Karmaşa

14 4 0
                                    

O gün yarını düşünürken sandalyemde uyuyup kalmıştım ama sabah yatakta uyandım. Ege ya da yardımcılardan birisi beni yatırmış olmalıydı, evin içinde hiçbir ses yoktu sanırım ben dışında herkes uyuyordu. Gec yarım kalan bu odada ne yapabileceğim konusu hakkında tekrar düşünmeye başladım ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu;

- Of Selin, hadi bul bir şeyler.

Bu cümleyi dışarı doğru kurmuştum, belki sesli düşünmek işe yarayabilirdi. Ben sustuktan sonra kapı hafifçe tıklatıldı ve aralandı, gelen Fadime ablaydı;

- Selin' cim, seni kahvaltıya çağıracaktım, bu yüzden sana kulak misafiri oldum. Ne bulmak istiyorsun de bakalım bana, bu ev benden sorulur. Hemen getireyim istediğini.

- Bende bilmiyorum ki Fadime abla. Bir şeylerle uğraşmak istiyorum ama, bir türlü neyle uğraşsam bulamıyorum.

- Aman be, bende bir şey sanmıştım. Bunu kahvaltıdan sonra düşünürüz kuzum. Şimdi senin üstünü değiştireyim mi yoksa Murat beyi hemen çağırtayım mı?

Dün Ege'nin verdiği tepki nedeniyle odadan çıkmaktan biraz çekiniyordum;

- Fadime abla zahmet olmazsa üstümü değiştirmem için yardım ettikten sonra odada yapa bilirmiyim kahvaltımı?

- Şey, tabiki kuzum. Anlıyorum seni.

Fadime abla üzerimi değiştirmem için yardım ettikten sonra odadan çıktı ve bana havlatımı getirdi. Acaba ayıp mı ediyordum onlara, aklım çok karışmaya başlamıştı ve kendimi sağlıklı kararlar verebiliyormuş gibi hissetmiyordum. Tedavimi de fazlasıyla aksatmıştım, gerçe her şey gibi artık tedavim de yoktu. Doktorumun bana verdiği en son görev, kendi kitabımı yazmaktı;

- Tabi ya, tabi. Benim kitabım, buldum.

Sanırım sevinmenin dozunu biraz fazla kaçırmış olmalıyım, çünkü bu sevinci sesli bir şekilde dışarı lanse etmiştim, içeriye hızla elinde kahvaltı tepsiyle Ege girmişti. Kahvaltımı getiricek olan kişi en son Fadime ablaydı, Ege'nin getirmesi bana da büyük bir şok yaratmıştı. O bana bakıyor, bende ona bakıyordum. Kendimi toparlar toparlamaz lafa girdim;

- Şey, ben biraz sevindim de. O yüzden, kusura bakma rahatsız ettiysem.

- Selin, rahatsız etmedin ama korkuttun. Birden bağırınca...

- Düzeninizi bozuyorum değil mi?

- Ya Selin' cim sabah sabah lütfen. Bırak artık şu lafları. İyi ki geldin biliyormusun, evde mis kokulu çiçekler açtı...

Ege'nin ettiği iltifat istemsiz gülmeme neden olmuştu;

- Bu arada kahvaltıyı bizimle yapmamana kırıldım ama hala telafi etmek için geç değil.

- Peki, masada sizinle yapicam. Seni kırmak istemem.

Ege hızla elindeki tepsiyi bıraktı ve beni kucaklayıp sandalyeme oturttu. Masada tam karşıma geçti ve Fadime ablayla birlikte Efe' de masaya geldi;

- Dün sana hoşgeldin deme fırsatı bulamamıştım Selin, kusura bakma biraz geç geldim eve ve...

- Geç mi geldin, söylesene Fadime abla, tam olarak ne zaman geldi? Sen bilirsin hiç bilmem deme.

Bakışlar Fadime ablaya yöneldiği de Fadime abla ağzına hemen ekmek aldı ve öyle cevap verdi ama hiç anlaşılır şekilde değildi, ayrıca bu hareketi çok da komikti. Masada Efe hariç herkes gülüyordu, Fadime abla bile. Ege bir çevirmen olarak olaya hemen el koydu;

- Ben Fadime ablamızı şöyle izah edeyim hemen. " Efe sabah altıda eve geldi ve Fadime anlam onu ekmek alması için tekrar dışarı yolladığı için sinirlendi ve arabaya binerken kapısını çarptı." Dedi Selin' cim.

- Sen beni mi takip ediyorsun la... Kusura bakma Selin.

- Önemli değil.

Sofradaki bu kısa süreli gerilim hemen geçmişti, anlaşılan bu doğal bir şeydi. Tıpkı bir ağacın büyümesi gibi. Artık sofrada tartışma değil garip bir komik hava esiyordu. Ege ikiziyle ilgili komik anlılar anlatıyordu ve Efe de sinirleniyor ama ses çıkarmıyordu ama sanırım Ege'ye artık bir dur demenin vakti gelmişti. Efe, Ege'nin sözünü kesti;

- Kardeşim, sen böyle anlatıyorsun ama hep benden anlatıyorsun. Biraz da seninle ilgili bir şeyler dinleyelim olmaz mı?

- Dinleyelim " kardeşim."

- Hatırlıyorum da, S... K... barına gittiğimizde...

- Hayır! Efe tamam anlat dedim ama yani bu olmaz.

- Olur kardeşim olur...

- Hayır ya...

- Bak Selin, bu orda bir dans eden kıza yaklaşıyor ama kızda ki kas bende yok. Kafa yok ya hani, normalde öyle kızlara yaklaşmaz bu. Neyse işte bunlar geçiyor bara, barda bu kıza yürüyor tabi. Kızın saçlarını kokluyor, işte çiçek falan iltifat ediyor. Ne dedi kıza bilmem, kız buna sen de arı oluyorsun anlaşılan diyor, bizim salak da aynen diyor. Aralarında nasıl bir konuşma geçtiyse artık, kız bunu orda dövmeye başlıyor. Biz gidiyoruz kurtarmaya Yiğit' le kızın erkek arkadaşları da geliyor. Erkekliğin yüzde sekseni kaçmaktır ya hani, biz ordan nasıl kaçtık bilmiyorum ama biz dediğime bakma Yiğit' le ben, Ege çoktan kaçmış kurtarmış paçasını. Sabah da gelmiş anlatıyor dün nasıl haşat ettim adamları diye.

Artık kozlar değişmişti, Ege gülmüyordu, Efe' yi ise tanıdığım günden beri ilk defa gülerken görüyordum. Tam bu gülüşmenin ortasında kapı çaldı. Efe koşarak kapıya gitti, ne olduğunu anlamadım ama Ege' ye baktığımda yüzünden gerilmiş olduğunu farkettim.




Bir Mucizenin Hikayesi ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin