8. Bölüm;Yüzleşme

139 26 13
                                    

Selamm yorum yapmayı unutmayınnn

.....

Rasim Ağa seksenlerine yaklaşmış bir adamdı. Yüzündeki kırışıklıklar, elindeki titreme ve lekeler onu ele vermişti.

Rasim Ağa'nın yanında Adil Bey oturuyordu. Korktuğu her türlü belliydi. Kaybetme korkusu.

Yaşantılar bir insana ne katardı?

Evlat denilen varlık; illaki aynı kandan olup, bir parçamız mı olması gerek? Bir insanın evladı onun doğurduğu veya eşinin doğurduğu çocuk mu olmalıydı?

Bir insan kedisini de evladı gibi sevemez miydi?  Başkasının doğurduğu çocuğu evladı gibi göremez miydi?

Azize Hanım Dilhun'u evladı yerine koyup büyütmüştü. Adil Bey'de Azel'i.
Dilhun'da içindeki öfkeyi büyütmüştü evladı gibi. Bu kısacık sürede içindeki öfke, intikam ve terk edilme hissi devasa bir boyut almıştı.

Olaylar onun açısından çok hızlı değişiyordu. İlk önce Annesi bildiği kadının biyolojik annesi olmadığını öğrendi, üzerinden kısa bir süre sonra onu kaybetti. Biyolojik olmayan annesinin cenazesinde öz annesiyle sarılıp, abisi ve kuzeniyle tanıştı. Mardin'e geleli bir hafta olmadan kuzeni kaza yaptı  ve yanında o vardı. Ceyhun'u göremeden ailenin çoğunluğuyla tanıştı. Artık sorumluluğunda bir kız çocuğu da vardı;Sümbül.

....

Hastane kokusu Dilhun için mide bulandırıcıydı. En son Amine Hanım'ın cenazesini görmek için gitmişti. Kim bilir şimdide Azel'in ölümüne tanık olmak için gelmiştir.

Azize hanım ortalıklarda yoktu. O evin geliniydi . Buralarda kanun böyleydi. Dilhun bir kez daha bu töreye lânet okudu.

Sadece erkekler vardı. Dilhun Azel'e acıdı. Anne ve Babasının olması gereken yerde, yabancılar onu bekliyordu.

....

Rasim Ağa; Baran, Dilhun ve Azad'ın geldiğini görünce dik dik baktı.

"Torun dedenin elini öpmeyecek misin?"

Bu soru Dilhun'a gelmişti. İstemeden ilerledi Rasim Ağa'ya doğru. O adım attıkça ayakları geriye geliyordu. O ilerledikçe ruhu arkaya doğru koşuyordu. Sonunda istemeyerek Rasim Ağa'nın elini öptü.

İntikam soğuk yenen bir yemekti. Sıcak yenen her yemek ağız yakardı. Dilhun ağzının yanmasını değil, ağızlarının yanmasını istiyordu.

"Kusura bakmayın. Malum küççükken İstanbul'a taşınıp sizleri göremeden büyüdüm. Buralarda kim kimimdir bilmem. Ee kimsede ziyarete gelip 'Ben senin şununum' demediği içinde yabancıyım size."

Rasim Ağa kendine cevap verip, hesap soruyormuş gibi konuşan karşısındaki bu kızdan hiç hoşlanmamıştı.

"Amine Gelinin hamile olduğunu bilmiyorduk. Buralarda dedikodu çabuk yayılır. İstanbul'a gidip evlendi diye dedikodusu çıktı."

Dilhun'un bugün hazır cevap bir insan olası tutmuştu.

"Oğlunuza ve gelininize yani babama ve anneme 'kısır' damgası vurulduğunda susturmuşsunuz halkı. Oğlunuz öldükten sonra gelininiz namusunuzdan mı çıktı Rasim Ağa?!'"

Rasim Ağa sinirli bir ses tonuyla;

"Torun haddini bil!"

"Gerçekler acıtır."

Rasim Ağa konuşucakken doktor çıktı. Azel'in Kan kaybettiğini ve kana ihtiyaç olunduğunu söyledi.

0Rh- Dilhun'un kanı.

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin