24. BÖLÜM

1.7K 103 38
                                    

Başkomiserin odasında sorguya çekiliyormuş gibi hissediyordu Eslem kendini. Sözüm ona ifadesi alındıktan sonra gidecekti. Ama bu "ifade alma" işi gerektiğinden uzun sürmekle birlikte ifade almaktan çok sorguya çekiliyor gibiydi. Tabi ki bunun nedenini anlıyordu. Bir yanda suç işlediğini itiraf eden bir adam, öte yandan bunu yalanlamasa bile olayları iyice yumuşatmaya çalışıp anlatan bir kadın vardı. Bu iki insanın evli olması ise haliyle olayları daha fazla karıştırıyordu.

Hala Savaş'ın bunu yaptığına, bunu onun için yaptığına inanamıyordu. Üstelik her şeyi anlatmıştı! Her. Şeyi. Eslem'e onu savunmak için açık tek kapı bırakmamıştı. Evde çıkarttığı yangını, üstelik Eslem'in içeride olduğuna kadar anlatmadık tek şey bırakmamıştı. Bu kadar ayrıntılı olmanın ne gereği vardı acaba?!

Eslem bir yandan Savaş'ın yaptığına kızıp bir yandan onu korumaya çalışa dursun, Zeliha da gerginlik bakımından ondan altta kalır değildi. Onun ifadesine başvuran komiser, tepesinde bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordu. Aynı zamanda genç kızdan bildiği her şeyi anlatmasını bekliyordu. Normal zamanda olsa, Zeliha hararetle bütün olanları anlatır ve Savaş'ın ömür boyu hapiste yatması temennisiyle sözlerini noktalardı. Eh..Pek de normal bir zamanda sayılmazlardı. Eslem'in gözü yaşlı, endişeli hali hala gözünün önündeydi. Bilmediği bir şeyler olduğunun farkındaydı ve Eslem'e zarar verecek yahut üzecek bir şey söylemekten kaçınıyordu. Bu sebepten artık sabrı taşmak olan komiserin, ona ters bakışlar attığının farkındaydı. Ama ne yapacağını şaşırmış durumda olduğu için susmaktan başka mantıklı bir yol aklına gelmiyordu.

"Hanımefendi! Bakın neredeyse yarım saat oluyor ve siz elle tutulur tek bir söz söylemediniz. Artık biraz acele etsek mi acaba?"

Komiserin sabrının hepten taştığını ifade eden sözleri Zeliha'yı mümkünmüş gibi daha fazla germişti. Keşke buraya gelmeden önce Eslem'le ağız birliği etseydi. Bu neden aklına gelmemişti ki?

" Gelse şaşardım zaten! "

" Efendim?"

"Efendim?"diye tekrarladı onu Zeliha. Sonra anladı ki sesli düşünmüştü.

" Ay ben onları sesli mi düşünmüştüm?Afedersiniz ya. "

" Ya sabır! Artık sadede gelsek. 

" Ama bende bişey bilmiyorum ki. Bilmediğim şeyi size nasıl anlatayım?"

Zeliha, adamın giderek öfkelenmeye başladığını gördü. E haksız da sayılmazdı. Onun yerinde Zeliha olsa o da sinirlenirdi. 

***

Savaş'ın ifadesi üzerine Zehra ve Ahmet' te emniyete çağrılmış, ifadeleri alınmıştı. İkisi de Savaş'ın böyle bişey yapmasına şaşırmakla birlikte bugün onunla yaptıkları telefon görüşmesi sayesinde tamamen hazırlıksız değillerdi. Savaş, Eslem'i aramadan önce Ahmet ve Zehra' yı da aramış, sebep olduğu herşey için özür dilemişti. Buna hala oldukça şaşkın olsalar da bunun bir sebebinin üstelik Eslem'le yakından alakalı bir sebebin olduğunu düşünüyorlardı.

Verilen ifadelerin ardından Savaş'ın savcılığa gideceğini öğrenmişlerdi. Ve şimdi hep birlikte emniyetin önünde bekliyorlardı. İki polis memurunun ve deminki komiserin eşliğinde Savaş'ı gördüğünde ağlamamak için kendini olabildiğince sıktı Eslem. Herkesin kuşku içinde ona baktığının farkındaydı. Farkındaydı ve onlara nasıl bir açıklama yapacağını bilmiyordu.

Ah! Savaş şuradan bir kurtulsaydı, en zor açıklamalar ona vız gelirdi.

Savaş gözlerini bir an olsun Eslem'den alamıyordu. Kim bilir ne kadar zaman gözleri onu görmekten mahrum kalacaktı. O, çok az aşina olduğu kokusu şimdiden burnunda tütüyordu. Ondan ayrı kalacağını bilmek onu derin kederlere sürüklüyordu. Bakışları hala Eslem'in üzerindeyken alaylı bir tebessüm dudaklarına dolandı. Ona hiç kavuşamamıştı ki şimdi ayrı kalsın. Bir kez olsun ona sarılıp çiçek kokusunu doya doya içine çekememişti ki. Eslem onun kalbine aşk ateşini düşürdüğü günden beri hasretlik çekiyordu Savaş. Allah katında karısı olan bu kadını, aynı çatı altındayken bile özlüyordu. Şimdi ona gidemeyeceği, onu arayamayacağı bir yerde, ona duyacağı özlemi tahayyül edemiyordu.. 

"Burada olmaman gerekirdi."

Şimdi sevdiği kadının karşısında belki de son defa gözlerinin içine bakma şansı varken bu şansı sonuna kadar kullanmak niyetindeydi. Ona telefonda veda etmişti. Şimdi yüz yüze, gözleri gözlerindeyken bunu yeniden yapmak istese de çevresindeki insan kalabalığı buna izin vermiyordu. Yine de onları duyamayacakları bir mesafede olmalarını fırsat bilerek Eslem'le birkaç kelime konuşmak istiyordu. Yanındaki polis memurları sanki içinden geçenleri biliyormuş gibi biraz uzaklaşarak onlara özel alan tanıdılar. Memurlardan yana baktığında onları, ifadesini alan komiserin yanında olduklarını gördü. Kuzeni Yusuf ile çok  samimiyeti olmasa da ona Eslem ile konuşma fırsatı verenin o olduğunu anladı hemen. Bir kaç cümleyi geçmeyen bi muhabbeti olan kuzeninin onun davasıyla ilgilenecek komiser olması tamamen kaderin cilvesi olmalıydı.

"İfade için çağırdılar."

Eslem'in sesini duyduğunda diğer herşey önemini kaybetti. Gözleri kızarmış gibiydi. Onun için ağlamış olması ihtimali var mıydı?

"Onlara anlattın mı peki?"

"Neyi?"

"Sana, size ne kadar zarar verdiğimi. Canını ne kadar yaktığımı. Bahsettiğin o cehenneme layık olduğumu."

"Öyle söyleme! Kimin cehennemlik olduğunu yalnızca Allah bilir. Buna karar verecek hadde sahip değiliz."

"Böyle söylediğinde umutlanıyorum."

"Ne için?"

"Senin bu denli teslim olduğun Allah beni de affeder diye. Sonra Yüce Allah'ın merhamet edeceği beni belki sende affedersin diye. Çok zor evet. Ama umut etmeyi yeni öğrenen benim, umutlara kanmaya bu kadar hevesli olmamı mazur görmen gerekir."

Eslem, kalbinde güçlü bir atış hissetti. Kaburgalarını sızlatacak kadar güçlü tek bir vuruş. O an gözü Savaş'tan başka kimseyi görmedi. Herkes ve herşey bulanık bir gölgeden ibaret kalmış gibiydi. Ve Eslem belki de günler sonra gerçek bir gülümsemenin dudaklarına yayılmasına izin verdi.

"Seni affetmek değildi zor olan. Zor olan, herkesi ve her şeyi bir kenara bırakıp sana gelebilmekti."

Savaş suçlulukla başını önüne eğdi. Onun mahçubiyetleri olmazdı şimdiye kadar. Mağrur duruşları, kibirli üstten bakmaları olurdu. Evine ilk defa gittiği  günü anımsadı Eslem. Vakur duruşu, keskin bakışları ile hükmetmeye alışmış bir adam görmüştü orada. Gerçi hala öyleydi Savaş. Hala hükmeden, kendine güvenen ve bakışları ile insanlara sınır çizen bir adamdı. Yalnızca artık hatalarını ve yanlışlarını kabul etmeyi ve bunları telafi etmeyi öğrenmişti.

"Ama artık zor değil."

Duyduğu sözle bakışlarını Eslem'e çevirdi Savaş. Doğru anlayıp anlamadığını bilmiyordu.  O, düşünceli bir şekilde kaşlarını çatarken Eslem ona küçük bir tebessüm daha sundu ve adeta fısıldadı. İnsanların onu duymasından kaçınıyordu.

" Bundan sonra ne olur bilmiyorum. Tek bildiğim, bütün bunlar bittiğinde seni bekliyor olacağım. Eğer sende istersen Savaş, sana geleceğim."





Selamünaleyküm arkadaşlar. Bir sonraki bölüm final. Okuyup beğendiğiniz takdirde oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin lütfen...

KALBİM DE BİR SANCI  -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin