İlk Bölüm

465 55 63
                                    

İlk bölümümüz umarım güzel bir başlangıç olur. Beğenirsiniz.
İyi okumalar...
🌺
.........

Amine Hanım yemekleri hazırlıyordu. Arkadaşının  oğlunu yirmi altı yaşındaki güzeller güzeli kızıyla tanıştırmak için yemeğe davet etmişti. Amine Hanım gittikçe kötüleşiyordu. Yavrusunu birilerine emanet  etmeden göçüp gidemezdi. Onu, en çok güvendiği kişilere  emanet etmek istiyordu. İstanbul gibi bir yerde tek başına yaşayamazdı. Onu emanet edebileceği iki yer vardı ya ona iyi bir eş olabilecek birine ya da Mardin'e . Amine Hanım eşini alan topraklara geri dönemezdi. Kızını oraya götüremezdi.

"ANNE" diye bir ses duymasıyla  Amine Hanım derin düşüncelerden çıkmıştı. Kızının yanına doğru geldiğini gördü. Kızı ondaki durgunluğu fark etmişti. "Anneciğim kaç kere seslendim. İyi misin, bir sorun mu var?" Amine Hanım kızının telaşına masumca güldü. Onu düşünüyordu. Kızı onu seviyordu, yaptığı onca şeye rağmen...

"Dalmışım öylesine. Yemek falan derken yoruldum sanırım." Kızının kahverengini topraktan almış, kendisine ölümü hatırlatan gözlerine baktı. Onca yaptığı şeyin bir hesabı vardı. Korku gibi bir duygu taşımıyordu ama acısı vardı, utancı vardı.

"Bu aralar hep dalıyorsun. Normal birşey değil bu?! Hastaneye gidelim bi', Burcu baksın sana hem yabancıda değil." kızının onu düşünmesi Amine hanımı sadece gülümsetiyordu. Gerçekleri bilse yine düşünür müydü annesini? Yoksa çekip gider miydi?

"Yok yavrum. Sende hazırlan hadi. Hem bak misafir gelicek diyorum. Bu üzerindekiler ne? Onca elbisen var." kızına asıl niyetini açıklayamazdı. Kızardı annesine, kolundan tuttuğu gibi hastaneye götürürdü Amine Hanımı.

"Ben böyle iyiyim. Ne varmış eşofmanımda?! Hem kim gelicek? Ben tanıyor muyum? Neyin oluyor?" her zaman böyle yapardı. Amine Hanım'ın dediği şeyi unutması için ard arda sorular sorardı. Her zamanda işe yaradığını düşnürdü ama Amine Hanım anlardı istemediğini, susardı. Gönlü kırılır, annesine darılırsa diye ödü kopardı.

"Sen tanımıyorsun. Benim işten bir arkadaşım. Meslektaşım. Oğluyla beraber yemeğe gelicekler. Hem sende tanışmış olursun." içinden dua ediyordu kızı onu yanlış anlamasın diye.

"Demek meslektaşın. Bir selam verip odama geçerim. Misafirleri seviyorum ama bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum. İşlerimde var hem." Amine Hanım panikle elini anlına koydu. Yavrusunun hasta olmasından korktu.

"Neyin var? Ateşinde yok. Bir yerin mi acıyor?" Dilhun annesinin bu şekilde üzerinde titremesinden hoşlanmıyordu. Çünkü kendine bakmak yerine hep kızıyla ilgileniyordu. Dilhun içinden "Belki babam, akrabalarım yok ama annem var" diye gecirdi. Oysa ne kadarda masumdu. Gerçeklerden habersizdi.

"Hayır, hayır. Bugün işte çok yoruldum. Ondan böyleyim. Halsizim, dinleniyim biraz geçer. Merak etme sen Amine Hanım" dedi şakayla karışık. Amine hanım kızı ona her adıyla seslendiğinde  yabancıymış gibi hissediyordu. Kalbi acıyordu .

Amine hanımın tek diyebileceği kelime "pekiydi" Dilhun annesinin cevabına gülümseyip odasına çıktı. İş onu cidden yormuştu. Sonra mesleği için, istediği üniversitesi kazanmak için yaptığı şeyler aklına geldi. Kaç kere ağladı, kaç kere pes etmeyi düşündü. Tek unuttuğu şey  güçlü bir kadın olduğuydu. O hiç bir konuda pes etmezdi. O güçlüydü... O Dilhun'undu... Mutluluk kavramını doğarken kaybetmişti... Adıda bundan Dilhundu... O küçücük kız çocuğu büyümüş ve avukat olmuştu. Hayallerini gerçekleştirmişti. Ama yarımdı o, babasızdı...

......

"DİLHUN YAVRUM HADİ GEL MİSAFİRLER GELDİ" annesinin sesiyle irkildi Dilhun göz yaşını sildi. Aynadan son kez baktı kendisine. Bu yaşında yıpranmıştı. Hayat onu çok erken yormaya başlamıştı.

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin