Yusei odasına kapanmış ve yastığına gömülmüştü. Yüzünden süzülen gözyaşları artık kurumuştu. Kapısı çalıyordu ama aldırış etmiyordu. "Yusei kapıyı aç lütfen. Sana yemen için bir şeyler getirdim. Uzun zamandır bir şey tüketmiyorsun. Vücudun güçsüz düşücek.." Bunu söyleyen Liam'dı. Yusei derin bir nefes aldı. Sesinin titrememesi için boğazını temizledi. Sonra, "Yalnız kalmak istiyorum. İlgin için teşekkürler ama aç değilim." dedi. Liam'ın morali bozulmuştu. Görmüştü. Onun babasıyla ilgili olan bütün anılarını görmüştü. Ona çok bağlıydı. Bu Liam'ın onu kıskanmasına sebep olmuştu. Babasınin ölümünü kaldırmak zordur sonuçta ama her gün böyle ilerleyemezdi. Bedeni zaten sıskaydı, ayriyetten bir şeyde tüketmeyince iyice güçsüz düşecekti. "Peki o zaman, getirdiğim şeyleri kapinın önüne bırakıyorum. Mutlaka tüket." Bunu dedikten sonra kapının önünden biraz uzaklaşıp bekledi. Belki kapıyı açar diye umuyordu ama nafile. Kapı açılmadı. Kapıya tekrar yaklaştı ve konuşmaha başladı.
"Bana babanla ilgili anılarını anlatır mısın? Dinlemek isterim. Benim kendi babamla ilgili pek anım yok. Senden dinlemeyi çok isterim." Zaten onları görmüştü. Ama yine de Yusei'den dinlemek istediğini söylemek hem bir konuşma başlangıcı olucaktı hemde içeriye girip onu kontrol edebilmesini sağlayacaktı.
Bir süre ses gelmedi. Ama sonra Yusei'nin mırıldandığını duydu. "Benim 𝑎𝑟𝑡𝚤𝑘 birilerine anlatıcak bir 𝑏𝑎𝑏𝑎𝑚 yok." Bunu o kadar sessiz söylemişti ki Liam duyabilmek için kapıya kulağını yaslamıştı. "𝐴𝑟𝑡𝚤𝑘 olmaması bir zamanlar olmadığı anlamına gelmez değil mi?" Sonra Yusei'nin ayak seslerini duydu. Kapıyı yavaşca aralamış, kızarmış gözaltları ve ürkek bakışlarıyla Liam'a bakıyordu. Liam elini kapının ucuna koydu ve açıyor olduğunu belirten bir bakış attı. Yusei'de onaylamış olacak ki kapıyı tutmayı bırakmış ve odasına doğru yönelmişti. Odası dağınıktır diye düşünmüştü ama tam tersi. Fazla düzenliydi. Sadece yatağı kırışıktı o da az önce yatıyor olmasından kaynaklıydı. Yusei yatağına oturmadan önce çarşafını düzeltti. Bu kadar duzenli ve titiz olmasını beklemiyordu. Dürüst olmak gerekirse onu dağınık biri olarak düşünmüştü.
Yusei oturunca Liam'da onun yanına oturdu. Bir süre sessiz kaldılar. Sonrasında Liam konuşmaya başladı, "Bana babanla olan anılarından anlatacak mısın?" diye sordu. Yusei bakışlarını yere kitlemişti. Liam'i duymamıştı bile. Tekrar kendi kendine mırıldanmaya başladı, "Nereye gitti? Acaba huzurlu mu? Acı çekiyor mu? Beni görebiliyor mu?" tarzı şeyler sayıklıyordu. Sesi her zaman olduğu gibi zor duyuluyordu. Yusei'nin omzuna dokundu. Onu sakinleştireceğini umarak omzunu okşadı.
"Kaybın için üzgünüm. Ama eğer baban seni izliyorsa bu halde görmek istemezdi."
"Onun için üzülmememi mi isterdi? Umursamamı, hiçbir şey olmamış gibi mi davranmamı isterdi?"
Liam duraksadı. Sonra tekrar konuştu, "Kendine iyi bakmanı isterdi. Bence." dedi.
Yusei gözlerini Liam'a çevirdi. "Öyle yaparım o halde." dedi. Hiçte inandırıcı ve samimi söylememişti. Liam yanında getirdiği yemek tabağını aldı ve Yusei'ye uzattı. "O halde yemeğini yemelisin." Boş gözlerle tabağa baktı. Sonrasında Elini uzattı ve uzun ince parmaklarıyla tabağı tuttu. Teşekkür etmişti ama Liam duymamıştı. Tekrar konuşmaya tenezzül etmedi.Liam, Yusei tabağını bitirene kadar yanında bekledi. Yusei'de tabağını bitirene kadar Laim'ın yanından ayrılmayacağını fark edince biraz daha hızlı yemeye çalışmıştı. Yusei yemeyini bitirince Liam tabağını aldı ve gitmek üzere ayağı kalktı. "Eğer anlatmak istersen dinlemek için bekliyor olacağım. Şuanda toplantıya gitmem lazım. Bitince geri döneceğim." Sonrasında odadan ayrıldı ve toplantı salonuna doğru yürümeye başladı.
"Evet biliyorsunuz ki Yusei'nin babası bay Jack Allen öldü. Ayrıca bir şeytanda şuanda serbest bir şekilde kalede geziniyor. Daha fazla can kaybı olmadan onu yakalamamız şart." dedi, Ash. "Peki bunu nasıl başarıcaz Bay, Ash? Şeytanlar çok güçlü, bizimde yetenekli asker sayımız oldukça az. Onu yakalamak için daha fazla asker sayısı lazım" Ash'in bu duruma morali bozulmuştu. Emilia haklıydı yetenekli asker sayısı azdı. Aynı zamanda şeytanın kolaylıkla mahzenden kaçması imkansızdı. Kesinlikle biri şeytanla anlaşma yapmıştı. "Haklısın Emilia. Asker sayımız bunun için yeterli değil. Bende bunun üzerine bir fikir ürettim. Karşı kaleden yardım talep etmeyi düşünüyorum." Herkesin gözleri kocaman açılmış saşkın saşkın Ash'e bakıyorlardı. Düşman kaleden nasıl yardım istiyebilirdi. "Ne düşündüğünüzü biliyorum ama başka türlü işimiz çok daha zor olucak. Şimdi herkes işinin başına dönsün." dedi ve konuşmasını bitirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtaatsiz
FantasyKalenin patronu ve ekibi şeytanlarla nasıl baş edecek? İçi şeytanlarla dolu bir kalede hayatta kalmaya çalışan bir ekip ve patronlarının hayat hikayesi. Acılarla büyümüş bir adam ve ölen eşinin ona emanet ettiği bir kale. Kahramanlarımız bu işten na...