Selamm bölüm için istenilen oy;10
İyi okumalar...
.
.
.
.....
Dilhun elinde bir su şişesiyle Azel'i hastaneye kaldırmaya çalışanlara bakıyordu. Tepkisizdi. Dilhun zorlamıştı onu olanları anlatsın diye. Şimdi ise pişmandı.
Sağlık görevlilerinden biri Dilhun'un yanına gelip hastaneye gelip, gelmeyeceğini sordu. Dilhun ise gelmeyi reddetti.
Telefonu yanında değildi, arabası kullanılabilecek durumda da değildi. Sokaklarda gezmeye karar verdi.
Düşündü. Ya Azel'e de bir şey olursa diye. Rasim Ağa yine der miydi; torunumun cenazesine gelmesin diye. Bu sefer ona kim getirirdi haberi.
Bir çığlık duydu. Kız çığlığı ara sokaklardan birinden geliyordu. Dilhun koşarak gitti sesi duyduğu yere. Bir çok kişi toplanmıştı. Aralarında Azad ve yanında da esmer biri vardı.
Bir adam kız çocuğunu zorla arabaya bindirmeye çalışıyordu. Kız daha on altı, on yedi yaşlarındaydı. Bırak diye Mardin'i inletiyordu. Adam daha fazla dayanamayıp kıza bir tokat attı.
Dilhun'un bakışlarında şaşkınlık, korku, endişe vardı. Kız çocuğunun dudağı patlamıştı. Bir evin önünde ki adam ise "Mardin'e rezil etme beni Sümbül!" diye bağırıyordu. Kızın adı Sümbülmüş.
Dilhun koşar adımlarla kızın kolunu tutan adama doğru koştu. Kızın kolunu adamın elinden kurtardı.
"NE YAPTIĞINI SANIYORSUN! KIZI ZORLA NEREYE GÖTÜRÜYORSUN?!"
Adam ve etraftaki insanlar Dilhun'a şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Adam kızın kolunu tekrar tuttu. Dilhun bu sefer kızı arkasına aldı.
"Bak bacım ben o kıza para ödedim. O benim namusumdur artık."
Dilhun karşısındaki kişiye tiksinti ile baktı. Dilhun bu toprakların mı torunuydu?
"Ne demek namusum. Bu kızın yaşı kaç ki? Bu kız mal mı ki! Nasıl parayla bi canı alabileceğini düşünüyorsun?!"
Kızın babası olduğu belli olan karakter yoksunu adam konuşmaya başladı.
"Kız benim kızım. Sana noluyor?! Yenisin sanırım buralarda? Kimse demedi mi sana ağalara baş kaldırılmaz!"
Dilhun'un sabrı Mardin topraklarında çoktan tükenmişti.
"Kimse sana demedi mi babalık parayla yapılmaz diye. Sen kimin emanetini kime satıyorsun? Allah'ın emanetini bu adama satmak ne demek?! Çok küçük bu kız! Ne demek evlendirmek?!"
Adamında öfkesi şaha kalkmıştı Dilhun'a "hatsiz" dedikten sonra tokat atmak için elini kaldırdı. Tam o esnada Azad ve yanındaki esmer çocuk önünde durdu. Esmer olan adamın elini kırabilecek şiddette sıktı. Adamın bedeni elindeki şiddetli acıdan dolayı titredi.
"Ağa kendine gel. Karşında Rasim Ağa'nın torunu, Sadi Bey'in kızı, Adil Bey'in yeğeni duruyor. Benimde bacım! Yaptığın unutulmiyacaktır."
Adam karşısındaki adamı ilk başta tanıyamadı. Daha sonra tanıyıp karşısında iki büklüm oldu.
"Baran Ağam bu toprakların kanununu sende bende bilirim. Bu kızın başlık parası ödendi. Kızım artık Davut'un karısıdır, namusudur."
Dilhun adama yüksek bir ses tonuyla soru sordu.
"O adamın verdiğinin iki katını veriyorum. Kız artık benimdir."
Adam Dilhun'un sözlerini şaşkınlıkla dinledi.
"Verilen sözü geri almak namusuma yakışmaz. İlk sözü Davut'a verdim ben. Onun namusudur kızım artık."
Bu sefer Baran atladı söze;
"Kızını satmak ne katar namusuna?!"
Adama belindeki silahı köy meydanında acık bir şekilde gösterdi. Adamda mecburen kabul etti Dilhun'un teklifini. Davut öfkeyle arabasına bindi ve gitti. Bunu burda bırakmayacağı belliydi.
Dilhun'u koruyan kişinin adı Baran'dı. Dilhun'un aklına ilk abisi olan kişi geldi. Acaba o Dilhun'u tanıyor muydu?
Dilhun'un kızı güvenli bir yere bırakıp Azel'in yanına gitmesi gerekiyordu.
.........
Baran ve Azad, Dilhun'u ve kızı alıp konağa gittiler. Kızı Burcu'ya emanet edip hastanenin yolunu aldılar.
"Sarı kazayı kimden öğrendiniz?"
"Adım AZAD! Burası Mardin haber çabuk yayılır. Ne oldu ona?"
"Kriz geçirdi. Su almaya gidip geldiğimde ise araba ve o kanlar içindeydi. Her yerde Azel'in kanı vardı."
"Siz sabah beraber miydiniz?"
"Zorla takıldı peşime!"
"Halk sizi piknik yaparken görmüş?"
"Kahvaltı yapıyorduk sadece ve bana aile bağlarımdan bahsetti."
Bu sefer söze esmer girdi;
"Sadi Amcam kısırdı."
Dilhun ve Azad Baran'a şaşkınlıkla baktılar. İkiside bu kadar açık sözlü olmasını beklemiyordu. Azad yutkunarak "Açıp inceledin mi Baran?" diye sordu.
"Ne bilim ben küçükken öyle bir dedikodu vardı. Ya yengem, ya amcam kısırmış diye."
"İkisinden biri kısır olsaydı ben şuan bu koltukta oturmazdım."
"Haklısın."
......
Hastaneye geldiklerinde Azel'in yoğun bakımda olduklarını öğrendiler. Yoğun bakımın önü kalabalıktı.
Kapının yanındaki tekli koltuğa yaşlı biri oturmuştu. Rasim Bey'di oturan kişi.
'Rasim Ağa torununu öldüren kadının kesinlikle mezarına gelip dua etmesini istemiyor. Benimle gönderdiği bu mesajını Dilhun'a söylersiniz.'
Mesajı getiren kişi şuan içerde Azraille canı pahasına bir oyun oynuyordu. Mesajı gönderen kişi ise çaresizce torununu bekliyordu.
Dilhun'da Rasim Ağa'nın torunu değil miydi? Ceyhun'un yalandan ölümünü öğrendiğinde nasıl yıkılmıştı. Her gün üzerine toprak döküldü. Zaman geçtikçe o toprağın altında kaldı ve gerçekler ortaya çıktığında o toprağı tırnaklarıyla kazıya kazıya çıkmıştı. Yaşamadan bilemezlerdi bu acıyı. Yaşıcaklardı ama bunun için çok erkendi. Dilhun çıktığı toprağın altına gömücekti onu bu yalan hayata sürükleyenleri. Sadece masumlar kalıcaktı toprağın üzerinde.
Öfke çoktan Dilhun'u esir almıştı. Gözü kararmış bir kadının yapamayacağı birşey yoktu sonu ölüm olsa bile. Amine'nin sonu da Adil Bey'e olan öfkesinden ötürü böyle olmuştu. Dilhun'u o büyüttü. Dilhun Azize Hanım'ın merhametini hiçbir zaman tatmadı. Amine'nin disiplini, gücü ve inanışı gölgesinde büyüdü.
Hiçbir zaman kendini "Kardel" gibi hissetmedi o kendini bildi bileli Yılmaz'dı.
.......
Selammss derslerimin yoğunluğundan dolayı çok geç bölüm atıyorum. Ve bölümlere çok az oy geliyo bu arada 2 ay olmadan 700 okumaya ulaştıkkk.
OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNNNNNNNNNNN❤️❤️❤️❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
Genç KurguOnun gözleri toprağı hatırlatırdı. Toprak ise ölümü... O gözlerde ölüm saklıydı.