BÖLÜM -6-

1.8K 184 243
                                    

Hoş geldin sevgili okurum 🤍 Biliyorum, iki hafta bu bölümü bekledin ama senin için en iyisini yazmakla meşguldüm. Bazen bilgisayarın başında uyukladım, ağrı kesicilerle açık tuttum gözlerimi ama şimdi buradayım. Senin için uzun bir bölüm hazırladım. Bu kelimeler, yüreğimden kopan cümleler sadece senin için. Sen sev, kendinden bir şeyler bul diye. İyi ki buradasın, iyi ki kalbimdesin.
Seni seven Mahinev.

Lütfen oy vermeyi ve satır aralarında benimle konuşmayı ihmal etme. Çünkü gülümsemelerimin hepsi sana ait ❤️

Aşağıya sevdiğin şarkıları yazabilirsin, bölüm yazarken dimlemeyi seviyorum ❤️

Oy sınırı: 50

Benden ben'i çalan bu adamda kim? Kapının önünde birikmiş kötülükleri süpürdükçe her seferinde kapıma daha fazlasını bırakan, benden masumiyetimi çalan bu zaman, karşımdaki adamın hangi çocukluk travmasından kopmuş?

Bir sandalye.

Ayaklarım bağlı, ellerim bağlı.

Bomboş bir oda, tam başımın üzerinden aşağı sarkan sarı ışıklı bir lamba. Hep yaptığı gibi, her hatamda beni cezalandırmak için sürüklediği o odanın aynısı. Fakat bu sefer başka bir yerdeydik, işkencelerde gözlerimi kilitlediğim o küçük kırmızı nokta bu odada yoktu.

"Evet." dedi Ampul zihnimi okumuş gibi. "Burası kütüphanenin o leş bodrum katı değil. Anlamanı bekliyordum."

Gözlerimi devirdim ama başım hala ağrıyordu. Başıma öyle bir vurmuştu ki orada yığılıp kalmıştım. Şimdi kafamın içinde nabız gibi atan o ağrı, gözlerime cam kırıkları gibi batan yorgunluktan başka hiçbir şey yoktu.

"Demek yeraltı dünyasında ismin Ampul ha? Öyle mi Tarık?"

Ciğerlerine derin, uzun bir soluk çektiğinde burun delikleri genişlemişti. Donuk bakışlarımı üzerinden ayırmıyordum ama sımsıkı kapattığım dudaklarım bir şekilde sürekli hareket halindeydi. Bir numarayı ezberimde tutmaya çalışıyordum. Ne zaman başladığım hakkında bir fikrim yoktu, bilincim kanatlanmaktan yorulup yerine oturmak üzereyken sessizce bu numarayı sayıklıyordum.

Tarık ya da Ampul -her ne boksa- karşımdaki sandalyeye ters bir biçimde oturdu. "Seni aptal." diye fısıldadı. Kollarını sandalyenin sırtına dayamış, öfkesini gösteren ter damlaları alnında birikmişti. "Sana, o kafanı sokacak bir ev verdiğimde bir söz verdirtmiştin."

Sıkıcı bir nefes verdim. Bakışlarım bıkkınlıkla yukarıya, sarı lambaya kaydı. "Eve hiç kimseyi almayacaktım."

"Ama sen aldın."

Lambanın etrafında tur atan sinek birden kanat çırpmayı bırakıp aşağı, çıplak bacaklarımın üzerine düşünce yerimden sıçradım. Kucağımda hareketsiz yatışı tüylerimi diken diken etmişti. Sanki bu odadan canlı çıkamayacağımı anlamam için Tarık'ın bana oynadığı bir oyundu.

Bakışlarımı kaldırıp onunkilere kilitledim. "Zor durumda bir adam kapına dayanıp sana bir silah ve bıçak verince onu içeri almamak imkansızlaşıyor."

Kaşlarını kaldırdı. "Kuralımı çiğnedin."

"İlk değil Tarık." Hafifçe öne doğru eğilmeye çalıştım fakat kollarımı arkamda öyle sıkıca bağlamıştı ki büyük bir sızı suya damlayan siyah mürekkep gibi bedenimde yayıldı. "Unuttun mu, sen beni işkencelerle büyüttün."

"Sesin bile titremiyor."

Başımı anlamlı anlamlı aşağı yukarı salladım. "Çünkü ben yakama yapışan acıyı, yakama yapışan cümleleri sevdim Tarık. Yüreğimde büyük bir sevgi vardı. Ama artık yok. Senin yüzünden bomboş hissediyorum, beni kimse kurtaramaz."

Kanımdaki Yabancı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin