29-cinnet

694 66 84
                                    

Ashnikko - Hi, it's me

- Eski ben öldü ve gitti, ben de gidip onu gömdüm.

Jimin

"Dean'den şüphelenip el birliğiyle onu aradınız ve hiçbiriniz bana bunu söylemedi öyle mi? Kimden emir aldınız lan?"

Jungkook kızarık gözlerini kaşıyıp boğazını temizledi. "Yoongi hyung'tan."

"Yoongi'yi sikeyim!"

Bağırtım odada yankılandığında ayağa kalkıp titreyen ellerimle bir sigara yaktım. Yoongi bana gelecekti. Mekanıma geçecektik, arayacaktı beni. Taehyung beni defalarca arayana kadar o evde onu beklemiştim. Yoongi bana gelmemişti. "Seokjin nerede?" Dedim hiçbirine bakmadan. Yoongi'nin mekanındaydım ve Taehyung dahil bardaki tüm adamları odadaydı. Yirmi dört saattir Yoongi'yi arıyordum ve avucumun içi gibi bildiğim bu şehir yabancı sokaklardan ibaretti sanki.

Jungkook bilgisayardan başını kaldırmadan, "Yaralı, evde," dedi. Yoongi'nin telefonu da yoktu ancak bir şekilde izini bulmaya çalışıyordu. Şüphesiz Yoongi için en çok korkan da o'ydu. Sigarayı yere atıp odada gezinmeye başladım. Dean yoktu, Yoongi yoktu, Seokjin'in takip ettiği Kihyun yoktu.

Kapı açıldığında Taehyung hızlıca içeri girip, "Adamlara haber verdim," dedi. Kapıyı kapatacakken Seokjin de içeri girdi. Yüzü yara içindeydi ve bir kolu sargılıydı. Hoseok ayağa kalkıp yanına ilerledi. "Hyung, niye döndün?" Seokjin kapıyı kapatıp gözlerini üzerime dikti.

"Yoongi'yi bulacaksın, başka zaman olsa siksen kabul etmem ama bu şehri biliyorsun."

Kaza yapmasına ve üstünden saatler geçmesine rağmen yaralı hâlini umursamıyordu ve gözlerinde yalnızca bir seri katil soğukkanlılığı vardı. Sokağa çıkıp ondan ismini verdiğim adamları öldürmesini söylesem ikiletmeyecek gibiydi. "Yoongi'nin adamlarını topladım," dedi. Başımı sallayıp Hoseok'a döndüm. "Mekanı boşaltın." Koşar adım odadan çıktığında Seokjin de peşinden gitti, masanın üzerindeki silahı elime aldım ve ucuna susturucuyu taktım.

Taehyung yanıma gelip, "Jimin," diye seslendiğinde ona dönmedim. Koluma yapışıp beni kendine çevirdi. "Kendine gel, bırak hep birlikte arayalım. Altı kişiyi öldürdün." Bana Yoongi'nin ortada olmadığını ve kendi isteğiyle kaybolmadığını söylemişti telefonda. Ben Yoongi'yi bekliyordum ve biri ona elini uzatacak cesareti göstermişti, yüzlerce kişiyi öldüreceğimi bilsem de durmazdım.

Yoongi gelecekti.

"Sikimden aşağı." Silahın sürgüsünü çekip odadan çıktım. Üst kat tamamen boşalmış ve kapı kapatılmıştı. Ayakta emir bekleyen elliden fazla adam vardı ve Seokjin avazı çıktığı kadar bağırıyor, her birine tehditle ne yapacaklarını söylüyordu. "Seokjin." Susup arkasını döndüğünde karşıdaki adamların meraklı bakışları bana döndü. En önde sarışın olan adamın göğsünü silahın ucuyla dürttüm. "Batı bölgesine de Güney bölgesine de giriş izniniz var." Herkes pür dikkat dinlediğinden bağırmama gerek kalmıyordu. "Yoongi'yi bulana kadar her mekana bakacaksınız, bölge sahipleri sorarsa Park Jimin'in emri olduğunu söyleyeceksiniz." Karşımdaki adamın gözleri irileştiğinde diğerlerinin de ondan farkı olmadığını görebiliyordum. Yoongi ortada yokken yüzümü saklayıp saklamamak önemli değildi.

Arkaya döndüğümde Hoseok ve diğerlerini seslendim. "Dean'in mekanına gidiyoruz, Jungkook sen kal." Başını sallayıp elindeki bilgisayarı barın tezgahına koydu ve tabureye oturdu. Ondan başka kimse bu işten anlamadığı gibi, ikinci kez Yoongi için bu kadar değerli birini de katil yapamazdım. Son kalan mantığım da bunun içindi.

Dışarı çıkıp kendi arabama bindiğimde yanıma Seokjin, arkaya da Taehyung ve Hoseok oturdu. Mekandaki diğer adamlarda arabalara binip peşime takıldıklarında toplananlar bizden farklı yöne gittiler. "Adamların arasında baş kaldıran olur mu?" Diye sordum Seokjin'e hitaben. Göz ucuyla bana bakıp alayla güldü ve ceketinin cebinden sigara paketi çıkardı. "Onları ben eğittim Jimin, hele ki Yoongi kayıpken tek yanlış yapanın başını keserim." Öyle net ve keskin konuşmuştu ki bir daha soru sormadım.

lust: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin