BÖLÜM -2-

2.9K 259 377
                                    

Herkese selam! Gösterdiğiniz bu ilgi için her birinize minnettarım, siz sevince tüm dünyalar benim oluyor. Kanımdaki Yabancı benim için çok özel bir kurgu çünkü biliyorsunuz fantastik dışında yazabildiğimi düşünmüyordum ama bu kurgu beni yazabildiğime inandırdı.

Artık bölümleri sizin sevdiğiniz şarkılarla yazıyorum. buraya şarkı adı bırakabilirsiniz 👇

Sizi seven Mahinev.

"Aramıza fazladan bir kişi alamayız. Biz hayır kurumu değiliz." Her ne kadar ses tellerini parmaklarımla koparmak istesem de benden bahsettiğine emin olduğum erkek sesi haklıydı. Yine de bunu benim yanımda yapması hiç hoş değildi. Bu yüzden uyuyor numarası yapmaya devam ettim.

Sesinden oluk oluk akan nefret dolu tonlamaya rağmen bir yatakta yatıyordum, ayrıca omzum da sarılmıştı. En azından sözünü tutmuştu. Hayatta kalmamı sağlamıştı. Bu düşünceyle neredeyse gülecektim çünkü hayatımı kaybetme raddesine onun yüzünden gelmişken şimdi de beni hayatta tuttuğu için ona minnet duyma noktasına gelmiştim.

Ressam da kesinlikle şeytan tüyü vardı.

"Onu orada bırakamazdım çünkü Karanfil onu alırdı. Yüzümü gördü Elliot, kahretsin! Onu yakaladıklarında papağan gibi öteceğine emin olduğum için yanımda getirdim." Emir verir gibi kelimeleri bastırışı zihnimde sallandı. "Ve emin ol bu işlerin nasıl yürütüldüğünü biliyorum."

"Sen bilirsin."​

"Bunu demen için illa bir kamyon laf etmeme gerek yok." diye yapıştırdı Ressam. "Şimdi ne düşündüğünü biliyorum. Papağan gibi ötmesini istemiyorsan onu öldürseydin diyecektin ama unutma ki küçük bir kızın lafıyla bizi o kasabaya götüren sendin."

Üzerimdeki örtünün altından çarşafı parmaklarımın arasında sıktım.

Hızlı adım seslerinin ardından kapı gürültüyle çarpıldı, gidenin Elliot olduğuna emindim çünkü bu nefes alışveriş sesini dün gece şöminenin başında da duymuştum. Uzandığım yatağın bir tarafı çökünce yorgun bedenim o tarafa meyletti. Yine de gözlerimi açmadım. Soğuk parmakları kollarımı sıyırınca tüylerim savunma pozisyonuyla dik dik olmuştu.

Beni öldüreceğini zannettim. Sonuçta sözünü tutmuştu ama bu bir seferlikti. Üzerimdeki örtü boynuma kadar çekildiğinde üşüdüğümü anladım. Fakat Ressam'ın üzerimi örtmesi bambaşkaydı, yalan yoktu ona zerre güvenmiyordum.

Belki de avıyla oynamayı seviyordu.

"Bizi kandırdın." diye fısıldadı. "O gün, kütüphanede bize yalan söyledin."

Gözlerimden birini açtım. "Bundan benim neden haberim yok?"

Aniden irkilip ayağa kalktı. Geri geri gidişini dudaklarımda saklayamadığım bir kahkahayla onurlandırdım. İşte böyle Ressam, ben karıştırdığın boyalara benzemem.

"Sen bizi dinliyordun."

"Özür dilerim, bana kimse kulaklarıma nasıl duymaması gerektiğini öğretmedi." Hafifçe doğrulmaya çalıştım fakat omzum hala ağrıyordu. Bir kurşun sıyrığının kahkaha atmama izin vermesi bile mucizeyken şansımı zorlamadım. "Kütüphanede çalıştığımı nereden biliyorsun?"

Suratı öyle bir asılmıştı ki neşem boğazımda takılmıştı. Üstelik neden neşeli olduğumu bile anlayamadığım bir andaydım, kaldı ki pek neşelenecek bir hayatım yoktu. Dilimi damağıma yapıştırdığımda göz temasını bozan bendim.

"Çabuk ayağa kalk."

Gece vakti denize atlamak bile sesinin yönelttiği kişi olmaktan daha rahattı. Sağlam kolumla örtüyü üzerimden atıp bacaklarımı yataktan sarkıttım. Böyle adamları bilirdim, babamdan onlardan biriydi şüphesiz. Omzumdaki acı tüm dişlerimi bir kerpetenle kökünden çekmeme neden olacak şekilde canımı yakmıştı ama işte ayaktaydım. Çıtımı bile çıkarmadan tam karşısında tüm soğukluğumla bekliyordum.

Kanımdaki Yabancı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin