"If you're feelin' down
I just wanna make you happier, baby"♪ ♪ ♪
Karmakarışık, Taehyung tam anlamıyla karmakarışıktı. Jeongguk'un yanında uyuyakaldığı gecenin sabahı odadaki iki kişiyi uyandırmamak için sessizce çıkmıştı ve üç gündür Jeongguk ile tek kelime bile etmemişti. Ne zaman kafetaryada onu görse yolunu değiştirmiş, antrenman saatlerinde karşılaşmamak adına gece antrenman yapmaya bile başlamıştı. Küçük olandan köşe bucak kaçıyordu.
Eğer Jeongguk gece kalkıp onu yanında gördüyse ne açıklama yapacağını bilmiyordu. Uyandığında sarmaş dolaş iki sevgili gibilerdi ve Taehyung bu durumdan hiç rahatsız olmamıştı. Onu tedirgin eden de bu gerçekti. Bir erkekle romantik diyebileceğimiz bir pozisyonda uyumuş ve bundan fazlasıyla hoşlanmıştı. Hatta tekrar etmek bile isteyebilirdi.
Kendini sorgulamaya başladığı bir döneme girmişti ve zihni o kadar doluydu ki geceleri rahatça uyuyamıyordu. Beyninin içinde birkaç kişi aynı anda konuşuyormuş gibiydi.
Umursamadan hayatına devam etmeyi de düşünmüştü ve aklına en çok yatan fikir buydu. O gece yaşanmamış gibi davranacaktı. Jeongguk'u bir arkadaş olarak seviyordu ve her geçen gün birbirlerine daha da bağlandıklarını hissediyordu bu yüzden küçük olanı umutlandırıp arkadaşıklarını bozmak istemiyordu.
Aslında bunu birkaç gündür kendisine söylüyordu ancak ne zaman Jeongguk'un yanına gitse flört radarları açılıyormuş gibi hissediyor, şakalaşarak sıyrılmaya çalışsa da yanındayken eli ayağı birbirine giren Jeongguk'un neler düşündüğü meçhuldü.
Birisinin yanındayken heyecanlanması, kızarması, ve utanması Taehyung'un hoşuna gidiyordu. Belki de bu bir ego tatminiydi fakat Taehyung küçüklüğünden beri gözde olmayı, sevilmeyi severdi. Aksi takdirde bulunduğu ortamdan rahatsız olurdu. Belki buna alıştığındandı, belki de ailesi tarafından görmediği ilgiyi insanlardan almaya çalışıyordu, cevabını kendisi de bulmuş sayılmazdı.
Aile. Taehyung'un en büyük zaafı ve hassas noktasıydı. Tekrardan kocaman bir araziyi kaplayan villaya gelmişti. Üzerinde annesinin özel isteği üzerine şık bir takım vardı ama içine siyah gömlek giyinmeyi tercih etmişti. Biraz cenazeye gidiyormuş gibi dursa da ortama uyuyordu. İçeriden gelen çocuk sesine bakılırsa gecenin ana karakteri olan abisi çoktan gelmişti ve yaşanabilecek senaryolar Taehyung'un zihninde oynayıp duruyordu.
Gerginlikten terlemiş olan ellerini pantalonuna silerek zili çaldı. İşittiği coşkulu "Teyunk geldi!" nidası ile karamsar ruh halinden az da olsa sıyrılarak kendisini karşılayan yeğenini kucağına alıp içeri geçerek arkasından kapıyı kapattı. Belki de gece düşündüğü kadar kötü geçmeyecekti, morali bozulduğu an bu minik onu mutlu edebilirdi.
"Amcana Teyunk diye seslenmenin doğru olmadığını söylemiştim Mia."
"Ama onun adı Teyunk!"
Taehyung küçük kızın saçlarını karıştırarak abisine "sorun değil," anlamında gülümsemiş, yeğenini kucağından indirmeden salona geçmişti. İçeri girdiği an, onu bekleyen ev ahalisinden laf işitmesi de gecikmemişti tabii ki. Annesi alaycıl ses tonuyla "Birileri teşrif etme zahmetinde bulunmuş sonunda, her zamanki gibi son gelen Taehyung!" diyerek sitem etti. Programının dolu olması onun suçu değildi fakat bunu söylerse annesi ona top peşinde koşturmanın bir iş olmadığını söyleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you get me so high
FanfictionBasketbol takım kaptanı Kim Taehyung yakışıklılığı, flörtöz tavırları, inanılmaz partileri ve parmaklarından eksik olmayan sigarası ile bilinirdi. Jeongguk ise sessiz sakin bir köşede oturup hayatını yaşayan bir konservatuar öğrencisiydi. 220822