10; losing hope

4.1K 483 185
                                    

"We had one thing going on
I swear that it was something
'Cause I don't remember who I was before you
Painted all my nights"

♪ ♪ ♪

Jeongguk masaya dağılmış notları toplayarak kitabının arasına sıkıştırdı ve çantasını da omzuna takıp saatlerdir oturduğu kütüphaneden çıkmak için kalktı. Dün gece on iki sularında gelmiş olmalıydı. Gece stresten uyuyamadığı için yataktan kalkıp kütüphaneye gelmişti. Bir ara içi geçmiş olmalıydı ki yarım saat önce kendisini uyuklar vaziyette bulmuş, nerede olduğunu çözmeye çalışmıştı.

Önceki gece Changmin neden moralinin bozuk olduğu hakkında onlarca soru sormuştu ama Jeongguk'un ağzını bıçak açmıyordu. Havadan sudan konuşmaya çalışsa bile spontane şekilde konu Taehyung'a geliyordu ve bu durum onun açısından iyi değildi. Belki de Taehyung ile arkadaşlığını kesmeliydi. Bu durum Taehyung açısından da zordu. Kimse kendisinden hoşlanan bir arkadaşının yanında rahat hissedemezdi, tam anlamıyla kendi olamazdı.

O yüzden duygularını içine gömmeye çalışacak, bugünden sonra da birazcık Taehyung'dan uzak durmaya çalışacaktı. Böylesi onun için daha iyiydi. Yoongi zamanında ona "bu çocuktan olmaz, ilk senesinde adı çapkına çıkmıştı, iki haftada bir farklı kızla görüyordum" konuşması yaptığında inanmalıydı. Şu an Taehyung olgun bir adam olsa da eski haline bakılırsa Jeongguk'u üzecek birisiydi. İsteyerek olsun ya da olmasın Jeongguk üzülmek istemiyordu.

Uykusuzluktan ve stresten başının ağrımaya başlayacağını hissediyordu. Kendisine gelmek için bir kahve alsa ve ağrı kesici bulsa iyi olurdu. Kulaklıklarını takarak üzgün moduna uygun bir şarkı açtı -sanki amacı kendisini daha çok üzmekti- ve kafeye doğru yürümeye başladı. Resmen tüm parasını kahveye yatırıyordu. Artık doğru düzgün beslenmeye başlamalı ve kendisine çeki düzen vermeliydi.

Kafeye girdiği gibi gözleri tanıdık birisini aradı ve her zamanki gibi Yoongi'yi resmen tapusunu alacağı yerinde görünce gülümsedi. Kahvesini alarak yanına gidip karşısına oturdu. Öğle arasında yıl sonu gösterisi için provası vardı, en azından notalara göz gezdirmeliydi ama odasına gidip uyumak istiyordu. "Ne bu hal? Karalar bağlamışsın resmen, gözler şişmiş, göz altların mosmor, rengin solmuş. Sayılı günün mü kaldı oğlum?" Yoongi'nin sözleriyle gözleri kocaman açılmış, hızlıca telefonunun kamerasını açmıştı. Evet, kötü görünüyordu ki bunu kendisi de bekliyordu ama resmen bir gecede çökmüştü! Kesinlikle bir kapatıcıya ihtiyacı vardı.

"Taehyung Hyung'un bugün randevusu var." diyerek yüzünü kolları arasına gömdü. Yoongi'nin kıkırdamasını duyuyordu ve yüzünün ortasına bir yumruk geçirmek istiyordu çünkü çok eğlendiğini, onunla dalga geçeceğini biliyordu. "Annesi mi ayarlamış yine?" Başını kaldırıp aşağı yukarı sallayarak onayladı arkadaşını, bunu nerden bildiğini sormayacaktı. "Boşuna stres yapmışsın, o randevulardaki hiçbir kızla ikinci görüşmeyi yapmıyor. Hatta kaçıyor resmen!" Bunları nerden bildiğini düşünürken Yoongi'nin Taehyung ile çok ortak arkadaşı olduğu aklına gelmiş, söylediklerinin doğru olduğunu düşünmüştü.

"Ya bu sefer hoşlanırsa?"

Yoongi "bilmiyorum" anlamında omzunu silkip telefonuna geri dönmüştü. "Harika teselli ediyorsun!" Teselliye ihtiyacı var mıydı bilmiyordu ama birisinin içini rahatlatması gerekiyordu. Jeongguk çok düşünen ve kötü düşünen bir insandı. Hep karamsar olur, en olmadık ihtimali düşünürdü. Eğer Taehyung buluştuklarında randevusunun ne kadar güzel geçtiğinden bahsederse orada oturup ağlayabilirdi, düşüncesi bile gözlerini doldurmuştu ama farkında değildi. Yoongi ona peçete uzatmasaydı fark edeceğini de sanmıyordu.

you get me so highHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin