Chan'dan gelen mesaja gözümün kenarıyla bakıp ekrana geri döndüm. Çok az bir işim kalmıştı ve bitince eve gidecektim. Chan bugün benimle kalacaktı.
Genelde onda kalırdık. Bende de kaldığımız olmuştu ama daha çok ondaydık. Hem yatağı daha büyüktü sanırım daha rahat oluyordu bizim için. Gene de kendi evim gibisi yoktur.
Minho hyunga maili attıktan sonra odasına ve giriş kapısına baktım. Jisung artık gelmeyi bırakmıştı ve gözüm arıyordu. Minho hyungun sinirli telefon konuşmaları da kesilmişti.
Gelen sesle irkilip minho hyungun odasına döndüm, sesler oradan geliyordu. Çalışanlar fısıldaşmaya ve ne olduğunu anlamaya çalışmaya başlamışlardı. Hemen kalkıp odasına gittim.
Masasına yaslanmış kafası eğik sakinleşmeye çalışıyor gibi duruyordu. Kapıyı kapatıp yanına doğru ilerledim.
"Hyung? Ne oluyor?"
"Bir şey yok Hyunjin"
"Nasıl yok hyung? Odayı birbirine katmışsın"
"Çıkar mısın Hyunjin, lütfen"
"Hayır hyung. Aylar oldu yeter artık bu kadar kaçmana izin verdiğim. Anlat artık"
"Nerenden ne uyduruyorsun bilmiyorum ama sinirimi bozma! Çık diyorsam çık"
Bende sinirlenmiştim çünkü artık bi cevap istiyordum. Aslında şuan inat ettiğimdendi yoksa halini görüyor ve anlayışla karşılıyordum. Şuan ama öyle sinir etmişti ki beni zararlı çıkan ben olsam bile inat etmeye devam edecektim.
"Tatilimizden beri halini görmüyorum mu sanıyorsun! Jisungun neden peşine takıldığını ve senin neden inatla söylemediğini. Chan ile öpüşmemizde de onu bu konu üzerinden kullanmadın mı? Aslında bu seni ölüp bitiriyor ve çok anlatmak istiyosun ama bende ölüp bitmeyeyim diye, Jisung gelip bana anlatmasın diye kendine sakladığını sence bilmiyorum mu?! O kadar salak mıyım gözünde hyung?"
"Evet! Bunları gördüğün halde gelip soruyorsan salağın önde gidenisin. Duygularımın olduğu çocuk aylardır peşimde ama benim için değil. Benimle arkadaş bile değil! Ki ben ona bunun bahsini bile açamam, bu durumdayken gram olmaz. Çünkü paşamızı korumakla görevliyiz ve bir hayatımız kalmıyor. Ne kadar zor durumda olduğumu görüyorsan ona göre davran. Herkes sen ve sevdiğin gibi dilediği şekilde yaşayamıyor! Bazılarımız bazı çöpleri toplamalı tamam mı?! Bazılarımız acıyla yaşamalı, bazılarımız gece uyuyamamalı, bazılarımızın yüzü gülsün diye bazılarımızın yüzü gülmemeli. Ben senin için tüm bunları, daha fazlasını üstlendim. Şimdi çık git Hyunjin. Git Chanın kollarına ve her zamanki gibi günlerini huzurla geçir"
Bir şey demeyip odadan çıktım. O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki herkes duymuş olmalıydı. Kafamı kaldırıp bakacak gücüm yoktu. Masamdan eşyalarımı alıp garaja, arabama, gittim hızlıca. Bindiğimde direksiyona yaslanıp toparlanmaya çalıştım. Dolu gözlerle bundan sonrasını gidemezdim.
Sakinleştikten sonra telefonumu elime alıp Chana yola çıktığıma dair bir mesaj atıp arabayı çalıştırdım. Yol boyunca her ne kadar düşünmek istemesemde cümleler zihnimde tekrar edip edip durmuş ve gözlerimi doldurmuştu.
Eve geldiğimde arabadan indim ve yavaşça eve girdim. Çok halsiz hissediyordum, sanki tüm gücüm çekilmiş gibiydi. Eşyalarımı girişe bıraktıktan sonra evdeki sese göre ilerledim. Mutfakta su içiyordu.
Sadece bu bile yüzüme bir gülümseme yerleştirmişti, gidip ona sarıldım hemen. Şaşırsa da hemen karşılık vermiş ve saçlarımı okşamaya başlamıştı. Sanırım halim çok belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
På tross ,, Hyunchan
Random"Lee Felix ile sevgili olduğunuz doğru mu?" "Lee Felix de kim?"