Yusuf'tan
Çilek uyuyunca kucağımda onunla odaya gelmiş ve odadaki beşiğe yatırmıştım.
Kapıyı kapattığımda buz yiyen bedeni gördüğümde hemen yanına giderek elindeki buz kabını aldım.
"Kaç tane yedin?"
"Bilmeem, belkiii tüm kalıbı." derken ellerini iki yanına açıp kafasını yana eğmişti.
Kaba baktığımda bomboş olduğunu gördüğümde iç çektim.
"Niye o kadar çok yiyorsun?"
"E ama anca sıcak geçti."
Bir şey demeyerek elimdeki kabı kenara koyarken Ender'in yanına uzanıp göğsüne yattım.
"Yoksa paylaşmadığım için kızdın mı?"
"Ender yat uyu hadi. Çok yoruldum, Çilek kaç gündür uyutmuyor."
"Ne ağladın sen de ha." diyerek sırtını bana dönmeye çalıştığında dursun diye daha sıkı tuttum.
"Dursana ya yatıyorum şurada iki dakika. Hem senin niye moralin bozuktu?"
"Çilek'e süt vermem gerekirken onu bile beceremeyince sinirlendim kendime."
"Bunu konuşmuştuk bebeğim, at o düşünceleri kafandan."
"Pekâlâ, denerim."
Tam uykuya dalmıştım ki duyduğum ağlama sesiyle az kalsın ben de ağlayacaktım. Ender'in uyuduğunu gördüğümden rahatsız etmemek için yavaşça kalkıp beşiğe ilerledim. Bu ağlamalara nasıl uyanmadığını anlamıyordum.
Minik bedeni kucağıma alırken odada ileri geri geziyordum. Bir yandan da sırtını pışpışlıyordum.
"Niye ağlıyorsun babacığım, hm? Söyle hadi bana."
Bezini kontrol ettiğimde dolu olduğunu görünce ağlama sebebini anlamıştım. Bezini yenisiyle değiştirirken eline çıngırağını vermiştim. Artık hem ağlayıp hem çıngırak sallayarak ses yapıyordu. Süper!
Kendimi bir krizin eşiğinde hissediyordum çünkü kaç gündür doğru düzgün uyuyamıyordum ve öylece işe gidip geliyordum. Kaç kahve bitirdiğimi bilemiyordum, ki içtiklerim asla etki etmiyordu. Başımın ağrısı da cabasıydı.
İç çekerek sessizleşmiş ve mayışmış olan Çilek'i tekrar kucağıma aldım.
"Artık iyi misin babacığım, hm?" diye sessizce konuşurken olduğum yerde bir ileri bir geri adımlıyordum.
Elindeki çıngırağını heyecanlı heyecanlı sallıyordu. Emziğini bıraktığım yerden alarak ağzına uzattığımda alıp geri çıkarmasıyla yere düşmüştü.
Eğilerek emziği yerden alırken "Niye böyle yapıyorsun güzelim benim?" diye mırıldandım.
Daha çok ağlamaya başlamasıyla ben de artık ağlamaya başlamıştım.
"Demedim bir şey, vallahi demedim. Allah da benim belamı versin ya, özür dilerim kızım."
Çilek, ellerini omuzlarıma koyarak kafasını geri çekerek bana bakmıştı ve bakmasıyla da susmuştu. Küçük parmaklarını yavaş yavaş yüzümde gezdirerek gözyaşlarımı silmişti.
"Susman için ağlamam mı gerekiyordu illa, he?" diye gülerek sormamla o da kıkırdamıştı ve heyecanla çığlık atmıştı. Ayaklarını da hızla sallıyordu.
Ağzıma yaklaşan elini yalancıktan ısırırken gülmeye devam ediyordu. Anlaşılmıştı, bugün de uyumak yoktu.
"Hadi babayı rahatsız etmeyelim, içeri geçelim."
Salona gelince onu yere bırakmış ben de yanına kurulmuştum. Oyuncak kutusundan en sevdiği birkaç oyuncağı çıkardığımda oynamaya başlamıştı, ben de elimi kafama yaslamış onu izliyordum.
Uykusuzluktan gözlerim yanarken şu anlık tek dileğim kızımın da uykusunun bir an önce gelmesiydi.
Duyduğum adım sesleriyle kapattığım gözlerimi tekrar aralarken salona gözlerini ovuşturarak Ender girmişti.
"Niye uyumuyorsunuz bakalım?"
Parmağımla Çilek'i işaret ederken kızımızın ikimizi de uyutmaması hiç umurunda değildi.
Ender dudaklarıma bir öpücük bırakırken tekrar konuştu:
"Sen yat hadi. Ben ilgilenirim."
"Teşekkürler." diyerek tekrar odaya ilerledim.
Sanırım bu gece uyuyabilecektim. Ender'in yastığını kendiminkiyle değiştirerek içeriden hayatımdaki en değerli ve en sevdiğim ikilinin sesleri gelirken gözlerimi, uyumak adına kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bileklik [Mpreg (bxb)]
القصة القصيرة[Tamamlanmıştır (×23)] "Ben anne ya da baba olamam, ben bunu öğrenmedim. Benim gibi biri daha yetişmemeli burada." İyi okumalar,