En üstteki dalları gözüken incir ağacının yavaşça rüzgar ile dansını seyrediyordu. İncirden sonra en çok sevdiği şeydi belki de uyandığı vakit incir ağacını seyretmek. Onun için en huzur verici şeylerden biriydi bu. Güneş yavaş yavaş yüzüne vururken o güzel ağacı seyretmek... onun için vazgeçilemez bir şeydi.
Alarmım çaldığında telefonuma bakıp hangi alarm olduğuna baktım. 'İncir ağacını seyretmeyi bırakmalısın' adlı alarmdı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum uyandığımda, demek ki asıl alarmımdan geç uyanmıştım. Halbuki geçen günlerdeki süreyle aynı süre incir ağacını seyretmişim gibi hissediyordum.
Boşvererek yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçtim. Genelde kahvaltı yapmazdım, bu sabahta yapmayacaktım belli ki. Evimde neden kahvaltılık vardı onu bile anlayamıyordum gerçi. Ah evet Jisung alıyordu.
Bir gün gelmelerini söylemeyi aklıma not ederek kendime su doldurdum. Bir kaç bardak içtikten sonra dolaptan incir alarak içeri geçip koltuğa oturdum. Yavaş yavaş incirlerimi yedikten sonra Minho hyungu aradım. İlk çalışta açmıştı.
"Günaydın hyung"
"Size de günaydın Hyunjin bey"
"Sinirli miyiz sanki?"
Gerçekten sinirliydi. Bu haline gülerken derin bir nefes almıştı. Her sabah aynı şeyi yaşıyorduk ve o hâlâ bıkmamıştı. Aynı cümleleri duymaya hazırladım kendimi.
"Neden şirkette değilsin Hyunjin?"
"Çünkü sen ordasın hyung ve benim şuan da orda olmama gerek yok"
"Seni kovmak istiyorum"
"Haklı olduğumu biliyorsun patron"
Evet, Minho hyung patrondu. Kovabilirdi ama neden kovsundu? Kovabilirdi, cidden kovabilirdi bazen cidden korkuyordum ama kovmazdı. Değil mi?
"Neyse tamam. Bugün havalimanına gitmen gerek biliyorsun dimi?"
"Bang Chan. Tek başıma aşırı garip kaçmaz mıyım ya?"
"İyi tamam o zaman Hyunjin sen de önde bekle belki gelir sana söyler sorunun cevaplarını falan"
Ups cidden sinirlendi. Ne yapabilirim ya gerçekten mantıksız geliyordu. Havalimanında çok kişi olmayacaktı çünkü geç saatte ve duyurulmadan olan bir uçuştu. Fakat gene de öğrenilmişti.
Bizi diğerlerinden ayıran bilgi ise Bang Chanın ön kapıdan değil de arka kapıdan çıkacak olmasıydı. Fakat gene de giderken önlerinden geçecek selam verip öyle gidicekti. Bu aslında benim tahminimdi ve geçen günlerde doğru olduğunu kanıtlamıştım.
Programına baktığımda oldukça yoğun olduğunu görmüştüm ve o kalabalığı istemeyeceğini düşündüm. Arka kapıdan çıkmak zaten yaptığı bir şeymiş bu yüzden tekrar yapar diye düşündüm. Ne zaman yapacağı hiç belli olmadığı için havalimanındaki tanıdıktan bunun olup olmayacağını doğrulamasını istemiştim ve o da seve seve yardım etmişti.
"Tamam hyung özür dilerim sadece adam beni beklemiyo olucak ve ben bi anda çıkıp bir şeyler dicem falan"
"Ya merak etme sen zaten sapık gibi kuyrukları direkt gelir o tarafa hem belki önden çıkar"
"Sanmıyorum ama haklısın fanları cidden kuyruk hemen gelirler"
"Keşke sende hemen gelsen Hyunjin"
Oflayıp telefonu kapattım. Yüzüne kapattığım için enseme bir tokat yiyecektim ama telefonu kapatmam onun kazandığına dair bir işaretti.
Oturduğum yerden kalkarak ilk önce incir çöplerini attım sonra da üstümü değiştirmek için odama geçtim. Hızlıca hazırlandıktan sonra mutfağa geçtim. Kendime bir sandviç hazırlayıp suyum ile birlikte çantama koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
På tross ,, Hyunchan
Random"Lee Felix ile sevgili olduğunuz doğru mu?" "Lee Felix de kim?"