Twenty One Pilots - Ride
-Sana gerçek beni gösteremem, bu yüzden her gelişimde maskemi takıyorum.
"Sikeyim bu da neydi böyle?!"
Jungkook gözlerini kocaman açmış bana bakarken, hâlâ yerimde dikiliyor ve olanları idrak etmeye çalışıyordum. Esip gürlemiş, geldiği gibi gitmiş ve beni yine cevapsız sorularımla baş başa bırakmıştı. Ona izin vermiştim, ona her defasında izin veriyordum. Neden yapıyordum bunu? Bir küfür savurup neden onu kapı dışarı etmiyordum? Bana dokunmasına, yakamı kavramasına ve bu kadar yakınıma gelmesine neden izin veriyor; karşısında dilsiz bir adam gibi neden dikiliyordum? Ben kendi sorularımın cevabını alamıyordum ancak Park Jimin alabiliyor muydu?
Kendi kurduğu düzenine beni dahil ediyor, aklına estiği gibi karşıma çıkıp gülümseyebiliyor, bana hesap sorabiliyordu. Onunla ne ara bu kadar yakın olmuştuk? Daha doğrusu hiç yakın olmuş muyduk ki tüm bunları yapma hakkını görebiliyordu kendinde? Birbirimizden nefret ediyorduk. Adlarımızdan dahi nefret ediyorken ufak parmakları boynumu nazikçe kavrıyor, onu ilgilendirmeyen bir teklifi irdeliyor, bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu ama tüm bunların yanı sıra beni en etkileyen şeyin gözleri olduğunu biliyordum.
Dili bana emir verirken, gözleri yalvarıyordu. Bir eli yakamı tehdit edercesine sıkıyor diğeri şah damarımın üstünde durup, işaret parmağıyla orayı okşuyordu. Ona bu izni vermek şöyle dursun, karşıma geldiğinde tüm sinir damarlarımda sinsice geziyordu. Ona nefretle bakıyordum tâ ki gözlerini gözlerime dikip, nefesi yüzümü usulca yalayana dek. Güzelliğini test etmek istermiş gibi en yakınıma geliyordu, bir milim mesafeden bile güzel gözüktüğünü kanıtlamak istermiş gibi tüm konuşmalarımızda nefesini nefesime karıştırıyordu.
Aklımda yatan bir ihtimal daha vardı ki o da, onun güzel olduğunu düşündüğümü fark etmiş olması, beni alt etmek için fısıltıyla konuşmasıydı. Herkesi kandırabilirdim ama kendimi kandırmazdım. Park Jimin'in ne yapacağını her seferinde deli gibi merak ederken buluyordum kendimi. Ona engel olmak istememem, dişli rakibimin bana en fazla ne yapacak olmasıydı.
Bir diğer sebebi de güzelliğinin beni mest etmesi, edepsiz düşünceleri aklıma sokmasıydı ki bunu inkar etmiyor ve kendimi kandırmıyordum. Park Jimin'i ufacık mesafeden gören herkes benim gibi dumura uğrar, nasıl bu kadar güzel olduğunu sorgulamaya başlardı ki zaten o sırada Jimin tüm istediğini alıyor, konuşmayı bitiriyordu.
Kendi zevkine göre bir oyun kurmuştu ve istesem de istemesem de, o istediği sürece bu oyuna dahil olmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Onu çözmem için gizemli davrandığını bile düşünüyordum çünkü her saklı hareketi onu çözmek ve alt etmek için bir sonraki hamlesine izin vermeye itiyordu beni.
Kendi ne yaptığını biliyor muydu ki? Ben bunca soru içinde boğuşup dururken Park Jimin'in soruları yok muydu? Bir sonraki adımı hazır mıydı yoksa kafasına göre mi hareket ediyordu? Onun zeki biri olduğunu biliyordum, bunu ilk bakışta bile anlayabilirdim ve bir planı olduğu belliydi. Bir şeylerin ters gittiğini, bu planı bozacak şeyler olduğunu hissediyordum. Bana dokunurken o da bunu neden yaptığını bilmiyor gibiydi, kendine veremediği tek cevabın bu olduğunu düşünüyordum ancak ben verebilirdim sanırım. Sikik herifin teki olduğu için yapıyordu, çok basitti!
Parmaklarım boynumda dururken bir iç çekip derince yutkundum. Boynumda bıraktığı hissiyat öyle garipti ki, tanıdık değildi, ilkti ve bu duyguyu tanımlayacak bir kelime bulamıyordum. Hiç öğrenmemiştim, kimse nazik davranmamıştı bana ve ben de pek bilmezdim nazikliği. İhtiyaç duymadığım gibi, herhangi bir duygu içindeyken nazik olmam gerektiğini hissetmemiştim hiç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lust: yoonmin
Fanfiction"Sert uyuşturucular. Güven yok. Aşkı siktir et, eğer bu şehvetse bu boku sonsuza dek yapabiliriz."