Bu bölüm kitabın okuyucu sayısının artmasında emeği olan @tkwattyitiraf insta hesabına ve oradan görüpte gelen okuyuculara ithaf edilmiştir. Keyifli okumalar dilerim ve teşekkür ederim ❤️
*
"Kutsal Bedenlerin Birleşimi"
Jungkook, hayatının hiçbir döneminde kendisine bir kahraman figürü edinememişti. Babası yoktu, annesiyse nedendir bilinmez sürüden atılmıştı. Üstelik onu ve annesini hainlikle suçlayan, yıllardır sürüsünde barınarak sözünü dinlediği bir alfa vardı ki, o bile gözünde hiçbir zaman kahramanlık figürüne yerleşmek için yeterli gelmemişti Jungkook'a.
Bir kahraman nasıl olmalıydı? Heybetli? Sürü alfası Luke, Taehyung'tan daha kalıplıydı ancak yine de ona hiçbir zaman, Taehyung'u tanımadan önce bile kahraman gözüyle bakamamıştı. Yakışıklı? Filmlerde gördüğü her kahramanın güzellik algısı vardı ve Taehyung'un kendisini elinden aldığı Minki de gerçekten yakışıklılığa sahip olsa bile, şimdiye dek gördüğü en güzel yüzün Taehyung'a ait olduğunu biliyordu Jungkook. Emindi bundan. Peki ya güçlülük? İki alfanın bile saldırmak için an kolladığı, fakat buna rağmen nasıl da cesaret edemediklerini kendi gözleriyle görmüştü Jungkook.
Kahramanlık bu muydu?
İki tarafın da belli kategorilerde değerlendirildiği anda, Taehyung'u diğerlerinden ayıran şeyler bunlar mıydı?
Aslında bu şu an pek de umrunda değildi çünkü tabutun içerisinde nefes nefese yatıyorken arzuladığı şey, düşündüğü yegane kişinin varlığıyla bire bir alakalıydı. Onu tam şu an istiyor ve de bekliyordu. Artık tamamen ıslanmış olan kalçalarının arası, sertleşmiş olan erkekliğiyle, tek dilediği Taehyung'un gelmesiydi. Şayet şu an gelmezse de, her an kendisini ağlamaklı iniltilerle çekmeye başlayabilirdi. Neyse ki bu olmadı. Taehyung, Jungkook'un beklediğinin aksine üstü tertemiz şekilde bilerek üzerini örttüğü tabutun kapağını araladığında, "Merhaba, bebek," demişti sakin ve ılılmlı bir tınıyla. "Buraya ölüm uykusuna yatmaya gelmedin, değil mi?"
Onu görmesiyle, "Geldin," dedi Jungkook. Taehyung'tan tamamen bağımsız bir ses tonu vardı sözcüğünde.
Taehyung, onun bu aşırı dokunaklı bakışları ve ses tonunu dert etmeden, "Her zaman gelirim," dediğindeyse, Jungkook onu tek hamlede ensesinden yakaladığı gibi kendisine çekerek dudaklarını birleştirmişti. Kabul etmeliydi ki, Taehyung'u fena halde istiyordu fakat bunun kızgınlığa girmesiyle pek de alakası yoktu. Ancak yattığı tabutun içinde elleri Taehyung'un ensesini asi bir sarmaşık gibi sarmış vaziyetteyken, Taehyung onu yattığı yerden kucaklayıp yatağına götürdüğü anda, "Seviş benimle," dedi Jungkook o anda bir rüyaya daldıysa diye uyandırmak adına. "Bu gece bedenlerimiz bir bütün olsun."
"Evet, olsun."
Taehyung, onu bir an olsun ürkütmeden ya da endişelendirmeden ağır ağır hazırladıktan sonra yatağa oturup terden sırılsıklam olmuş, kokusuyla kendisini de her seferinde biraz daha tetikleyen bedeni kucağına çekmişti. Dudaklarıysa bu sürede öylesine uzun süre ahenkle dans etti ki, iki çift et parçasına bir balo salonunda onları yazan yazar tarafından birer vücut verilmişcesine, birbirlerine sıkıca tutunmuşlardı. Ve bunu onlara hissettiren yazar şahitti ki, ikisini okuyacak olanlar bile o ihtişamlı balo son bulduğunda, dudaklarının kıyamete kadar dans etmeye devam edeceğine emin olacaklardı.
İki bedeni bir bütün yapan, yap-boz parçaları gibi birleştiren Taehyung oldu.
Jungkook kucağındayken elleriyle kaburgalarından bedenini destekleyerek erkekliğini içine alışını kolaylaştırdıktan sonra, onun tatlı iniltileri tıpkı kokusu gibi odayı sarmıştı.
"Tekrar karşı koyarsın diye düşünmüştüm," dedi Taehyung Jungkook'un kalçalarının arasındaki kuytunun sıkılığı yüzünden dalga geçercesine konuşsa da, pozitif bir zorlanmaya sahip olduğunu sesindeki tondan ele vermişti.
"Ben de öyle sanıyordum."
Sesleri şehvetle zorlanmış, samimiyetle kaplanmış birer kadeh gibiydi. Kurdukları cümleleri o kadehlere dolduruyor, sırayla birbirlerine ikram ediyorlardı. Sanki bu sonsuza kadar sürdürülebilecekleri birer ibadet gibiydi onlara özel olan.
Gecenin başlangıcını Ay değil, onların birleşimi başlatmıştı ve sonrasında da gecenin bitişini Güneş'in doğuşu değil, onların sevişmeleri sonlandırmıştı. Tüm bu süre boyunca Taehyung ve Jungkook'un boynundaki, boynundakilere eşlik eden bileklerindeki yanma hissinden ikisi de bahsetmedi. Daha doğrusu birbirlerine o kadar odaklanmışlardı ki, bunun üzerinde durmamışlardı. Fakat artık ikisinin de bilmesi gereken çok önemli bir şey vardı ve bu sebeple diğer günün gece saatlerinde Jungkook bir bağırtıyla uyandırıldığında, beklenen mutlakiyetin gerçekleştiğini bu feryattan anlamak mümkündü.
İkisi de toparlanarak kapının önüne indiklerinde Jungkook asla tahmin edemeyeceği bir şeyle karşılaşmıştı, Taehyung ise yalnızca bir miktar şaşkındı. Çünkü Freya ve Nirvana ikiz kız kardeşleri, tam da kapılarının önünde duruyorlardı; biri vampir, diğeri kurt olan tek yumurta ikizi olan kardeşler; birisi simsiyah, diğeri bembeyaz kıyafetleri ve saçlarına eşlik eden tenleriyle, doğduklarından beri ikinci kez bedenen bir araya gelmişlerdi. Çünkü en nihayetinde kurt olan Jungkook seçimini yapmış ve gece gerçekleştirdikleri kanlı birleşimle mühür noktasını kapatmıştı. Bir yenisini açarak.
*
Yazar notu:
evet smut üstünkörüydü, evet bölüm de kısaydı ama bu bir geçiş bölümüydü. bu sebeple sabredin, daha güzelleri ve uzunları gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐁𝐨𝐫𝐧 𝐎𝐟 𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝
Fanfiction"Bakalım kızışma dönemindeki bir omegayı, aptal alfalar kadar tatmin edebilecek mi bir vampir." --- Vampirler ve kurtlar arasındaki anlaşmazlığın en büyük nedenlerinden birisi, vampirlerin de omegalara fazlasıyla düşkün olmasıydı. Daha doğrusu kanla...