18.BÖLÜM

20.5K 1.3K 619
                                    


Küçükken her şeyden korkan bir çocuktum. Karanlıktan korkardım, yalnızlıktan korkardım, düşmekten korkardım. Ben korktukça korktuğum şeyler daha da büyür, beni iyice etkisi altına alırdı.

Korkarak onları daha da büyüttüğümü anlayınca onlarla savaşmayı öğrenmiştim.

Karanlıktan korkmak yerine onu aydınlatmaya başladım. Yalnızlıktan korkmak yerine onu kucakladım. Düşmekten korkmak yerine yaralarımı sardım.

Büyüdükçe tüm korkularımı yendiğim için artık hiçbir şeyden korkmadığımı düşünüyordum, yanılmışım.

Bugüne kadar yaşadığım korkuları alt edecek yeni bir korkuyla karşılaşmıştım, ben kaybetmekten korkmaya başlamıştım.

Ailemi, sevdiklerimi kaybetmekten ölesiye korkuyordum.

Onların başına bir şey geleceğini düşünmek beni korkutuyordu ve bu korkumla nasıl savaşmam gerektiğini bilmiyordum.

İçinde bulunduğumuz oyun her geçen gün daha da yaralayıcı olurken, her yara kişisine göre şekil değiştiriyordu. Kimi güveni tarafından yaralanırken, kimi çaresizliğiyle yaralanıyordu.

Elimden gelse o yaraları sadece benim almamı sağlar, sevdiklerime kimsenin dokunmamasını isterdim.

Ama her şey istenilen şekilde olmuyordu. Bu oyunun acımasız kurucusu herkesin yara alması için elinden gelen her şeyi yapıyordu ve ben çaresizce sıradakini beklemekten başka bir şey yapamıyordum.

Çaresizdim, elim kolum bağlanmıştı. Bir olayı çözerken başka bir olay ortaya çıkıyordu. Çıkan her olay bizi daha da yaralıyordu.

Arabanın durmasıyla beni bir girdap gibi içine çeken düşüncelerimden sıyrıldım.

Yorgun bakışlarım bahçenin içinde gezinirken yavaşça arabadan inerek eve doğru ilerlemeye başladım. Ateş'in de yanıma gelmesiyle istemsizce adımlarım hızlanmıştı.

Kapının önüne geldiğimizde Ateş'in bakışlarını üstümde hissettim. Kafamı kaldırıp bakışlarına karşılık verdiğimde yüzümde gördüğü ifadeyle dudaklarını birbirine bastırıp kapıyı açtı.

Kapıyı açmasıyla derin bir nefes alıp içeri doğru adımlamaya başladım.

Attığım her adım içimde büyük bir korku oluştururken kendimi her şeye hazırlamaya çalışıyordum. Bugün çok fazla şey olmuştu ve içeride tam olarak nasıl bir manzarayla karşılaşacağımı bilmiyordum.

İçeriden hiç ses gelmemesi kaşlarımı çatmama sebep olurken adımlarımı daha da hızlandırıp salonun girişine geldim.

Karşımda gördüğüm şeyle dudaklarımdan feryat edercesine bir nida yükselirken içeridekilerin bakışları bize doğru dönmüştü.

Ateş gördüğü manzarayla yanımdan hızla geçerken, ben donakalmış bir şekilde Duha'ya bakıyordum. Duha'nın yüzü o kadar kötü durumdaydı ki ne diyeceğimi, nasıl bir tepki vereceğimi bilememiştim.

Ateş kavga ettiğini söylediğinde bu şekilde olacağını düşünmemiştim. Duha kavga etmekten ziyade sadece dayak yemiş gibiydi. Yüzünün her bir köşeyi yaralar içindeydi.

Onun bu hali içimi sızlatırken, kalbimde büyük bir korku oluşturmuştu.

Ben kilitlenmiş bir şekilde Duha'ya bakarken babam yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Babamın bana sarılmasıyla gözlerimi zorla Duha'dan çekip ona baktığımda içim daha da yandı.

Her zaman dik duruşuyla gördüğüm babam bir günde çökmüş gibiydi. Gözlerinde gördüğüm yorgunluktan ziyade omuzlarındaki yüke yanmıştı içim.

EKSİK HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin