10. Bölüm

100 17 6
                                    

Uzun zaman sonra yeni bölümmmmm
İyi okumalar. Oy verip, yorum yapmayı unutmayın ❤️ Bu bölümü gothandemirre hediye ediyorum🫶

.
.
.
.

🪷

Dilhun Azel'e nolduğunu sordu panikle.

Azel ise Dilhun'un kulağına eğilip;

"Öldürdüm" dedi....

Kulağımda tekrarlanan bu kelime beni ikilemler arasında bıraktı. Bu kadar soğuk kanlı, bu kadar sakin bir şekilde bu kelimeyi nasıl kullanmıştı?

Karşımdaki adam kimdi?

O bir katil miydi?

Mardin'e geleli çok geçmemişti. Hastanelerden çıkmaz oldum. Eski yaşamımı özledim. Çok yorulmuştum bu kısacık sürede. Bunları halletmiş miydim? Suç bende miydi? Ya da asıl suç ben miydim? Eski  sardaşımı özledim...

11 Nisan 2008

En sevdiğim arkadaşım Hülya bugün bize gelicekti. Annesi ile birlikte ziyaretimize geliyorlardı. Annem ile birlikte onlar için kırmızı kalpli kurabiyeler yapmaya çalışıyorduk. Hülya'nın kurabiyesine kocaman bir "H" yazmıştım.

Kurabiyeleri fırına koyup çalan kapıya baktık. Annemden önce koşup kapıyı açtım. Hülya ona çok yakışan mor elbisesini giymişti. Çok güzel görünüyordu. Kapının dışında kalmalarına daha fazla müsade etmeden evin içine davet etmiştik. Kapıyı kapatmadan önce gözüme bir şey takılmıştı. Yan dairemize yeni komşularımız taşınıyordu. Abiler pembe bir yatak taşıyolardı. Misafirleri daha çok bekletmek istemedim.  Kapıyı kapatıp içeri girdim.

Annem Hülya'nın annesiyle çok yakın arkadaşlardı. Hülya hamileyken babası vefat etmiş. Annesi hamileymiş ama bundan haberdar değilmiş. Eşinin vefat etme haberini duyunca fenalaşmış, hastaneye gittiğinde hamile olduğunu öğrenmiş.  Annem onunla hastanenin bankında tanışmış. Benim hastalandığım bir gün oda o hastanedeymiş. O bankta dertleşmişler, bir birlerine destek olmuşlar.

...

Annem kurabiyeleri çıkarmış masanın üzerine koymuştu. Hülya için yaptığım özel kurabiyeyi ona götürmek istemiştim. Peçete ile tuttuğum kurabiyeyi hızlı adımlarla içeri götürmüştüm. Annem Hülya'nın annesini çok dikkatli bir şekilde dinliyordu.

"Amine biz yurt dışına taşınıyoruz. Yarın sabah uçağımız kalkıyo. Bugün son bir defa çocuklar birbirlerini görsünler diye geldik. Hakkını helal et."

"Helal olsun canım. Gönül isterdiki ayrılmayalım. Ama çocuğun ve senin için bu daha hayırlı olucaksa bir şey diyemem."

Elimdeki kurabiyeyi masanın üzerine koydum ve odama çekildim. Hayal kırıklığına dair en net hatırladığım hikaye buydu.

Hülya vedalaşmak için odama geldiğinde uyumuş numarası yapmıştım. Kendimce ona küsmüştüm. En sevdiğim ayıcığını baş ucuma koyup beni öpüştü o anı hiç unutmam.

Oyuncağın adı Sardaş'tı. Ona sarılmayı çok severdi. Onu ilk aldığı gün adını koymamız için bize gelmişti.

İki kelime belirlemiştik, bizim için önemli iki kelime. Onun için önemli olan şey "sarılmak" idi, benim için önemli olan şeyse "arkadaştı". Kelimelerle gün boyu oynayıp Sardaş'a karar vermiştik.

......

O ayıcığı Mardin için hazırladığım bavullardan birine koymuştum. Ve şuan tek istediğim ona sarılmaktı.

Herkes panik olmuştu. En büyük ağa ise mosmor bir şekildeydi. Nefes alamıyordu. Zamanı dolmamıştı ama doldurulmuştu. Onun zamanını Azel doldurmuştu.

'Buraya gelmekle hata mı yaptım?' diye düşündüm. Uzunca bir süre boş olan odada duvara baktım. Acımasız, kötü ve bir o kadarda gerçeğe kör olan bu insanların arasında kalmak beni de onlara benzetir miydi?

Yolun sonunda hayal kırıklığı içinde evime, İstanbul'a geri mi dönücektim? Ya da dönebilecek miydim?

.......

Tüm misafirler dağılmıştı. Evlerinde hastaneden gelicek haberi bekliyorlardı. Acımasızca bir şekilde sessizce katledilmiş birinin ölüm haberini...

Konakta kimse yoktu. Burcu Azad'la birlikte kliniği gezmeye gitmişti. Sümbül anlık alınan bir karara bağlı olarak Azize Hanım'ın yanında kalıcaktı. Dilhun hiçbirine güvenmiyordu. Bu yüzden tüm korumalarını orada bırakmıştı. Çalışanlar ise evin boş olan odalarını düzenlemek ve temizlemek için gerekli olan eşyaları almaya gitmişlerdi.

Dilhun şimdi boş olan bu konakta tek başınaydı. Oturduğu yerden kalktı ve uzun bir süre önce yapması gereken şeyi yaptı odaları gezdi. Ölü olan bu konağı tam anlamıyla canlandıramamış, her köşesine bakamamıştı. Daha doğrusu buna vakit bulamamıştı.

Korumaların olmadığı aklına geldi ve bu yüzden konağın kapısını kilitledi.

Kilitlediği kapıya sırtını döndü ve koca konağa baktı. Gerçekten büyük ve gösterişliydi. Önce üst katı ya da zemin katı gezebilirdi.

Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Merdivendeki demirler paslanmıştı. Yavaş yavaş yukarıya çıktı, o buraya alışık değildi ve bunun farkındaydı. Hayallerinde hep küçük,tek katlı bir ev vardı. Küçük bir bahçesi ve evinde onunla yaşıyan bir evcil hayvanı olsun istiyordu. Hayallerinin tam zıttı bir evdeydi. Bu ev küçük değildi, bahçesi yoktu, tek katlıda değildi.

Odaları gezmeye başladı. Pek gözüne takılan bir şey yoktu. Üstü beyaz çarşaf ile kapatılmış sehpalar, koltuklar, kanepeler... Üst katta ilgisini çeken bir şey bulamayınca zemin kata indi. Burada gezilecek oda sayısı pek fazla değildi.

Tüm odalara bakmıştı. Bu katta mutfak, odalar ve diğer odalardan farklı olarak bir kilitli oda vardı. Merdivenin altında ki bu oda konağı inceleyen bir kişinin ilgisini çekmez, belki fark etmez bile. Dilhun da fark etmemişti zaten şans eseri odasına giderken merdivenlerden düşürdüğü tokasını almak için gittiğinde fark etmişti.

Kapıyı zorladı ama açamadı. Mutfaktan aldığı bir bıçak ile anahtar yuvasını kurcaladı. Uzun bir uğraş sonunda açabilmişti kapıyı. Havada kararmaya başlamıştı. Kapıyı açtığında diğer odalardan farklı olarak toz ile karşılaşmadı. Ama odada gelen koku tüm odaların tozuna bedeldi.

Odanın lambasını açtığında karşılaştığı vahşet dolu oda onu şok etmişti.

Odada taze kan vardı...

Bazı yerlerde kurumuş, bazı yerlerde sıvılığını kaybetmemiş taze kan...

Taze kan ve çeşitli aletler...

.
.
.
.
🪷
Hellooooo evet birazcık, azıcık tırstım ama bu beni keyiflendiriyor. Sizide umarım keyiflendiriyordur. Sınav haftaya giricem bol şans dileyin benim içinnnn🫶

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNNN✨















DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin