-29-

489 33 4
                                    

Birkaç kelimeden sonra biter miydi insanın yaşam enerjisi? Benimki bitti.. Kaan'ın bitti, annesinin bitti, babasının bitti...

Maalesef... Elfida'yı kaybettik..

Babası kafayı yemişti resmen. "Hayır! Benim kızım ölemez!" Sadece senin kızın ölmedi diyemedim. Kaan'ın eli ayağı boşalmıştı, benim gibi. İkimiz de kıpırdayamıyorduk. Babası yanında olmak istese de oğlunun, daha kendisini kontrol edemiyordu.

Onlar fırtınalarını dışarıya vuruyorlardı, bizim ise kıyametimiz içimizde kopuyordu.

Hani derlerdi ya, bi' olmuşa bir de ölmüşe çare yok diye? İşte öyle...

Keşke onun yerine ben ölseydim desem, o yaşar mıydı yeniden? Hayır, bundan sonra neyimi verirsem vereyim geri dönmemek üzere gitmişti o. Şu an tek yapabileceğim, ailesine destek çıkmaktı, peki bana kim destek çıkacaktı? Sadece Kaan'ı tamamen anlayabilirdim, kardeş kaybını. Elfida benim de kardeşim sayılırdı. Ama evlat kaybını anlayamazdım. Kaan'dan başkası da beni anlayamazdı.

Gayri ihtiyari, elimi kaldırıp Kaan'ın dizinin üzerindeki eline koyup sıktım elini.

Sanki bu anı bekliyormuş gibi bıraktı kendini kollarıma. Resmen canı acıyıp annesine koşan bir çocuk gibi, hüngür hüngür ağlıyordu da. Bende ona sarıldım sıkıca, o ağladıkça ben ağlıyordum. Gittikçe mahvoluyordum.

Yanan bir kibrit gibi sonuna kadar eriyip bitmiş gibi hissediyordum. Sanki kıyıda kıyamet kopsa umrumda olmazmış gibi.

Sanki ben ölmüşüm gibi.

Sonra Elfida'nın bana en son dedikleri geldi aklıma. Hem bana, hem abisine umut olur diye mi düşünmüştü ki?

"Elfida ile en son ne konuştuk biliyor musun? Sanki gideceğini biliyormuş gibi, benim sana ve senin de bana destek olman içinmiş gibi..." Dedim cümlenin sonunu getiremeden, başka bir gözyaşı dalgası alıp götürmüştü beni. Kaan konuşmaya başladı benden ayrılarak.

"Ne söylemişse doğru söylemiş. Eğer bu durum seni rahatsız ediyorsa,"

"Hayır," dedim. "Onur duydum, bana bu kadar değer vermen hoşuma gitti. Ama şu an bunun sırası değil."

Elfida, abisinin uzun zamandır bana aşık olduğunu söylemişti. Ve bu beni bir an değerli hissettirmişti. Zaten bunu istemiyor muydum uzun zamandır? Birinin beni sevmesi, bana değer vermesini? Peki şu an bende o hayat enerjisi var mıydı? Hayır.

"Haklısın. Daha önce benden duymalıydın, neyse sırası değil." Dedi Kaan. Sonra da hızla ayağa kalkıp gitti. Nereye gittiğini bilmiyordum, belki de bu havadan uzaklaşmak istedi. Belki de burası ona da dark gelmişti, nefes alamıyordu aynı benim gibi. Daha fazla nefes alamayacağımı anlayınca peşinden gittim.

Çatıya çıktık. Rüzgarlı, yağmurlu bir hava vardı. Gülümsedim. Düşündüm bir an; keşke bende böyle bir havada ölsem...

Düşünsenize; toprak ıslanıyor, kazması daha kolay... Çiçekler ekiyorsun, sulamana gerek yok, yağmur o işi halleder... Sanki toprak beni almak, beni kendine katmak için hazırlanıyormuş gibi...

Elfida dünyaya karşı çok nazikti, şimdi doğadan mı alıyordu karşılığını? Doğa da onu mu kucaklıyordu şimdi? Ya da Elfida'nın gözyaşları mı akıyordu üzerimize, şimdiye kadar döktükleri, dökemedikleri, içine attıkları... Doğa bunu anlamıştı da, Elfida'nın göz yaşlarını bize mi gösteriyordu şimdi?

Belki de biz dökmek istediğimizden daha az gözyaşı döküyorduk şimdi, bizim yerimize mi ağlıyordu bulutlar?

Hayattan yeterince nefret etmiştim. Beni değil sevdiklerimi alıyor diye, beni zorlukla kaldırdığım yüklerin altına koyuyor diye... Şimdi Elfida'nın ölümünden Ege suçlu değildi belki, ama ölesiye onu suçluyordum.

Belki de böyle devam edecekti.

Nasıl Kalalım Ayrı? -texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin