Hayatımda verdiğim kararlardan genel olarak pişman olmam. Sonucu ne kadar kötü olursa olsun arsız bir şekilde kararımın arkasında dururum. Bu özeliğimle her zaman gurur duymuşumdur. Ben her zaman kendimle gurur duyarım zaten. Şuanki halimi saymazsak.
Kabuk ettiğim(çok ısrar edilmesi sonucunda)teklif yüzünden bilmem kaç yuz katlı binanın 70. katında boş ve loş siyah bunaltıcı odasında deccalimin(patronumun)gelmesini bekliyordum. Adam bana sapık gibi çiçek çikolata yollamış sonra sekreterim ol dedi. Manyaktı büyük ihtimal neyse neyse dereyi görmeden paçaları sıvamamak lazım.
"Kimse gelmiycek heralde"
Beynimden geçirdiğim düşünceye evren yanıt verercesine kapı açıldı. Kapıya döndüğümde siyah takımlar arasında parlayan süt gibi beyaz tene sahip adeta bir big boy girdi.
Beni görünce çatık olan kaşları havalandı şaşkın bir ifade ile beni süzmeye başladı. Süzerken masasına doğru hızlı ama yumuşak adımlarla yürümeye başladı.
"Neye bakıyon kardeşim ilk defa mı insan gördün"
Beynimin içinde yankılanan Hüsnü'nün seslerini yok sayarak beni süzen adama yandan bakışlar atıyordum. Analar neler doğuruyordu be. Yunan heykeli maşallah. O gün barda o karanlıkta fark etsem sarhoş numarası yapar koynuna girerdim.
"Yeni sekter sensin değil mi?"
Yarra bak sanki bilmiyo. Aslanım beni özel olarak istediğini biliyorum biliyorum aşkımdan yandığını yatma salağa gel kucağıma yat.
"Evet efendim"
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi?"
"Evet benden önceki sekreteriniz herşeyi anlattı"
"Sormak istediğin birşey var mı?"
Kaç cm diye sorsam ne yapar acaba.
"Bence saana ölçültür"
Haklısın Hüsnü en iyisi sormamak
"Yok efendim"
"Peki o zaman. Aramıza hoşgeldin Mete"