"Soğuk Katilin Sıcak Gölgesi"
Gölgeler, soğuğun ve karanlığın ikiz kardeşleriydi. Gölgeler, içine kötülükleri ve kötüleri saklarlardı. İçinde kötülük barındıran her kalp, en çok gölgede atardı.
Jungkook kalbinin, üzerine devrilen bir katilin gölgesiyle daha çok çarpmaya başladığını hissedebiliyordu. Ancak ölürcesine değil, yaşarcasına. O kötü müydü? Kalbi, bu durumda bir katilin gölgesinde ferahladığı için Jungkook kötü sayılır mıydı? Az önce Taehyung, az önce o katil, kendi dudaklarıyla bir yemini korku saldığı kalplerin üzerine asmıştı. Ölüm yeminini.
Yine de suçlu hissedemedi. Kötü birisiymiş gibi hissedemedi yine de.
Sanki Taehyung dizlerinin üzerine çökerek onun gölgesinin altına girmiş olsa da, aslında tüm ihtişamıyla üzerine devrilmiş olan gölge, o adama aitti. Hayatında hiç bu kadar korktuğunu, sonra korkusunun yüceltilerek sindirildiğini hatırlamıyordu.
Camlara dayanan meraklı ve korku dolu olan gözler, en çok da ikisi üzerinde dolaşıyordu, biliyordu Jungkook. Bundan sonrasında ne olacağını düşünürken, bacağına dolanan kolu hissetti. O koldan destek aldı, o kolun sahibinin omuzlarına tutundu, çaresizce ağlamaya devam etti. Bundan sonrasında ne olacaktı?
Bir vampirin adını sayıklamış, onu yardıma çağırmıştı ve yardım çağrısı yanıtsız kalmamıştı. Tüm sürü bunlara şahit olmuşken, hâlâ Taehyung'un kendisini korumak için takındığı ürkütücü derecede koruyucu olan tavrına şahitlik ediyorlardı. Bir vampir, bir omega için diz çökmüştü. Kimse bunun anlamını bilmese de, öylesine bir şey olmadığının bilincindeydiler.
"Buradan bir adım bile kımıldarsanız, ayaklarınıza kazık çakarım," dedi Taehyung buz gibi bir sesle. Sesi öylesine soğuktu ki, Jungkook ruhunun titrediğini hissetti. Üstelik bu lafların muhatabı kendisi bile değildi. "Jungkook'la yalnız başıma konuşacağım ve dua edin, onun ağzından her çıkanı emir olarak algılayacağım noktaya gelmişken ölüm fermanınızı imzalamasın."
Yavaşça ayağa kalktı. Jungkook'u kendisine doğru çekip sıkıca sarıldığı anda sıçramış, kucağında omegayla birlikte tek sıçrayışta sürü yerleşkesinin girişine inmişti. Jungkook'un titreyen bedenini ağaçlardan birisinin arkasına alıp üzerlerindeki gözlerden kurtulduğunda, ona yeniden sıkıca sarılmıştı.
Jungkook da Taehyung'a aynı sıkılıkta bir sarılmayla karşılık verdiğinde, "Ağlama, omega," dedi Taehyung. "Ağlama, benim güzel omegam."
"Taehyung özür dilerim," dedi Jungkook ona sıkıca sarılmaya devam ederken. Elleri sıkıca ipek pijamayı kavramıştı ve yüzü onun omzuna gömülüydü. "Seni çağırmamalıydım, değil mi? Gerçekten özür dilerim."
"Özür dileme, Jungkook." Geri çekilerek onun ıslak suratını elleri içerisine aldı. Yüzünü eğip, en az yanakları kadar ıslak olan gözlerine baktığında, "Beni çağırmalıydın," demişti. "Beni çağırmasaydın çok üzülürdüm, biliyor musun?"
Ağladığı için çirkinleştiğinden emin olduğu ifadesinden utanarak gözlerini kaçırdı Jungkook. Ama geri çekilemiyordu. Tam o anda ayağında, bir ucunun Taehyung'a bağlı olduğuna yemin edebileceği bir pranga varmış gibi hem ondan uzağa gitmesine engel oluyordu, hem de gittikçe kendisini koşulsuzca koruyan vampire çekildiğini hissediyordu. Bu bir histen öteydi, sanki biraz daha zorlarsa o kırmızı pranganın somutlaşmaya başlamış varlığını hissedebilecekti.
Yoğun, kalbini tırnaklarıyla kazıyan bir histi bu. Onun varlığına ihtiyaç duymaktan öteye geçmiş, onu kör bir şekilde istemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝
Fanfiction"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." --- Vampirler ve kurtlar arasındaki anlaşmazlığın en büyük nedenlerinden birisi, vampirlerin de omegalara fazlasıyla düşkün olmasıydı. Daha doğrusu kanla...