Prens Xiao Zhan, yardımcısının yazdığı son cümleyi içinden tekrardan okudu. Ellerini henüz kullanamadığı için abisine yazması gereken mektupu başkasına yazdırmıştı.
"Efendim memnun musunuz?"
Zhan gülümsedi ve kafası ile orta yaşlarındaki kadını onayladı.
"Evet çok teşekkür ederim. Lütfen biran önce gönderin.. büyük ihtimalle beni merak etmiştir."
Orta yaşlarındaki kadın onu onayladı ve masasının üzerindeki kağıtları, mürekkebi topladı.
"İzninizle."
Tekrardan yalnız kaldığı oda'ya baktı Zhan. Odasına geleli bir hafta olmuştu. Hala ilk uyandığı anda kendisini Yibo'nun odasında bulduğunda yaşadığı şaşkınlığı atlatamamştı. Güzeldi ama fark ettiği şey canını sıkmıştı. Orada bulunduğu süre içerisinde Yibo oda'ya hiç uğramamıştı. Bu da onu görmek istemediğini açıkça belirtiyordu.. belki de gerçekten burada bir yeri yoktu. Ne demişti Yang Yue "Bu olanların hepsi Kral Yibo istediği için başına geliyor." Yani Yibo bu kadar acı çektiğini bilmesine rağmen onu o delik gibi yerde iki hafta kalmasını sağlamıştı. Xiao Zhan saçındaki tokaya uzandı ama sağ eli hala kötü bir durumda olduğu için tokayı çıkaramadı. Aciz bir şekilde birisine seslenip o tokayı çıkarmasını istemek kendisine uygunsuz geldi, bu yüzden sol eli ile uğraşarak çıkarmaya çalıştı. Tam olduğunu düşünürken tokası kırılmıştı.. elinde kırık olan tokaya bakarken Xiao Zhan sesli bir şekilde ağlamaya başladı.
Sol eli ile göz yaşlarını silmesine rağmen işe yaramıyordu. Güzel gözleri sürekli yeni damlalar ile yüzünü ıslatıyordu.
"Ahh şu haline bak Xiao Zhan.. daha kendisini bile kurtaramayan birisi bu kadar insan için uğraşıp onları mı kurtaracak? Ben kimim ki? Ben neyim?"
Şuan işe yaramaz olan ellerine baktı. Hak etmemişti! Bu ülkeye sürgün edilmeyi, aşkına karşılık bulamamayı, Kral'ın emri ile öldürülmeye çalışılmayı, annesinin yalnız bir şekilde öldüğünü görmeyi ve bu şekilde bir işkenceye maruz kalmayı hak etmemişti!
Çok sinirliydi. Yaşadığı her şey onun isteği dışındaydı ama yine de yaşamak zorundaydı. Gitmek, kaçmak istiyordu. Annesini de çok özlemişti. Saçlarının okşanıp geçti denilmesine çok ihtiyacı vardı. Annesine çok ihtiyacı vardı.
"Belki de ölmem gerek."
Çöktüğü yerden kalktı ve odasının penceresine yaklaştı. Pencerenin, ahşap kulbunu tutup yukarıya kaldırdı ve camı açtı. Serin rüzgar, ıslak yüzüne dokunduğunda hafiflemişti. Prens derin bir nesef alma ihtiyacı hissetti.
Yaşlardan dolayı kızarmış olan gözleri gördüğü şey ile hafifçe açılmıştı. Pencereyi kapatmadan koşarak odasından çıktı. Belki de ona ihtiyacı olduğunu hissetmiş.
....................
Kral Jiyang kapıda durmuş içeriye alınmayı bekliyordu. Toplamda dört haftadır kardeşinden cevap alamıyordu. Bu aptal saraya birçok casus yerleştirmişti ama hiçbirinin içeride dönen haltlardan haberi yoktu. Zhan naif biriydi ve burada ne olursa olsun ona izah etmezdi bu yüzden kendisi görmek için Surya'dan kalkıp gelmişti.
Kapıda olan askere ters bakışlarını tekrardan çevirdi.
"Beni daha ne kadar burada tutmayı düşünüyorsunuz? Ahh sabrım gerçekten çok çabuk tükenir eğer şimdi beni içeriye almazsan-"
"Ge?"
Zhan hala Kral Jiyang'ın burada olduğuna inanamıyordu. Kapıda olan askeri itip abisine sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Surya ve iNyanga
FanfictionUmarım seversiniz 🌸 ................................................................. "Neden?" Kral tuttuğu sivri çeneyi biraz daha sıktı. "Neden her zaman önüme çıkıyorsun Xiao Zhan! Seni gördüğümde takıldığım ifadeyi görmek hoşuna mı gidiyor?" Zh...