Herkes sorgulandı mı, Ava" "Birkaç kişi kaldı efendim. Sonrasında sorgu bitecek." "Güzel, Yuseiyi odama çağırır mısın?" "Tabii efendim. Hemen çağırıyorum."
"Daha iyi misin, Yusei?" "Teşekkürler efendim, iyiyim." "Sana bir şey sormak istiyorum.
Ash'in yüzü ciddileşmişti, Yusei buna tedirgin olmuştu.
"Benden bir şey saklıyor musun?" "Hayır efendim, saklamıyorum. Neden böyle bir soru sordunuz?" Yusei ister istemez biraz paniklemişti. Yoksa tahmin ettiği şeyi öğrenmiş miydi? "İtaatsizin kim olduğunu biliyorsun değil mi, Yusei?" Yusei donup kalmıştı. Vücuduna bir korku yayılmıştı. "Sakin ol, Yusei. Başın dertte değil." "Bildiğimi nasıl öğrendiniz?", "Ben patronum, Yusei. Her şeyden haberim olur." dedi, minik bir tebessümle.
Daha sonra toplantı salonunda konuşma olacağından herkes toplanmaya gitmişti
"Hey, Ash." "Evet, ne oldu?" "Geçen sefer sana kaba davrandım. Kusura bakma sadece sana gerçekten yardım edebilmek istiyorum. Sadece şuanda içinde bulunduğumuz durumla ilgili değil. Her konuda yardım edebilmek istiyorum." Ash şaşırmıştı. Nicolas dalga mı geçiyordu yoksa ciddimiydi anlamamıştı. "Benimle alay mı ediyorsun? Yoksa ciddi misin?" "Ciddiyim, Ash. Sana gerçekten yardım edebilmek istiyorum." "Pekala- bu çok garip sen benden nefret edersin. Bana neden şimdi yardım etmek istiyorsun ki?" "Çünkü biz arkadaşız." Nicolas'ın bunu söylergen çenesi titremişti. "Bu yıllar önceydi Nicolas. Artık arkadaş değiliz" Nicolas kaşlarını çattı, "Her şeyi düzeltebiliriz, Ash. Seninle tekrar eskisi gibi olmak istiyorum." dedi. Ash'in kafası karışmıştı. Gerçekten ciddi olduğuna inanamıyordu. Nicolas'tı bu, sürekli kaba ve çok bilmiş tavrıyla ona karışıp dururdu. Yani birkaç yıldır, onceden boyle değillerdi. Kimsenin bilmediği kadar yakınlardı. Fazla yakın ama neden şimdi bir anda böyle bir konu açmıştı ki?
"Her şeyi mahveden sendin Nicolas. Düzeltmek dediğin şey sadece bir özürle tamir edilen bir şey değil." "Biliyorum ama inan bana sadece eskisi gibi olmak istiyorum." "Pekala bu kadar yeter. Ben ofisime gidiyorum. Eskisi gibi olmamızın imkanı da yok.", "Ash, bekle!" Ash odadan hızlıca çıkmıştı. Sinirliydi, nasıl hiçbir şey olmamış gibi bu kadar basit bir şekilde barışmak istediğini söyleyebilirdi?
Mahzende;
"Bir şey bulabildin mi, Linda?" "Hayır, hiçbir şey yok." "İtaatsizi nasıl bulacağız anlamıyorum.", "Bende öyle... ne bulmamız gerek onu bile anlamış değilim." O sırada arkalarından siyah bir yaratık yavaşça Lindaya dokundu. Linda arkasını döndüğü anda dehşete düştü. O kaçan şeytanlardan biriydi. Emilia'da, Linda'da donup kalmıştı. İkiside çok korkuyordu. O sırada şeytan konuşmaya başladı. "Sakin olun hanımlar, size zarar vermeyeceğim. Sadece konuşmak için geldim. Linda hemen âsasıyla bir koruma duvarı yaptı. Önlem alması gerekiyordu. Sonuçta o bir şeytandı, ne yapıcağını bilemezlerdi. "Hadi ama benden o kadar çok korkmayın. Hadi tanışalım~ Ben Marco, siiz?", "Sana ismimizi verecek kadar aptal değiliz.", "Pekala o zaman bir oyun oynayalım. Ben saklanacağım, eğer beni 4 dakika içinde bulamazsanız kalede sizin ekibiniz dışında herkes ölücek. Nasıl çok eğlenceli öyle değil mi?", "Ne? Hayır, hayır, hayır!". Şeytan sırıtıyor, "Üzgünüm hanımlaar, hadi oyun başlasın!" diyor.
Linda ve Emilia mikrofondan herkese haber verdi. Bütün askerler ve ekipler şeytanı aramaya koyuldu. Fakat kimse seytanı bulamadı. Dört dakikanın sonunda kimse şeytanı bulamamıştı. Şeytanında dediği gibi oldu. Her yerde cesetler vardı. Bütün yerler kan gölü olmuştu. Saraydaki bütün askerler ölmüştü. Ash panikle salona çıktı. Karşısında Linda ve Emiliayı gorünce olayı hemen hemen tahmin edebilmişti. Gözleri Liam'ı arıyordu. Ona bir şey olmamış olmasını diliyordu, gözleri korkuyla titriyordu. Ona bir şey olursa nasıl yaşardı? Ne kadar sevgisini dışa yansıtamasada onu her şeyden çok seviyordu.
Kalede sadece Ash'in ekibiyle Nicolas'ın ekibi kalmıştı. Diğer herkes ölmüştü. Ash hala Liam'ı arıyordu. Sonunda bulmuştu onu, oğluna panikle sarılmıştı. Liam ise onu geri itmişti. Ash buna oldukça üzülsede belli etmemeye çalıştı. Geriye kalan herkesi toplayıp konuşmaya başladılar. "Ne olduğunu anlatın, Linda", "Emilia ile birlikte mahzende kanıt arıyorduk. Sonrasında arkamdan bir anda şeytan geldi. Adımızı sordu, vermeyince ise bizimle oyun oynamak istediğini eğer onu bulamazsak sarayda bizim dışımızdaki herkesi öldürüceğini söyledi ve öyle de yaptı." Lafa Nicolas'ın ekibinden Marcus karıştı. "Bu çok kötü, bu kadar az kişiyle seytanları nasıl öldüreceğiz?" Ash oldukça yorulmuş görünüyordu. O kadar işin başında birde üstüne eşinin emanet ettiği sarayı mahvolmuştu. Ne yapıcağını biliyordu ama gerçekleştiremeyecek kadar yorgun hissediyordu. O sırada tekrardan içeriye bir şeytan girdi. Bu seferki bir kızdı. Söze başladı. "Merhaba bayanlar ve baylar, nasılsınız bakalım? Eminim kötüsünüzdür. Tabii bu benim için harika!" Nicolas sinirli bir şekilde "Ne istiyorsun?" dedi. "Bir şey istemekten kastım sizinle bir oyun oynamak istiyorum! Biliyorsunuz ki içinizde bir itaatsiz var! Bu itaatsizi bulmak için her hafta bulduğunuz kanıtlarla birini idam etmenizi istiyorum. Eğlenceli öyle değil mi?" Herkes saşırmıştı. Tehlikeli olsada bir yandan da mantıklı bir çözümdü. Herkes onaylar şekilde kafa salladı. Kimse işin ne kadar zor olacağını düşünmemişti.
Yapabilecekleri tek sey bunu kabul etmekti. Ash herkesin durumu kabul ettiği onayını alınca, "Kabul ediyoruz." ded
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtaatsiz
FantasyKalenin patronu ve ekibi şeytanlarla nasıl baş edecek? İçi şeytanlarla dolu bir kalede hayatta kalmaya çalışan bir ekip ve patronlarının hayat hikayesi. Acılarla büyümüş bir adam ve ölen eşinin ona emanet ettiği bir kale. Kahramanlarımız bu işten na...