bilmiyorum farkında mısın ama onlar benim."

Atalay ise her zamanki tavrını takındı. "Olabilir." Beni geçiştirip ilerlerken bir anda karşımıza dikilen Mert'i görmemle daha fazla üstelemedim.

"Günaydın kumrular," Gözleri alayla kıvrıldı. Sinsice kıstığım bakışlarımla gözlerimi yüzüne sabitledim. "Abartmasak mı?"

Mert ise yeniden gülümsedi. "Yenge senin alacağın olsun!"

Atalay tek kaşını kaldırmış Mert'e bakarken o ise gülümsedi. "Merak etme kardeşim senlik değil," Tekrar keskin bakışları beni buldu. "Buse artık sana gelmiyor mu?"

Mert'in sorduğu soruyla birlikte neyi ima ettiğini anlayabilmiştim. Ciddi miydi acaba?

Bu kadar kısa sürede nasıl böyle olabilmişti ki?

"Ne Buse imiş arkadaş!" Atalay sert sesiyle söylenirken Mert ona döndü. "Bunu söyleyene bak!"

Mert'in arkasından gelen kişiyi görmemle birlikte tek kelime etmedim. Sadece gülümsedim.

"Neyse yenge," Üzerindeki siyah deri ceketi düzeltti. "Bu konuyu daha sonra konuşuruz."

Mert ile uğraşmak hoşuma gidiyordu. "Kim için?"

Tuhaf bakışları üzerimde gezindi. "Kim olacak yenge!"

Bana sürekli yenge diyordu ve bundan hoşlanmadığımı biliyordu. Elbette bunun intikamını alacaktım. "Tamam senin için Buse ile konuşacağım."

Mert gülümseyerek arkasına döndüğü sırada Buse ile karşı karşıya kaldı. İkisi de son derece temkinliydi.

Atalay bu sırada yanımıza telefonunu içeriden almış, çoktan yanımıza varmıştı. Ne olduğunu anlamamıştı.

"Ne konuşması bu?" Buse şüpheyle ikimizi inceledi. "H-hiç," diyebildi, Mert.

"Az önce benim adım geçti de ondan sordum." Buse utanarak söylendiğinde Mert ne yapacağını bilemez halde hızla Atalay'a döndü. "Biz geç kaldık. Olay yerine geçelim." Apar topar kaçmaya çalışırken intikamını sürdürmek için Atalay da bana katıldı. "Daha yarım saat var. Az önce siz ne konuşuyordunuz?" İkimize döndü.

Ben ise sırıtmaya devam etmiş, Mert'in gergin haline karşın kendimi tutamamıştım.

"Gidelim işte," Atalay'a bir şeyler ima ediyordu. Atalay ise ona karşı gülümsedi. "Tamam gidelim. Akşama hep birlikte oturalım. Buse sen de bize katıl."

Hepimizin amacı çok kötü niyetle ilerliyordu çünkü arada yanmak üzere olan bir kişi vardı. Melisa'nın bu denli sevgisine karşın içime buruk bir ifade oturdu. "Kolay gelsin size. Akşama görüşürüz."

Atalay gayet mesafeli şekilde benimle vedalaşıp Mert ile giderken Buse'nin şaşkın bakışları beni buldu. "Neler oluyor Liva?"

"Gel içeri geçelim. Anlatırım."

Birlikte içeri geçmiş hızlıca hazırladığım kahvaltının başına oturmuştuk. Buse sürekli sorular soruyor, ağzımı yoklamaya çalışıyordu. Elimde tuttuğum çatal ile peynir alıp ağzıma götürdüm. Bir yudum da sıcak çayı içip ona döndüm.

KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin