"Bedel"
Hayatta çoğu şeyin bir bedeli vardı ödenmesi gereken. Fakat Taehyung William Kim, çoğu bedeli ve kefareti ödemeden işin içinden sıyrılanlardandı. Sebebi mi? Sebebi elbette ki çok ama çok güçlü olmasından kaynaklıydı. Yani istediği her şeyi alırken, bazenleri hiçbir şekilde bedel ödemesi gerekmiyordu vampirler arasında en güçlülerinden olduğu için.
Fakat gelin görün ki, bunu Jungkook'a anlatmak epey zordu. Onu asla suçlamıyordu Taehyung, çünkü güzel omegası hayatında yapmadığı şeyler için bile bedel ödemek zorunda kalmıştı. Şimdi de kendisiyle olmasının bir bedeli olduğu söylenmişken, onun korkuyor olmasını asla abes bulmuyordu. Sadece isterdi ki, Jungkook kendisine koşulsuzca güvensin. Ancak bu şimdilik mümkün olmadığından, en güvendiği öğrencileri evinin etrafına dizmek zorunda kalmıştı bu kez de.
Başta bundan rahatsız olsa da, Jungkook'un onlarla yavaşça kaynaştığını görmek Taehyung'un da hoşuna gitmişti. Özellikle vampir Rose'la kurduğu yakınlık çok sevimlydi. Birbirlerine sırasıyla abilik ve ablalık taslamaları, onları sevimli kılan şeylerden yalnızca birisiydi. Jungkook ona üstten üstten konuşarak Rose'u sinirlendiğinde, Jungkook ile birlikte o da eğleniyordu.
Lakin tüm bunlar olurken, Taehyung daima Jungkook'dan uzaktaydı çünkü Jungkook kendisi varken pek de rahat davranamıyordu. Bunun sebebinin utangaçlığıyla alakalı olduğunu bilmese, hiçbir şeyi umursamayan Taehyung elbette ki bu sebeple alınganlık edebilirdi. Ama Jungkook'un kendisine yavaşça alışıyor olması, onun hakkında endişe duymasına engel oluyordu.
Her gece beraber uyumaları, bazen kaçamak dokunuşlarla Taehyung'u ayartmaya çalışması ve kendisi için endişelenirken Taehyung için de endişelenmesi, Taehyung'un pek sevimli bulduğu alışkanlık belirtileriydi.
Tanrı'nın yarattığı her gün birbirlerine kuvvetle çekiliyorlarken, ikisi de bundan epey memnunlardı.
Bundan en memnun olan diye bir şey yoktu, ikisi de birbirlerine çok kuvvetli duygular besliyorlardı. Bu sebeple Jungkook'un içi öylesine rahattı ki, yüzüstü bırakılma korkusuyla savaşmıyordu Taehyung'un yanındayken. Ama bazenleri düşünmeden edemiyordu; ailesi bile kendisini terk edip gitmişken, bu vampir kendisine nasıl bu kadar bağlı olabilirdi.
Sonuçta kendisinin omega olmak dışında pek bir vasfı yoktu. Hatta hiçbir vasfı yoktu. Aklına giren şeytanlarsa, sürekli bunu fısıldıyorlardı kulağına.
O, sen omega olmasan asla elde edebileceğin birisi değil.
Şeytanların sesinden korunmak için ne kadar kulaklarını tıkarsa tıkasın, çoğu zaman kendisini Taehyung hakkında endişelenirken buluyordu. Ve sonra... Sonra Taehyung ona bir sarılıyordu ve tüm endişeleri anında diniyordu. Tıpkı kuvvetle karaya çarpan dalgaların geriye çekilmesi gibi.
Gecenin bir yarısı olsa bile bu sarılmaların bir sınırı ve vakti yoktu.
Tıpkı şu anda olduğu gibi. Jungkook kötü bir kabus görmüş, Taehyung da onu sakinleştirmek için sıkıca sarmalamıştı.
"Daha iyi misin, güzel kurt?"
"Lütfen sarılmayı bırakma."
"Asla," dedi Taehyung. Yeni hobisi Jungkook'un her türlü isteğini yerine getirerek onu mutlu etmeye çalışmaktı. Bu sırada dışarıya çizdiği profil, Jungkook'un yanındayken hiç de önemli değildi. "Ne gördüğünü anlatmak ister misin?"
"Ölüyordun."
Taehyung bir süre sessizliğe gömüldü. Jungkook sürekli kendisi hakkında böyle rüyalar görür olmuştu. Bunun sebebiyse elbette ki Freya ve Nirvana'ydı. O gün evine kadar gelip onca şey saçmalamasalardı şu anda evin etrafında vampir sürüsü bulunmak zorunda olmazdı ve Jungkook her gece korkarak uyanmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝
Fanfiction"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." --- Vampirler ve kurtlar arasındaki anlaşmazlığın en büyük nedenlerinden birisi, vampirlerin de omegalara fazlasıyla düşkün olmasıydı. Daha doğrusu kanla...