"Bana açıklaman gereken bir şey var mı Bay Russel? Yoksa zorla mı öğrenmem lazım?" Ash yutkunamadı. Ne açıklama yapabilirdi ki? Ona zaten inanmazdı. "Cevap verecek misin?" Ash susmaya devam etti. "Öyle olsun. Bende bunları kırıyorum o halde."
Ash, "Hayır, dur!" diye bağırdı. Nicolas durdu. "Anlat."
"Bana inanmayacaksın."
"Anlat dedim. Zıtlaşma benimle."
"O kolyeyi bana sen verdin. Senin adının baş harfi kazılı olan benimdi. Benim adımın baş harfi olanda senindi."
"Ha?"
"İnanmayacağını bildiğim için anlatmıyorum."
"Tabii ki inanmıyorum! Tanrım bu nasıl bir saçmalık?" Ash arkasını dönüp gitti. Nicolas onu durdurmadı. Odasına gittikten sonra uzun uzun odasında Ash'in anlattıklarını düşündü. Sarhoş olduğu geceyi düşündü. Dediği her şey birbirleriyle aynıydı. Ama o zaman neden kendisi hatırlamıyordu? Uyumaya karar verdi. Rüyasında tuhaf şeyler gördü. Uyandığında saat gece üçtü. Ash ve Ryan'ın odasına doğru yürüdü. Kapı kitliydi. Ama Ash uyuyamamıştı. Sesi duyunca ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Nicolas tam gitmek üzereyken arkasını döndü ve Ash ile birbirlerine baktılar.
Ash, "Neden hala uyumadın?"
Nicolas, "Sen neden uyumadın?"
Bir süre sustular. Sonra Nicolas, "Dediklerin cidden doğruysa ben neden hatırlamıyorum?" diye sordu. Ash ilk başta sustu. "Hafızalarımızı sildiler. Ama bende işe yaramadı."
"O nasıl oluyor?"
"Bilmiyorum. Sana çok değer veriyordum."
"Öyle mi?"
"Öyle."
"Artık vermiyor musun?"
"Bu seni ilgilendirmez." Nicolas elini cebine attı ve ona kolyesini uzattı. "Kolyen." Ash şaşırmıştı. Kolyeyi yavaşça aldı ve Nicolas'a baktı. "Bana inanıyor musun?" Nicolas buruk bir gülümsemeyle, "Bana biraz zaman ver." dedi ve arkasını dönüp gitti. Ash odanın kapısını Ryan'ın uyanmaması için yavaşça kapadı. Sonra yatağına uzandı ve uyumaya çalıştı.Ertesi gün ders için kalktılar. Herkesin özel hocası vardı. Beş saat boyunca antrenman yaptılar. Herkes çok yorulmuştu. Ash çok uykusuzdu. Derste iyi iş çıkarmıştı ama çok yorgundu. Su içmek için yürürken bir anda bayıldı. Ryan koşarak yanına gitti. "Ash! Tanrım... birisi doktor çağarsın!" Nicolas, Ash'in yerde devrilmiş olduğunu görünce yanına koştu.
"Ryan, ne oldu?!"
"Bilmiyorum... bir anda bayıldı!" Herkes etrafa toplanmıştı. Nicolas, Ash'i kucağına aldı ve koşarak otelin hastane bölümüne götürdü. Ash'e serum taktılar. Uyandığında doktor onu çok azarladı. "Hiç uyumuyor musun sen genç adam? Sağlığına nasıl dikkat etmezsin?!" Ash konuşmaya çalışıyordu ama doktor fırsat vermiyordu. En sonunda konuşabildi. "Efendim, ben insomnia hastasıyım... elimde olan bir şey değil." dedi. Doktor şaşırmıştı. Eline bir reçete aldı ve birkaç uyku ilacı yazdı ve Ash'e uzattı. "Kendine dikkat etmelisin genç adam. Bay Hunter'a durumu bildirdim. Çok endişelendi. Uyumak için elinden geleni yap olur mu? Stresten uzak dur. Bol bol spor yap, ki eminim yapıyorsundur. Ama kendini zorlama. Anlaştık mı?" Ash onaylar şekilde kafasını salladı. Doktor gittikten sonra Nicolas, "Insomnia hastası olduğunu bilmiyordum." dedi. Ash, "Küçüklüğümden beri böyle. Biraz zor." dedi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Nicolas, "Yani... biz çocukluk arkadaşıyız, öyle mi?" diye sordu. Ash pırıldayan gözlerle Nicolas'a baktı. "İnanıyor musun?" Nicolas bir süre sustu. Sonra kafasını salladı. Ash'in gözleri doldu. Başını öne eğdi, gözyaşları eline damladı. Nicolas bunu fark edince masanın üstündeki peçetelikten bir adet çekip Ash'e uzattı. Ash gözyaşlarını sildi. Nicolas, "Rüyamda bizi gördüm. Küçüklük hallerimizi..." dedi. Ash gülümsedi. "Ne yapıyorduk?" Nicolas söylemedi. Ama yüzü kızarmıştı. Ash'i yanağından öptüğünü görmüştü.
"Söylemek zorunda değilsin."
"Biliyorum, o yüzden söylemeyeceğim."
"Nasıl istersen" Ryan ve Patrick yanlarına geldi. Patrick, "Harry ve Grace bizi bekliyor Nicolas. Acil biliyorsun." dedi. Nicolas, Ash'e baktı. Sonra da Patrick'i başıyla onayladı ve kalktı. Ryan, Ash'in yanına oturdu. "Ne konuşuyordunuz?" diye sordu. "Ah... hiçbir şey." Ryan, Ash'in boynunda, tişörtünün atında bir şey gördü. Eliyle siyah ipi tuttu ve okulun başında taktığı kolye olduğunu hatırladı. "Bunu... okulun başında takmıyor muydun?" Ash kafasını salladı. "Nicolas bana geri verdi." Ryan şüphelenmişti. "Eee... neden?" Ash uyduracak bir şey arıyordu. Ryan, "Uyduracak bir şey mi arıyorsun?" dedi. Ash öylece kala kaldı ve iç çekti. "Ben bu çocuğu anlamıyorum. Bir iyi oluyor bir kötü oluyor!" Ash, Ryan'a baktı ve gülümsedi. "O hep iyi biriydi Ryan. Sadece... kafası karışıktı." Ryan, Ash'e tuhaf bir bakış attı. "Aşık gibi konuşma kafamı karıştırıyorsun..." Ash utanmıştı. "Sende saçma sapan şeyler düşünme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtaatsiz
FantasyKalenin patronu ve ekibi şeytanlarla nasıl baş edecek? İçi şeytanlarla dolu bir kalede hayatta kalmaya çalışan bir ekip ve patronlarının hayat hikayesi. Acılarla büyümüş bir adam ve ölen eşinin ona emanet ettiği bir kale. Kahramanlarımız bu işten na...