Ender'den
Kızımız tam tamına 2 yaşına gireceği için Yusuf onun için sipariş ettirdiğimiz pastayı almaya gitmişti. Ben de Çilek'e banyo yaptırdıktan sonra giymesi için kıyafet bakarken gözüme Çilek doğmadan önce aldığımız takım pijamalar ilişmişti. O zamanlar fark etmeden büyük beden almıştık. Yani tahminimce şimdi tam olurdu.
"Bunları giyelim mi?" diye heyecanla sormamla aynı heyecanı kızımdan da almamla kıkırdadım.
Kıyafetleri üstüne geçirdikten sonra ben de giyindim ve ıslak saçlarını kurutmak için kurutma makinesini aldım. Saçları benim saçlarım gibi çok hafif dalgalıyken Yusufçuğumunki gibi açık kahve renkteydiler.
Saçlarını hafif nemli bırakırken aldığımız rengarenk tokaları arıyordum. O gün konuştuklarımızı unutmamıştım, Yusuf'un da unuttuğunu sanmıyordum ama örmeyi hâlâ bilmiyordu. Şapşal...
Tokaları bulduğumda ellerimi çırparak etrafıma bakınınca Çilek'i görememiştim. Onu bulmak adına evi turlarken çalan kapıyla Çilek'in de sesten dolayı oraya gideceğini bildiğimden kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığımda telaşla ceketinin iç cebine bir şeyler sıkıştıran ve elinde pastanın olduğu poşeti tutan Yusuf'u görmemle yüzümü tekrar bir gülümseme kaplamıştı.
Dudağına hızlı bir öpücük kondurup elinden pastayı almıştım ve içeriye giden Yusuf'a seslenmiştim:
"Takım kıyafetimiz var yatağın üstünde, sen de giy!"
"Tımaam!"
Pastanın üzerine mumları yerleştirmeye başlamıştım. Yusuf da Çilek ile ilgileniyordu. Mumları yaktıktan sonra son olarak da maytabı yakarken Yusuf'a seslendim tekrardan:
"Videoya alır mısın bebeğim? Bir de ışıkları kapatır mısın?"
O, beni onaylarken ben de telefondan iyi ki doğdun müziği açarak pastayı elime aldım ve salona girdim.
"Mutlu yıllar sana!" diye şarkıyı bitirirken meraklı meraklı pastayı ve mumları inceliyordu Çilek.
"Üfle hadi." demesiyle Yusuf'un üflemişti. Mumlar sönerken maytap hâlâ yanıyordu. Çilek de ona sinir olmuş olsa gerek kızgın bir şekilde bağırdı.
"Sönecek o birazdan, boş ver onu. Kim pasta yemek isteeer?"
Kızımız elini kaldırarak etrafta koşuşturmaya başlamıştı. Pastayı dilimleyip tekrar getirdiğimde Yusuf gergince etrafa bakıyordu.
"Yusufçuğum bir şey mi oldu?" diye sordum pasta tabağını uzatırken. Gözlerini kırpıştırırken hızla ayaklanıp tuvalete gitmişti.
Çilek'i kucağıma alarak ben de peşinden gittiğimde kustuğunu görmemle endişeyle yanına ilerledim.
"Yediğin bir şey mi dokundu ki?" diye sormamla kafasını hayır anlamında salladıktan sonra bize içeri geçmemizi söyledi.
Elini yüzünü yıkamış bir halde tekrar salona geldiğinde elinde bir fotoğraf bir de hediye paketi vardı. Hediye paketinin ne olduğunu beraber aldığımızdan biliyordum ama fotoğraf ne işti?
Hediye paketini kızımıza uzatmıştı, Çilek de hemen açmaya çalışmıştı. O, onunla oyalanırken bana döndü.
"Sana yıl dönümümüz için bir hediyem var. Biraz büyük bir hediye olacak sanırım."
"Neymiş?"
Elindeki fotoğrafı bana uzattığında bir nevi bi' dejavu yaşıyordum. Ona baktığımda endişeli bakışlarını görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bileklik [Mpreg (bxb)]
Short Story[Tamamlanmıştır (×23)] "Ben anne ya da baba olamam, ben bunu öğrenmedim. Benim gibi biri daha yetişmemeli burada." İyi okumalar,