2; maybe, he can be the main character

6.5K 702 145
                                    

"Since I met you
All the gloomy days just seem to shine a little more brightly"

♪ ♪ ♪

Jeongguk, Taehyung'u ilk görüşünde okuldaki ikinci haftasıydı.

Changmin ile yeni tanışmışlardı ama birbirlerini hızlıca ısındıkları için her naneyi beraber yiyorlardı. O gün de on dokuz yaşında olmalarına rağmen Jung Hoseok'un bitmek bilmeyen partilerinden birine gitme kararı almışlardı. Hadi ama kim kurallara uyardı ki? Yeni yeni hayata atılmaya başlamış iki gencin kendilerini frenlemesi zaten zordu.

Bir şekilde ikisi de içeri girmişlerdi ama girdikleri an şok olmuşlardı. Jung Hoseok parti konusunda namını sonuna kadar hak ediyordu. Changmin, Jeongguk'un kolunu dürterek heyecanlı heyecanlı konuşurken Jeongguk tek bir kelimesini bile dinlemiyordu. Bakışları on metre ötesinde kalan esmer oğlana takılmıştı. Kolunun altına aldığı arkadaşıyla dans ediyor, yüzünden gülücükleri eksik olmuyordu.

Tam bir "kötü çocuk" gibi giyinmişti. Dar siyah pantalonu üzerine giydiği transparan siyah gömleği ve deri ceketi, bağladığı gri saçları, boynunu süsleyen zincirleri ve dövmesiyle partideki en göz alıcı insan olduğu fark ediliyordu. Herkesin gözü de ondaydı.

Jeongguk o gün parti boyunca sadece Taehyung'u izledi. Parmaklarının arasındaki sigarayı içine çekişini, şakalaşarak herkesle fotoğraf çekinmesini, flörtöz tavırlarını, kıvrak bedeniyle dans edişini.. Hepsini izlemişti. Gerçek anlamda bir parti insanı diye düşündü. Parlıyordu, ilgi odağı olmaktan çekinmiyordu. Onun aksine Jeongguk çok farklıydı.

Herkesin dans edip eğlendiği bir partide köşede oturarak sessizce Taehyung'u izlemesinden anlaşılırdı bu.

O gecenin ardından günlerce Taehyung'u aradı. Tekrar görmek adına birkaç tane daha partiye katıldı ama bir türlü onu bulamadı. Okulu alt üstüne getirdi, ona göre her yere baktı ama Kim Taehyung'a dair hiçbir ize rastlamadı.

İki hafta sonra, müzik dinleyerek çizim yapmak adına kendisine sessiz sakin bir alan ararken partideki güzel esmer oğlana rastladı. Taehyung'u gördüğü an eli ayağına dolaşmış, birkaç eşyasını yere düşürmüştü. Taehyung'un kulağında kulaklık olduğu ve çıkardığı sesleri duyarak arkasına dönmediği için tanrıya şükrediyordu.

Gizlice onu izleyip, besyo stadına doğru ilerlediğini fark ettiğinde söylenmeye başlamıştı. Orası dışında her yere bakmıştı. Aslında dışarıdan bakılınca sporcu olduğu böylesine belli olan bir adamı ilk araması gereken yer burasıydı.

İşte o günden sonra da Jeongguk'un sabahları Taehyung'u koşarken izleme seansları başlamıştı. Bazen koşmaz, antrenman yapardı ama Jeongguk her halükarda ona sunulan manzaradan memnundu. Bazen Taehyung'a üzülmeden de edemezdi, aynı zamanda onunla gurur duyuyordu. Onun kadar sıkı çalışan kimse yoktu. Takım kaptanı olmayı sonuna kadar hak ediyordu.

Bir dönemi görünmez kimliğiyle yarıladı. Taehyung ona göz ucuyla bile bakmadı, her daim aynı ortamda olmalarına rağmen bir kez bile Jeongguk ilgisini çekmedi. Oysaki Jeongguk bu sürede Taehyung'u izleyerek tanımaya başlamıştı.

Kahve sevmiyordu, ayılmak istediğinde enerji içecekleri içmeyi tercih ediyordu. Elinde hiç kahve görmemişti, hatta iğrenerek baktığı bile oluyordu. Çilekli her şeye bayılıyordu. Çikolata pek yemezdi, hatta tatlı yediğini gördüğünü söyleyemezdi ama her maç sonrası kendisine ödül olarak çilekli çikolata verirdi. Bu yüzden Jeongguk dolabına çilekli çikolata koymaya başlamıştı.

you get me so highHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin