8

301 42 33
                                    

Her sabah yaptığım gibi alarmın sesiyle gözlerimi açıp daha fazla yatakta kalmak için alarmı en az 3 kere ertelemiştim. Yatağın tatlılığı beni kendine çekmeye devam etse de artık uyanmam gerektiğini 4. alarmda anlamıştım. Telefonuma uzanıp göz ucuyla alarmı kapatmıştım. Tam doğrulacaktım ki kollarımın arasındaki ağırlık beni olduğum yere sabitlemişti. Kafamı eğdiğimde ipek gibi saçları omzuma dökülmüş, eli belimde, huzurlu bit şekilde uyuyan Chaeyoung'la karşılaşmıştım. Alarmın çalıp durmasına rağmen uyanmaması bir mucizeydi, benim onun varlığını unutup alarmın çalmaya devam etmesine izin vermemse daha büyük bir mucizeydi.

Usulca yataktan kalktığımda onunla birlikte uyanmanın verdiği hafiflik vardı üzerimde, sanki ayaklarım yere değmiyordu. O uyanmadan otelden çıkmalıydım yoksa aramızda geçecek diyaloglar oldukça garip olurdu. Ayrıca gece sahip olduğum özgüvene sahip olabileceğimi de sanmıyordum. Anlaştığımız parayı ceketinin cebine sıkıştırmıştım. Bu, ona kötü hissettirmeden zamanının karşılığını vermenin aklıma gelen tek yoluydu. Kendi defterimi de alıp hızlıca odadan çıkmıştım. Lobide neredeyse uyumak üzere olan danışmaya parayı ödedikten sonra kendimi bir taksi çağırmak adına dışarıya atmıştım. Yol boyu onu düşündüm. Uyanınca saçlarının nasıl yüzüne düştüğünü, ellerinin nasıl bedenime değdiğini, benlerinin ona nasıl yakıştığını düşündüm... 2 gün boyunca evden çıkamadım.

Jihyo arasa da 2 gün boyunca evde yatmakla meşguldüm. Bu sürede sadece Jeongyeon'la konuşmuş, ondan sakinleşmek için yardım istemiştim. Her an kalbim sanki fokurduyormuş gibi hissettiğimden 2 gün boyu uyumuş ve evde kalıp bir şeyler çizmiştim. Tabi yine de bu onu aklımdan çıkaramamıştı, rüyalarıma bile girivermişti.

hyoparkart
Hey Mina! Ben Jihyo!

Hastayım demiştin daha iyi misin? Hepimiz senin için endişeleniyoruz.

Hepsi benim için endişelenmişti, aralarında o da var mıydı? Cidden o da beni merak etmiş miydi? Bunu Jihyo'ya sorabilmek isterdim ama duygularımla kendim bile savaşamıyordum. İki kişi sadece daha fazla kan demekti bu savaşta.

minamyoui
Ah, evet daha iyiyim. Hatta birazdan geleceğim yanınıza.

hyoparkart
Biz de seni bekliyorduk, üniversite tanıtım gününe gideceğiz. Sanat üniversiteleri için olan bölüme tabii. Gelmek zorunlu değil, Tzuyu ve Chaeyoung hariç.

minamyoui
Üniversiteye mi gidecekler?

hyoparkart
Evet... Onlardan daha heyecanlıyım biliyor musun? Özellikle Chaeyoung bu konuda fena isteksiz, geçen sene de girmemişti...

Üniversite... Gelecek... Meslekler... Bunlar bir zamanlar heyecanla çıktığım basamaklardı. Çocukluğumun ilk anıları babetlerimi daha rahat hale getirmek için kırmak, ayaklarım ağrıdığı için çığlık atmaktı. Bale, benim varoluşumu temsil ediyordu çünkü benden istenen buydu. Tüm bedenini, tüm varlığını bu tutkuya teslim et ve yıllarını buna bağışla. Ruhunu baleye ver ve bedenini parçala. Zayıfla, esne, süzül; diğerlerinden daha da bağlan. Bu zehirli aşka ver kendini tamamen. Diğerlerinden daha iyi ol, yarış ve yarış. Onlar kadar iyi değil, onlardan iyi ol. Ama sen asla iyi değilsin, asla yeterince iyi olamazsın. 30 yaşına geldiğinde ise artık tamamen kullanılmış bir kadınsın.

Balenin toksik aşkı beni çoğu şeye karşı kör etmişti. Sözde 'beni destekleyen' insanların bedenime dokunmak için sıraya girişleri ve bale adına beni itaat etmeye zorlayışları... Daha fazla yapamadım ve sanat okulunu da, baleyi de bıraktım. Bir gelecek istiyor herkes değil mi? İşte gelecek çoğumuz için bundan ibaret. Size ait olmayan tutkuların birer kölesi olarak sefil hayatlar sürer ve ömrünüzü anlamsız sözlerle doldurup geberirsiniz.

