"Mühür"
Tanrı, yarattıklarına bir kalp, bir ruh ve düşüncelerinin yoğrulacağı bir zihin verirken, Taehyung üçünü de kaybetmiş, geriye yalnızca damarlarında dolaşan çalıntı kan kalmıştı; artık kalbi atmıyor, cesedinde içine sıkıştırılmış bir ruh taşımıyordu ve düşüncelerinin köklendiği zihni de artık tamamen çürümüştü. Düşünceler zihninin kurak topraklarına düştüğü anda kafasının içerisinden çürük bir koku yükselmeye başlasa da, yalnızca bir düşüncenin kaynağı saf, temiz ve canlıydı; çürük kokusu, efsunlanmışcasına o düşünceden çok uzaktı.
Kendisinin aksine hayat dolu olan Jungkook'un kanının uğultusu, kulaklarında sessizce okunan duaların fısıltısı gibi yankı bulurken, bu durumu biraz komik bulmadan edemiyordu Taehyung. Omega uyurken öyle telâşsız bir şekilde yatıyordu ki bedeninin üzerinde nefeslerle şişip inmeyen gövdesine sarılmış bir biçimde, sanki ölümün elçisi ona kollarını dolamamış, rahat yatağında uykunun kollarıyla sarmalanmıştı durgun nefeslerle dolan vücudu.
Alt kattan merdivenlere düşen adım seslerini duysa da, kapısı tıklatılana dek kıpırtısızca üzerindeki omegayla yatmaya devam etti. Yoongi kapıyı açıp, kafasını içeri uzattığındaysa, Jungkook'u yavaşça yatağın üzerine yatırarak doğruldu, bir süre kısık bakışlarla birlikte her şeyden habersiz uyuyan omegayı izledi. Kendisi odadaki soğuğu hissetmese de, perdeleri uçuracak kadar güçlü olan sonbahar esintisinin onu üşüttüğünü biliyordu Taehyung, bu yüzden yataktan kalktığı anda Jungkook'un üzerini siyah kalın yorganıyla örtmüştü.
Yoongi'nin yanına gittiğinde, arkadaşının özellikle içeri girmediğini hissettği için tek kelime etmeden kapıyı örterek koridora çıktı. Yürümeye başladıklarında, "Kapıyı kilitlemek istemediğine emin misin?" diye sormuştu Yoongi kararsızlıkla. Omegayı ve arkadaşını buraya getirdiklerinden beridir sürekli birilerine bakıcıklık yapmak zorunda kaldığı için, sesi artık tamamen bıkkınlığını ele verir şekilde dökülüyordu dudaklarından.
Taehyung yürümeye devam ederken, "Merak etme, kaçmaya kalkmayacak bile," dedi kendinden emin bir sesle. Kendisine yetişerek yanında yürümeye başlayan Yoongi'ye manidar bir şekilde baktıktan hemen sonra ekledi: "Seninkinin aksine."
Taehyung'un sesinin keyiften dört köşe çıkmasını sorun etmeden yamuk bir şekilde güldü Yoongi merdivenlerden inmeye başladıklarında. İnkâr edemezdi, bu bakıcılık oyunu tamamen sıkıcı geçmiyordu.
"Ee?" diye sordu Taehyung umursamaz çıkan sesiyle. "Seviştiniz mi bari?"
Yoongi kısaca cıkladığında, Taehyung burnundan sert bir nefes vererek, alayla, "Çok yavaşsın," dedi. "Biraz beni örnek almayı deneyebilirsin."
"Sen benlik değilsin."
"Bla, bla, bla... Senlik olan kişinin kim olduğunu çok iyi biliyorum, ama o da senin onluk olmadığını düşünüyor olmalı ki hâlâ giyiniksiniz."
Yoongi bıkkınlıkla, "Her şey seks değildir," dediğinde, "Her şey sekstir," dedi Taehyung da inatla ve bir kat daha aşağıya, labaratuvara indiklerinde, Taehyung'un kapıyı açmasıyla kendisine doğru gürültüyle uçan metal masayı hızlı bir şekilde havada yakalamak zorunda kalması bir oldu.
Elinde masayla, şaşkınlıkla arkadaşına ve kendisine şiddetli bir karşılama yapmış olan, ayrıca da burnundan soluyan Hoseok'a bakarken, "Hakkımda aptalca konuşmayı kesin," demişti soylu vampir.
Taehyung elindeki masayı istifini bile bozmadan kenara koyarak, "Bizi mi dinliyorsun?" dedi alaylı bir ayıplamayla. "Hiç hoş değil..."
Kırmızı gözleri labaratuvarın ortasında duran, tavandan yere kadar değen boruya ve elleri o siyah boruya kelepçelenmiş bileklere kaydığında, "Seni tutmak için bunların yeterli olduğuna inanamıyorum," dedi Taehyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝
Fanfiction"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." --- Vampirler ve kurtlar arasındaki anlaşmazlığın en büyük nedenlerinden birisi, vampirlerin de omegalara fazlasıyla düşkün olmasıydı. Daha doğrusu kanla...