Dibi Görmek

8 4 0
                                    

Kapıdan gelen çözemediğim konuşmalar içeride hareketlenmeler yol açmıştı. Ne olduğunu anlamaya çalıştığım sırada Fadime ablanın elini omuzumda hissettim;

- Tatlım, seni odana götüreyim mi?

- Ol...

Ben tam olur diyordum ki içeriye bağırarak on sekiz yaşlarında, siyah uzun saçlı, kumral tenli ve ela gözlü bir atmış boylarında bir kız girdi;

- Abilerin en tatlısı... Az kalsın Efe abim beni içeri almıyordu. Neymiş misafir varmış da, rahatsız olurmuş da...

Kız beni görür görmez susmuş ve bana sanki beni tanıyormuş gibi bakmıştı. Bende ona bakıyordum ama onun bana baktığı gibi değildi, şaşırmıştım sadece biraz. Bu sırada odanın içerisinde garip bir hava esmekte, herkes birbirine bakmaktaydı. Ne olmuştu bir türlü anlayamamıştım. Kız kendini toparlayıp tekrar konuşmaya çalıştı ama o eski neşesi yoktu sesinde. Daha çok korkmuş gibiydi;

- A... Abi...

-  Güneş... Hoşgeldin canım kardeşim benim.

Ege adeta koşarak kardeşinin yanına gitmişti ve ona sıkı sıkı sarılmıştı. Arkasında da elinde bavulla sanki korkunç bir şey görmüş gibi Efe duruyordu. Ege kardeşine sarılmayı bırakıp kısık sesle bir şeyler söyledi ve bana döndü;

- Selin, bak bu bizim en küçüğümüz. Güneş. Güneş bu da bizim misafirimiz, bir süre bizde kalıcak.

- Merhaba, Selin abla.

- Merhaba Güneş' çim.

- Sen Güneş' in kusuruna bakma Selin. Biraz utangaç bir kardeşimiz var, hiç bana çekmemiş.

Ege'nin bu gülüşü diğer gülüşlerine hiç benzememişti. Daha çok zorla gülüyor gibiydi. Kız ise utanmaktan çok korkmuştu, bilmiyorum belki de bana öyle gelmişti. Arkadan Efe' nin seslenmesi ilgimi dağıttı;

- Güneş, abicim gel seni odana götüreyim.

- Evet abicim yorulmuşsundur sen, odana çık, bende geliyorum yanına.

Güneş cevap vermedi ama onaylar gibi kafasını salladı. Gitmeden önce son kez bana baktı ve gözelerinin dolduğunu farkettim. Ne olmuştu acaba, benden mi kaynaklanmıştı. Acaba halime mi üzülmüştü.
  Güneş Efe' nin arkasından yukarı çıktığı sırada Ege, Fadime ablaya işaret yaptı. Benden biraz uzaklaştılar, bu kadar gizli olan neydi bilmiyorum ama çok geçmeden Ege yanıma geldi;

- Selin, bu gün odadan fazla çıkmasan olur mu? Yanlış anlama lütfen.

- Şey, tabiki.

- Fadime abla...

Lafının devamını kafasıyla odamı işaret ederek getirmişti. Ne oluyordu? Ben neyin içine düşmüştüm hiç bilmiyorum.
  Fadime abla beni odama getirdi ve odamdan çıkarken elini tutmamın etkisiyle durdu;

- İzninizle bir şey sormak istiyorum.

- Tabi, sor tatlım.

- Güneş, neden beni görünce garipeşti?

- Utangaçtır biraz, o yüzdendir belki.

- Neden gözleri doldu, benim halime mi üzüldü?

- Olabilir, hassastır biraz. Tatlım, yanında kalmak isterdim ama işlerim var.

- Peki, teşekkür ederim.

Fadime abla bir şeylerden kaçıyormuşçasına odadan çıktı ve gitti. Ben gene kendi düşüncelerimle baş başa kalmıştım. Aklıma çantamda her zaman içimi dökmem için yanımda bulundurduğum biricik piskoloğumun verdiği defteri ve kalemi çıkardım. Kazanın etkisinden en az hasar alan eşyalarım bunlardı sanırım. Telefonu açtım ve en sevdiğim şarkıyı açıp yazmaya başladım;

" Ne yazmalıyım bilmiyorum, çaresizim. Çok dibi gördüm ama bu hepsinden başka. Artık bedenen de dipteyim..."

Sadece bunları yazabilmiştim, daha sonra boğazım düğümlendi, yüreğim sızladı. Ağlamaya başladım, artık kendimi tutamıyordum. Yatağa yatıp uyumak istiyordum ama yatağa geçmek için yardıma ihtiyacım vardı, yanlız evin içerisindeki gergin hava beni oraya katılmaktan alı koyuyordu. Belki, kendim halledebilirdim.
Yatağa yaklaştım, sandalyeyi yan çevirdim, tüm gücümü kollarıma verdim ve yatağın kenarına oturmayı başardım. Sıra bacaklarıma gelmişti, tuttum ama çok ağırlardı. Ölü birer bacak, onlara vurdum ve ağlayarak yatağa uzattım bedenimin yaşayan kısmını. Yaşamak mı bu gerçekten? Sanmıyorum. İnternet çekmediği için yüklenmesi yarıda kalan bir oyun gibiydim, belimden aşağısı yüklenmiyordu resmen. " Hey hayat, çeken bir yere geç. Benimle böyle oynayamazsın!" "Of ne diyorum ben, kafayı yemek üzereyim." Kendi dediğime bir süre güldüm ama çok geçmedi, göz yaşlarım anında gözlerime savaşa giden askerler gibi hücum etmişti ve ben artık yarı ölü bir komutan olarak hiçbir şey yapamıyordum. 

Bir Mucizenin Hikayesi ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin