Sabah kalktığımda çalan alarmları duymadığımı ve bir an önce çıkmazsam geç kalacağını farketmiştim. Yatakta doğrulduğumda çıplak olduğumu hatırlamıştım. Dün gece Chaeyoung'la yaşadıklarımız... bir rüya için bile fazlaydı kesinlikle. Hâlâ üzerimde onu hissedebiliyordum ama bunu hatırlamak sadece gitmeme engel olurdu bu yüzden yataktan atmıştım kendimi. Aynada gözüme takılan bedenim ilk kez güzel ve bana ait hissettiriyordu. Aynı zamanda ona ait de...
Günüm güzel başlasa da aniden içimi dolduran bunaltıcı yoğun duygular modumu düşürmüştü, Jeongyeon'la ilaçlar konusunda konuşmam gerekiyordu sanırım. Kursa gitmeden önce güzel bir elbise giymeye karar vermiştim. Bu pek kendime güvenmediğim bir konu olsa da özgüvenim uzun süre sonra ilk kez bu kadar yüksekti. Hazırlandıktan sonra kursa doğru ilerlemeye başlamıştım. Her zamanki gibi yolda durup Amerikano almayı da ihmal etmemiştim tabii.
Kursa girdiğimde içeride bir sessizlik vardı; kimse her sabah olduğu gibi konuşmuyor, Sana ve Momo kavga etmiyordu. Jihyo, Momo, Nayeon, Chaeyoung ve Dahyun yere oturmuş sanki birinin bir şey demesini bekliyorlardı. Anlam veremeyerek Momo'nun yanına ilişmiştim usulca, o sessiz olmasını bekleyeceğiz son kişiydi çünkü. Ona anlamsızca baktığımda sessizliği bozmamaya dikkat ederek kulağıma fısıldamıştı.
"Dahyun önemli bir şey açıklayacakmış, diğerlerini bekliyoruz. Nayeon bile geldi."
Hamile olan Nayeon, yeni transfer yapılmasına rağmen buradaydı. Banka yoluyla yapılan transferlerde pek hareket edilmemelidir bu yüzden Dahyun her ne diyecekse kesinlikle çok önemli olmalıydı. Kapının kenarında duran bavullar da bunu onaylıyordu, galiba korktuğum şey gerçekleşiyordu.
Sana ve Tzuyu içeriye gülüşerek ve kol kola girmişlerdi. Onlar geldiğinde Dahyun'un dudaklarının istemsizce aşağıya eğildiğini ama onun gülümseye çalıştığını farketmiştim. Dahyun'la birlikte hepimiz gerginlikle ayağa kalkmıştık. Sana ne olduğuna henüz anlam verememiş olacakki bize garip bakışlar atıyordu.
"Hey, sanki birini uğurluyor gibi somurtuyorsunuz! Neden derse başlamadınız henüz?"
Dahyun derin bir nefes verdi ve bir süre kafasını önüne eğdi. Onun için kelimelerini toplamak ve hislerini kimseyi kırmadan açıklamak ne kadar zor tahmin edebiliyorum. Hiçbir şey söylememesi ve bir şaka olmasını ümit ediyordum ama Dahyun'un dolan gözleri bunun hiç olmadığı kadar gerçek olduğunu hatırlatıyordu bana.
"Sizinle geçirdiğim günler, hayatımın asla unutmayacağım bir parçası oldu. Burası ve sizler cidden kişiliğimde yer edecek kadar önemlisiniz ve ne kadar teşekkür etsem az..."
Kelimeler boğazında düğümlenmeye başlayınca duraksamıştı Dahyun. Onu kısa süredir tanıyor olsam da her kelimesi kalbime birer ok gibi saplanıyordu teker teker. Dahyun, duygularından ve olmak istediği kişiden kaçmayı seçmişti çünkü savaşamayacak kadar sevmişti.
"Bir dakika ne? Şaka yapıyor olmalısın."
Sana, sonunda kolunu Tzuyu'den ayırıp Dahyun'a doğru bir adım atmıştı. Bu onun belki de aylar sonra Dahyun'a ilk bakışıydı. Cidden sitem etmeyi hakkediyor muydu? Buna ben karar veremem... Dahyun karar vermiş olacakki sözlerine devam etmişti.
"Piyanoya geri dönmeye karar verdim. Geçen yıl Sana ile bu kursa gelmek için Kanada'da bir üniversitenin bursuna cevap vermemiştim ama hâlâ geçerli olduğunu söylediler... Yine de hiçbir arkadaş grubunun sizin yerinizi tutmayacağına eminim."
Sana sinirle Dahyun'un kolunu tutmuştu. Tzuyu onu sakinleştirmek için çekmeye çalışsa da Sana onu sertçe itmişti. Sana'nın, Dahyun'un gerçek hislerini görebilmesi için Dahyun'u kaybetmesi gerekmişti.
"Dahyun, sen nasıl bana bundan bahsetmezsin? Biz her şeyi beraber yaptık ve bir gün bile birbirimizden ayrılmadık. Beni nasıl terk edebilirsin?!"
Dahyun sakince ondan kurtuldu ve önce Nayeon'a ilerledi. Nayeon dolu gözlerle Dahyun'a bakıyor, ağlamamaya çalışıyordu.
"Lütfen ağlama unnie, bebeğin için... Bu bebeğe sahip olmak için çok çaba verdiniz, bu yolda yanında olamayacağım ama bit telefon kadar uzağındayım."
Nayeon zorla da olsa gülümseyip ona sıkıca sarılmıştı. Sıra sabahtan beri tek kelime etmeyen ve sadece sinirli duran Chaeyoung'daydı. Gözlerini Dahyun'a asla çevirmiyordu. Dahyun onun karşısında mahçup olmuş gibi ellerini önünde birleştirmişti.
"Biliyorum bana kızgınsın ama ikimiz de doğru olanın bu olduğunu biliyoruz. Sen de doğru olanı yapacaksın biliyorum, bro'm."
Chaeyoung'un yüzüne yayılan gülümsemeyle ikisi de birbirlerine sarılmışlardı. Daha önce bu kadar yakın olduklarını fark etmemiştim bile.
Sıra en son bana geldiğinde benden önce Dahyun sıkıca sarılmıştı bana. Gözyaşları omzumu ıslatırken birbirimizi hâlâ bırakmamıştık.
"Sayende bazı şeyleri düşünme fırsatı buldum Mina ve kendim için iyi olanı seçebildim. Hayatıma girdiğin için minnettarım."
Ve en son Sana ve Tzuyu'nun karşısında durmuştu Dahyun tüm gücünü toplayarak. Hepimiz nefesimizi tutmuştuk sanki. Sana sinirle ona bakarken Tzuyu'nin suçu olmamasına rağmen suçlu hissettiği her halinden belliydi.
"Biz ayrılalı uzun bir zaman oldu Sana, hatta hiç birleşmedik de. Ben seni tanıdım, sense beni bildin sadece. Mutlu olmanı istiyorum ve bunu da biraz bu yüzden yapıyorum çünkü hislerim bir jiletten daha keskin artık. Mutlu ol, Tzuyu ile birlikte mutlu olun. Birbirinizi hakkediyorsunuz."
Dahyun vedalardan sonra Chaeyoung'la birlikte kurstan çıkıvermişti. Onlar gelen taksiye binip kaybolurken Sana yere çökmüş, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Tzuyu ve Jihyo onu teselli etmeye çalışsa da Sana ona yaklaşan herkesi itiyordu.
"Kendime dair ilk anılarımda bile o vardı yakınımda. Ne zaman istesem her zaman yanımdaydı. Lisede uzaklaşmıştık yaşam tarzlarımızdan dolayı ama onu hep sevdim. Bana bunu nasıl yapabilir?!"
Sana koşarak tuvalete koşmuştu. Kendimi tutamayacak peşinden gidivermiştim. Sana kapıyı kitlese de hıçkırıklarından içeride olduğunu anlayabiliyordum.
"Hâlâ anlamıyorsun değil mi Sana? Onun hislerini göremediğin için anlamak istemiyorsun ya da?.. Hayatını sana aşık geçiren ve sana en yakın kişiyken bir anda senin için bir yabancıdan farkı kalmadı Dahyun'un. Sen onun aşkını farketmek yerine aniden onun yerine bir başkasını koydun çünkü onu hiç görmedin. Şimdi hatalarını anlıyor musun Sana?"
Uzun bir sessizliğin ardından kapı kilidi usulca açılmıştı. Sana kollarını bedenime sıkıca sarmıştı. Tamamen hüzne ve pişmanlığa teslim olmuş gibi görünüyordu. Onu haklı bulmasam da ben de ona sarılmıştım, bir şeyleri düzeltmek için asla geç değildi.
"Onun bana olan hislerini asla göremedim, halinden memnun diye düşündüm ve hiç onun kalbinde dönen fırtınaları tahmin edemedim... Eğer şimdi gidersem belki onu ikna edebilirim."
Sana kollarımdan ayrılır ayrılmaz onu geri çekmiştim.
"Lütfen... Bunu artık ne Tzuyu'ye ne de Dahyun'a yapma. Onu kaybettiğini kabullenmezsen sadece daha çok can yakmaya devam edeceksin."
O gün hiçbirimizin aklına bir şeyler çizmek gelmedi. Jihyo'nun yaptığı papatya çayları hepimizi sakinleştirip düşünmeye itmişti. İnsan bazen öyle fedakarlıklar yapmak zorunda kalıyordu ki kendinden bir parçayı da gözden çıkarması gerekiyordu. Dahyun da Sana için kalbini Kore'de bırakıvermişti.
O gün eve gittiğimde saat çoktan akşam yemeği saatini geçmişti. Her ne kadar beklesem de Chaeyoung ne geri gelmiş, ne de telefonlarını açmıştı. Kafasını dağıtıyordur diye düşünerek eve geri dönmüştüm. O gün sadece eskiz defterime onu çizmiş ve uyuyakalmıştım.
_____________________________
Nolur kitabı unutmadık diyin cmzmv
Uzun zaman oldu biliyorum ama finale yaklaştığımız için bir türlü yb atasım gelmedi, yine de bitmesi için sabırsızlanıyorum ne yalan söyleyeyim. Lütfen ot vermeyi unutmayın çünkü belirli bir oyu geçmeden yb atmıyorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toiles de corps ; michaeng ✔
Fanficmyoui mina, resim kursunda birbirlerini çizmek için kursun en iyi öğrencisi son chaeyoung'la eşleşir.