Son kararım ne kadar doğruydu bilmiyorum ama artık dönüşü yok gibiydi. Bütün yol boyunca susmuştuk, zaten araçta sadece Ege ve ben vardım. Yiğit ben kararımı verir vermez araçtan inmiş ve işine dönmüştü, bu kadar önemli nasıl bir işi var gerçekten merak ediyordum. Ege'nin evine gelmemiz en az yarım saat sürmüştü ve bu yarım saat hoyunca ben Ege'ye olan utancımdan sadece susmuştum. Yarım saatin sonunda demir sürgülü bir kapının önünde durmuştuk, bir dakika kadar bekledik ama kapı açılmadı. Anlaşılan kapıyı açması gereken kişiler geldiğimizi farketmemişti. Ege sinirle kornaya bastı, iki dakikalık bir bekleme daha geride kalırken kapı açıldı ve içeri girdik. Ev fazla büyük değildi, boyasında klasik renkler seçilmişti. Ege araçtan indi ve beni de indirdi, hemen çevremizde üç kişi belirdi. Birisi hafif kilolu ve çok sempatik, yüzünden anaç olduğu belli olan, sürekli gülümseyen ve pembe yanaklarında gamzeleri olan bir kadındı. Diğer ikisi biri uzun boylu diğeri ise kısa ve iri yapılı, diğerine göre daha yaşlı duran iki erkekti. Ege görür görmez içimi ısıtan kadına kapıyı açması için ricada bulundu.
İçeri girdiğimizde Ege ve hizmetli kadın arasındaki kısa bir konuşma geçti ve Ege beni, benim için hazırlanan yatak odasına götürdü;- Ve burası da senin odan Selin. İstersen yatıriyim seni, eğer istemezsen... Burası artık senin evin sayılır, lütfen çekinme. İstediğin gibi davran, sana Fadime ablam yardım edicek. Eğer yatmak ya da kalkmak, gezmek istersen Murat abiyi çağırt. O her istediğini yapar.
- Teşekkür ederim, biraz otursam iyi olicak. Sana da yük oluyorum, kusura bakma.
- Gene başladın ama sen saçma konusmaya. Burası senin evin tamam mı? Rahat ol, ben şimdi gidiyorum. Duş alıp yaticam biraz, önemli bir şey olursa seslen. Duyarım seni uykum hafiftir.
- Tamam, teşekkür ederim.
- Artık teşekkür etmeyi bırak lütfen.
- Tamam.
Odadan çıktıktan sonra hiç bir daha karşı karşıya gelmedik. Akşam olmuştu ve Fadime abla akşama kadar benimle çok iyi ilgilenmiştir. Bu sırada Ege ve Efe hakkında bir sürü şey öğrendim. Mesala Ege'nin beybifeys ve kırılmam kırarım tipindeki o çapkın havanın altında aslında hiç de öyle rüzgarların esmediği. Efe' nin ise o kadar kas ve kalın duvarlar arasında asıl yatanının sinir değil büyük bir acı olduğunu öğrendim. Ege' nin oluşu normal ama Efe' nin içindeki o büyük acı neydi, onu çok merak ediyorum. Ama en iyisi hattim olmayan şeylere karışmamak, bana iyi niyetle yaklaşan bu insanların hayatlarını kurcalamayıp canlarını acıtan ve belki de yeni kabuk bağlamış yaralarını tazelememekti.
Ben kendimle olan münakaşamı daha tam hitiremediğim sırada kapı çalındı ve içeriye Fadime abla girdi;- Yemek hazır kuzum, istersen gel.
- Geliyorum Fadime abla.
Bu kadının sesi benim nedense içimi ısıtıyor ve huzur veriyordu. Bir annenin sıcaklığı vardı adeta sesinde. Çok bekletmeden odadan çıktım ve çıkar çıkmaz Ege' yle karşı karşıya geldim. Sebebini bir türlü çözemediğim şeyse Ege'nin bir süre durup kızararak hızla önümden geçmesiydi. Mutfağa doğru giderken de yemeğe gelem konusunda telkinde bulunmuştu. Yemek odasına girdiğimde ise kafasını sofradan kaldırıyordu,
- Ege...
- Efendim Selin' ciğim.
- Ben yanlış bir şey mi yaptım?
- Yok hayır, o da nerden çıktı?
- Öyle yanımdan hızla geçip gidince ve yüzüme bakmayınca merak ettim.
- Açık konuşmak gerekirse, seni böyle görmekten utandım.
- Üzerimde yanlış bir şey mi var?
- Hayır, hayır gayet normal ama, bu eve kız getirmek yasak olduğu için... Garip geldi.
- Anladım.
Benim bu eve gelmem, anlaşılan tüm düzeni alt üst etmişti. Belki de fazla dışarı çıkmayıp odamda kalmak en iyisi olabilirdi. Yemeğimi bitirir bitirmez odama geçtim ama bütün gün burda kalmak, beni gerçekten sıkıcak gibiydi yeterince bir şeylere bağlıydım ve şimdi bir de oda çıkmıştı, belki de bir şeyler üretebilirdim burada. Bence denemeye değer, ne kaybederim ki denemekten. Zaten kaybedebileceğim her şeyi kaybettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucizenin Hikayesi ☆
Teen FictionHer şeyini kaybederek umudu kırılan Selin' in yeniden hayata ve hayallerine kanat çırpışının hikayesi.