_______________________________

Kısa süre sonra atölyeye varabilmiştim. Birkaç kişi için gereksiz büyük bir otobüs bizi bekliyordu. Momo içine atıştırmalıklarını sığdıramadığı çantasını daha fazla dayanamayıp oturur oturmaz açmıştı bile. Onun yanına oturan Jihyo göz devirip elinden paketini almıştı. Onların yan sırasında Sana ve Tzuyu birbirleriyle sohbet ediyordu. Bu aklıma Dahyun'u getirmişti. Jihyo'nun dediğine göre o da benim gibi hastaydı sözde.

"Jihyo, Dahyun neden yok?"

Sorumlu birlikte afallayan Sana, o olsa da onu farketmeyeceğini hatırlatırcasına etrafına bakmıştı.

"Ah, o hastaydı."

Pişkin bir şekilde cevap vermeyi de ihmal etmiyordu. Onu da anlıyordum ya da anlamak istiyordum. Yine de yıllardır peşinde koşan bu kızı görmemek, yeni birini bulur bulmaz bu kadar unutmak iyi birinin yapabileceği bir şey değildi. Minatozaki Sana bencildi, Kim Dahyun'sa onun için yaşıyordu.

"Hayır Sana o hasta değil, sadece birkaç gün kafa dinlemesi gerektiğini söyledi."

Jihyo beklenmedik bir şekilde iğneleyici bir ses tonuyla cevap vermiş ve yanıt bile beklemeden otobüsten inmişti. Kuşkusuz Jihyo onları benden iyi tanıyordu ama ikisi arasında olanları bilmediğinden emindim. Yine de Jihyo zeki bir kadındı, Sana'nın ne kadar değiştiğini o da anlayabiliyordu.

Şoför koltuğu ve yanındaki koltuğu beklenmedik bir şekilde Nayeon ve Jeongyeon doldurmuştu. Jeongyeon beni görür görmez göz kırpmış ve gülümsemişti. Onunla pek yüzyüze gelemiyorduk çünkü Nayeon hamileydi, ikisi sonunda anne oluyordu. Bu mutlu haberi onlar diğerlerine de yayarken içeriye o girmişti. Onu görür görmez oturduğum koltuğa daha da gömülmüş ve yanıma oturmaması için dua etmeye başlamıştım. O gün yaptıklarımız konfor alanımın çok çok dışındaydım, sosyal pilimin dolmak için vakte ihtiyacı vardı!

"Hoşgeldin Chaeyoung, Mina'nın yanına otur. Herkesi aynadan görebilmek istiyorum."

Jeongyeon'un narin sesi ilk kez kulaklarımı bu kadar tırmalamıştı. Bunu tahmin edercesine baka bakıp 32 diş gülümsemişti. İnsanın psikoloğuyla gezmesi cidden korkunçtu.

"Naber Mina? Daha iyi misin?"

Beni duymak için kulaklıklarını çıkartsa da bana bakmıyor, sanki ilk kez o da gergin hissediyordu. Utandığı yanaklarının kırmızılığından, gözlerini kaçırmasından belliydi. Belki de o geceden nefret etmişti...

"E-evet. Teşekkürler."

SİKTİR! SİKTİR! SİKTİR! Kekelememin yanında sesim istemsizce aşırı soğuk çıkmıştı! Şimdi o zaman nefret etmediyse de şimdi nefret edecekti benden. Aferin Myoui Mina, her şeyi eline yüzüne bulaştırmak üzerine yok!

O sırada bu gerginliği hissetmiş gibi duruma el atan Jihyo, bize birer paket jelibon uzatmıştı. Şükürler dileyerek aldığım paketi, önümdeki koltuğa bağlı yemek ve çay konulan yere açmıştım. Özenle paketteki çilekli jelibonları kenara ayırıp diğerlerini zevkle yemeye başlamıştım. Katlanamadığım tek şey varsa o da çilekli şekerlemelerdi, gerçek çilek gibi olmuyordu tatları asla.

"Çilek sevmiyor musun?"

Sesin geldiği yere dönünce elindeki paketten sadece kırmızı olanlar yemiş olan Chaeyoung'u farketmiştim. O benim tamamen zıttımı yapmış, kalan tüm jelibonları bırakmıştı.

"Çilekli şeyleri sevmem, çilekleri de sadece kaliteliyse yerim."

Önümdeki paketi dönmemeye dikkat ederek almış ve çilekliler dışında dokunulmamış paketi benim önüme bırakmıştı.

"Ne kadar uyumluyuz? Bir daha sadece beraber jelibon yemeliyiz."

____________________________

Selam, ben yine gereksiz şeyler yaparken burayı unuttum... Ama harika iki kurgu hazırladım taslakta ve bu kitabın da bölüm sayısını birazcık uzattım. Bu bitince "What is Love" ile birlikte yeni kurgu sizinle olacak ve tam olmasa da Michaeng denebilir. Herneyse bölüm kısa olduğu için üzgünüm uzatsam 3000e kadar bölemezdim galiba:(

toiles de corps ; michaeng ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin