Bölüm 4 - Hak edilen

1.5K 164 196
                                    

Kelime sayımız: 765

-----------

''Oooo, çilli çocuk da buradaymış''

Felix yatakların olduğu tarafa dönünce Changbin'in kenara yaslanarak ona baktığını gördü ''S-selam Changbin...''

''Jackson nerede? Onun da burada olması gerekmiyor mu?''

''Şey ben... Yeni bir koruma tuttum...''

Changbin kuru bir kahkaha attı ''Aksanın gerçekten de boktan küçük Avusturalyalı''

Felix kollarını önünde birleştirip kaşlarını çattı ''Benimle böyle konuşma! Seni otobüsüme almak zorunda değildim!''

Changbin gence bir bakış atıp ona doğru yürümeye başlamıştı ki Hyunjin otobüse bindi. Felix hemen daha uzun boylu olan korumasına doğru gitti ve kolunun arkasına saklandı.

''İyi misin dostum?''

''Evet, şimdi daha iyiyim teşekkür ederim Hyunjin''

Hyunjin başını olumlu anlamda salladı ve Changbin'e bir uyarı bakışı attıktan sonra onu geçip yataklara doğru yürüdü ''Hangisinde uyuyacaksın?''

''Şey... Bunda'' dedi Felix bir tanesini göstererek ''Ayrıca... Hyung?''

''Efendim?''

''İstersen bana Lix diye seslenebilirsin, Korece ismim de Yongbok, söylemek istedim''

''Hm, yani bokkie de diyebilirim'' dedi Hyunjin gülümserken karşı yatağa geçerek.

Felix kıkırdayıp kendi yatağına çıkmaya çalıştı ama nedense ona yüksek geldiği için beceremedi. Sonraki saniyede ise belinde bir çift el hissetti ve bir anda havaya kaldırıldı.

''Yardım için teşekkürler hyung''

''Ne demek Lixie'' Hyunjin yeniden kendi yatağına geçtiğinde etrafa bakındı ''Burası tahminimden rahatmış, hiç de otobüsteyim gibi hissetmiyorum''

''Evet öyle...''

''İyi olduğuna emin misin sen? Sanki bir şeyler kafanı meşgul ediyor gibi''

''Ah evet ben--... İyiyim. Biraz uyumak ister misin?''

Hyunjin saatine baktı ve esnedi ''Fırsatımız varken uyuyabiliriz aslında, uçakla mı gideceğiz?''

''Hayır, otobüsle vapura bineceğiz. Gittiğimiz yerde 7 konserim olacak''

''Vay be, çokmuş''

''Biliyorum, ama harika bir şey! Oraya ulaştığımızda seni uyandırırım ben'' dedi Felix gülümseyerek.

Hyunjin tekrar esnedi ''Sen uyumayacak mısın?''

''Uyuyacağım, ama sen benim aksime bomba patlasa uyanmıyorsun''

''Sanırım haklısın'' diye güldü Hyunjin üstündeki tişörtü çıkarırken.

Felix dudağını ısırdı ve bakışlarını ondan kaçırdı, ama kısa süre sonra büyüğün gerilen kaslarına yine bakakalmıştı.

''Manzara hoşuna mı gitti Lixie?''

Gencin yanakları o anda neredeyse Hyunjin'in saçları kadar kırmızı olmuştu ''Ben-- Uyusana artık sen ya!'' diye haykırıverdi.

Bir süre sonra yataklar tarafının sessizliğe büründüğünü fark eden Changbin Hyunjin'in uyuduğundan emin oldu ve Felix'in yatağına gidip perdesini biraz araladı.

Felix'in gözleri kapalıydı ve ayaklarıyla hafifçe ritim tutarken şarkılarından birini mırıldanıyor gibiydi.

Changbin gencin kulaklıklarını çıkarınca korumasına seslenemesin diye ağzını da kapattı, bu sırada Felix ona saldıran kişinin Changbin olmasına hiç de sakinleşememişti.

Felix yatağından dışarı sürüklenip otobüsün orta tarafına götürüldü ve karnına bir tekme atılınca sessizce sızlandı.

''Korumana söyle bana bulaşmasın! Yoksa bu sene boyunca bunun daha kötülerine katlanırsın!'' dedi Changbin.

Felix yavaşça yerden kalktıktan sonra ondan biraz uzaklaşmaya çalıştı ''Ch-Changbin lütfen... B-bu hiç adil değil...''

Changbin genci koltuklardan birine ittirdi ve ona doğru eğildi, bu sırada Felix de teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı.

''Ben adildir diyorsam adildir! Anladın mı?!'' diye gürledi.

Felix hızla başını olumlu anlamda sallarken bileğinden tutuldu ve odanın diğer tarafına fırlatıldı. Ayakları aniden birbirine dolanınca yine düştü, yatağından sürüklendiği zaman acıyan kolunu da çarpmıştı.

''Sana yapılan her şeyi hak ediyorsun Avusturalyalı pislik!'' dedi Changbin kendi tarafına çekilmeden önce.

Felix ağlamamak için kendini tutarken ayak bileğine ve koluna baktı, ikisi de çok acıyordu ve belki de izleri kalacaktı.

Konu ne olursa olsun, Hyunjin bunu öğrenemezdi.

Yavaşça yerden kalktı ve topallayışını saklayacak hale gelene kadar biraz yürümeye çalıştı. Kendinden emin olunca yeniden yataklara doğru gitti ve kendi kısmına çıkmaya çalıştı.

''Hay sikeyim...''

Birkaç dakika sonra yatağına çıkmayı başardı ve bir kez daha uzandı, Changbin'in geri gelmeyeceğinden de emin olduktan sonra perdesini çekip yeniden kulaklıklarını taktı.

Olup biten her şeyi düşünmeye başladı, Changbin'le, hayranlarıyla, ailesiyle... Ve Hyunjin'le.

O anda göğsü sıkışmıştı. Changbin'in ona yaptıklarını, terk edilmiş olmayı, nefret edilip zorbalığa uğramayı gerçekten de hak ediyordu.

Ama Hyunjin'i hak etmiyordu. Onu hiç hak etmemişti ve asla da edemeyecekti.

Hyunjin'de her şey vardı; Güçlüydü, cesurdu ve cömertti.

Felix ise kimsenin istemediği küçücük bir insandı sadece.

Genç şarkıcı aklında bu düşüncelerle yastığına sıcak göz yaşları damlatmaya başladı.

*-*-*

Hyunjin birilerinin onu sarmasıyla uyandı ve dik oturmaya çalışırken başını vurdu ''Siktir!''

Felix gülmeye başlayınca büyüğünün de gülmüş olmasına sevinmişti.

''Hey! Bu komik değildi Felix!''

''Kesinlikle öyleydi. Ayrıca sana söyledim, bana Lix de''

Hyunjin biraz daha kıkırdadıktan sonra tamamen gence döndü ''Geldik mi?''

''Evet limandayız şu an. Şimdi tembel kıçını kaldır ve üstüne bir şeyler giy, çıkıp biraz hava alabiliriz artık''

Hyunjin dalgasına gözlerini devirdi ve üstüne öncesinde giydiği tişörtü geçirdi.

''Bu arada, gördüğün rüyada çok eğlendin mi hyung?'' diye sordu Felix yüzünde bir sırıtışla yatağına yaslanmış halde.

''Neden sordun ki şimdi?'' diye sordu Hyunjin bakışlarını kaçırıp kızararak, gördüğü rüyayı daha o an hatırlamıştı.

Felix büyüğün yatağından inmesini bekledikten sonra ona yaklaştı ve vücudunu onunkine bastırdı ''Adımı inleyip duruyordun da'' diye fısıldadı ve kıkırdayarak otobüsten indi.

Hyunjin kocaman gözlerle olduğu yere mıhlanırken sadece yanaklarının değil, bütün vücudunun ateş gibi yandığını hissetmişti.

Bodyguard -HyunLix-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin