18

998 81 24
                                    

Yusuf'tan

"Nasıl bu kadar güzel olabilirsin?!"

Ender'in bağırarak, biraz da yakınarak, kurduğu cümleyle kıkırdadım.

"Sana hamilelik benden kat kat yakıştı! Ben karnım çıkınca ayıya benzemiştim sense koca bir bebeğe!"

"Hiç de bile! Sen de gayet güzeldin."

"İşte gayet dersin ama sen çok güzelsin!"

"Ya ben sen hamileyken böyle mi yaptım? Öv geç işte. Niye sidik yarıştırıyorsun benimle?"

"Seninle olan her yarışı kaybederim ki."

"Benim hamilelik hormonlarım bozuk sanırım. İltifatlarına yükselemiyorum."

"Öküz." diye mırıldanarak kızımıza doğru ilerledi.

"Ne yapıyormuş benim en güzel kızım? Sana kardeş geliyor. Ona çok iyi abla olacaksın, değil mi?"

Çilek'i koltuk altlarından tutarak havada döndürürken bıcır bıcır konuşmaya başlamıştı yine.

Çok güzel bir aile olmuştuk ve son bir üyemiz daha olacaktı.

Ender yanıma otururken Çilek de yatağa çıkmaya çalışıyordu ama sadece yorganı çekerek düşürmeyi başarmıştı. Çilek çıkamayınca Ender almış ve yanıma koymuştu.

Çilek ilgiyle elini karnıma koyarken "Bebek kardeeeş!" diye sevinçle bağırmıştı.

"Evet kızım, bebek kardeş."

Gözümün altını kaşırken "Canım kivi çekti." diye söylendim.

"Şansına geçen pasta yapmak için almıştım. Kaldıysa getiriyorum." diyerek ayaklandı Ender.

Elinde kivileri dilimlemiş olduğu tabakla geri döndüğünde bir tane dilimi kendim yeyip bir tanesini ona uzattım. Çilek'e uzatmama gerek kalmadan minik ellerini tabağa daldırmış bir tanesini almıştı.

İştahım kesildiğinde tabağı kızımızın eline vermiştim. İçi boş tabağı yatağa vurarak ses çıkarmaya başlamıştı. Sonra o da sesten rahatsız olmuş olsa gerek oyuncaklarının yanına dönmüştü.

Hepimiz sessizleşirken duyduğum tıkırtılarla Ender'e döndüm.

"Sen de duydun mu?"

"Üst kattan geliyordur."

"Geri zekalı zaten en üst katta biz varız!" diye fısıldadım.

"Hasiktir, doğru." diyerek doğrulmuştu Ender.

Yandaki telefonumu elime alırken polisin numarasını tuşlamıştım.

"Ben kontrol etmeye gidiyorum. Burada kalın." diye kahramanlık taslayan Ender'i hırkasından tutarak geri oturttum.

"Ne yapacaksın acaba hırsız varsa?"

"Kaç yıl boşuna mı yakın dövüş eğitimi aldım?"

"Silahı varsa?"

"Korkma. Polis gelene kadar ne kadar çok zaman geçer?"

İçim el vermezken dolu gözlerimle kafamı iki yana salladım.

"Çilek'e sahip çık sen, gidiyorum."

Odadan sessizce çıkarak kapıyı kapadığında Çilek'i kucağıma almış sarılırken ona bir şey olmamasını diliyordum.

Bir şeyin sertçe çarpma sesini duymamla dayanamayarak kalkmıştım yerimden. Çilek'e daha da sıkıca sarılırken sesin geldiğini tahmin ettiğim salona girdim. Yerde yatan adamı görmemle gözlerimi dikilen diğer adama çevirdim.

Karanlık olduğu için kim olduğunu göremediğimden ışıkları açtığımda Ender'in ayakta durduğunu görmemle rahatlayarak derin bir nefes vermiş ve Çilek'i yere bırakmıştım. Çilek koşarak yerde yatan adama bir tekme vurmuştu.

Ben şaşkınca kızımızı izlerken "Piş adam!" diye bağırmıştı. Ender'e baktığımda bendeki şokun aynısının onda da olduğunu anlamıştım.

Çilek'i hemen adamdan uzaklaştırmıştı.

"Bunu da hallettik. Size bir şey olacak diye ödüm koptu."

"Ben de sana bir şey oldu sandım."

"Bu yüzden iki bebeyle buraya mı geldin?"

"Ne yapsaydım? Boş boş oturamazdım. Sen olsan sen de öyle yapardın. O yüzden hiiiç boşuna konuşup kendini yorma."

"Haklısın Yusufçuk."

Polislere adamı teslim etmiştik. Adaletin yerini bulacağını pek sanmadığım için "İyi ki birkaç kere vurmuş." diye düşündüm.

Kitabın çok uzadığını fark ettim 🤕 O yüzden muhtemelen bir sonraki ya da 20. bölüm final olur.

Bileklik [Mpreg (bxb)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin