"Peki çizimler nasıl gidiyor Mina? En son yeni kalemler aldığını söylemiştin."
Jeongyeon'a kahvesini uzatırken sorduğu soruyla heyecanlanmıştım. Hemen çantamdan kocaman kalemleri çıkartıp masaya koyuvermiştim. Bu kalemler özeldi çünkü artık bir resim öğretmeni olarak ilk dersimi vermeme günler kalmıştı. Tabii son 3 yılda hayatımın bu yönde değişeceğini ve Jeongyeon'u psikoloğum olarak değil de arkadaşım olarak göreceğimi tahmin bile edemezdim.
Nayeon ve Jeongyeon'un bebeği doğunca Jihyo kursa bir çocuk bölümü açmaya karar verdi, başlarda bundan hepimiz tereddüt etsek de minik öğrenciler hemen doluşuvermişti. İlk yıl 6 öğrenciyle başlayan kurs bu yıl 10 öğrenciye çıkmıştı ve öğretmenleri bendim. Jihyo tek başına iki sınıfa da yetişemeyince bir gün bu teklifle bana gelmişti. Birkaç gün bunu reddetsem de bu yıl en minik öğrencinin Jeongyeon'un 3 yaşındaki kızı olduğunu duyunca buna daha fazla karşı koyamamıştım.
Bu 3 yılda kendimden çok şey kaybetsem de hep aynı kaldım. Onu bir daha görmedim. Ne o beni aradı, ne de ben ona ulaşabildim. Kendimi çok paralasam ve bir sebep bulmaya çalışsam da hep elimde bir hiçlik vardı. Bu hiçliği tek başıma dolduramayacağımı anlayınca onu geceleri düşünmeyi de bırakmıştım. Kendimi kursta Jihyo'ya yardım etmeye ve yeni kursiyerlere rehberlik yapmaya adadım.
Yeni kursiyerler demişken Sana ve Tzuyu yeniden beraber oldular. Şu an güzel bir ilişkileri var ve Sana hatalarını bir daha tekrar etmemek için elinden geleni yapıyor. Dahyun bir piyanist oldu yurt dışında, hem de en ünlülerinden. Onunla arada görüşme fırsatı buluyoruz Jihyo ile, Sana olmadığı zamanlar kursu görüntülü aramayı ihmal etmiyor. Momo ise o gün fuarda gördüğü adamla nişanlandı birkaç gün önce. Çoğu kişi onlara bunun bir hata olduğunu söyleyip yaş farkının altını çizse de buna aldırmadılar. İlişkileri iyi görünüyor, umarım böyle devam ederler. Momo o defteri hâlâ kursta saklıyor.
"Hey Mina, sana diyorum?"
Jeongyeon'un sesi beni kendime getirmiş, düşünceli halimden çekip çıkarmıştı. Ben masadaki kalemleri toplarken yanımıza gelen Jihyo, yorgunlukla kendini koltuğa atmıştı.
"Tanrım, bu yetişkinler çocuklardan daha beter. Bazen değişsek mi diye düşünüyorum Mina."
Yetişkinlerin sınıfında bu yıl erkekler de vardı ve bazıları cidden gürültülüydü. Özellikle şu Felix ve Bangchan adındaki kursiyerlerin kahkahaları bile zemini titretiyordu sanki. Çocukların uyku saatinde yaşattıkları faciaları hayal bile edemezsiniz.
"Aman ben almayayım, bebeklerimle gayet mutluyum. Benim sınıfımda tek yaramaz var o da uyumayı seviyor en azından."
Jeongyeon kucağında mışıl mışıl uyuyan bebeğine gülümsemişti. Tüm gün boyalarla çorba yaptıktan sonra böyle yorulması normaldi tabii.
"Bu arada, akşama büyük bir sergi var. Hatta birazdan çıkarsak yetişiriz, hiçbiriniz bir yere gitmiyorsunuz."
Yüzünde bir gülümsemeyle kafasını iki yana sallayan Jeongyeon mırıldanmaya başlayan bebeği omzuna yatırmıştı.
"Üzgünüm ama sizi ekmek zorundayım. Nayeon'a beraber film izleyip bira içme sözüm var. Benim yerime de bol bol fotoğraf çekin ama merak ederim sonra."
Evlendikten sonra insanların geceleri nasıl da değişiyordu öyle. Asla evlenmeyeceğimi veya biriyle yaşamayacağımı bilsem de onlara özenmiyor değilim. Kalbim tamamen insanlara kapalıyken böyle şeylerin hayalini kurmam durumumun ne kadar acınası olduğunu gösteriyordu sanki. Bu yüzden de Jihyo'ya karşı bir bahanem yoktu. Zaten ne kadar geç eve gitsem o kadar kâr sayılırdı. Düşüncelerimle başbaşa kalmak son günlerde iyice korkutucu hâle gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/319879849-288-k10799.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
toiles de corps ; michaeng ✔
Fanfictionmyoui mina, resim kursunda birbirlerini çizmek için kursun en iyi öğrencisi son chaeyoung'la eşleşir.