18. BÖLÜM

1.9K 100 33
                                    

Savaş evden çıkar çıkmaz masadan kalktı ve pencereden onun arabasına binmesini izledi Eslem. Nihayet arabasını çalıştırıp bahçeden ayrıldığında, Eslem 'de odasına - artık odası değildi - koştu ve eşyalarını alıp aşağı indi.

"Eslem Hanım!" Güzide' nin yanına gelmesi ile eli kapıda kaldı Eslem.

"Bana bir iyilik yap Güzide ve benim evde olmadığımı Savaş gelene dek ona bildirme."

"Ama..."

"Lütfen. Artık bu evde kalamam. Beni anladığını biliyorum. Bana yardımcı ol."

Güzide 'nin ona yardım edeceğini biliyordu Eslem. O, iyi biriydi. Güzide ona gülümseyerek veda ettiğinde bu düşüncesinde yanılmadığını anladı. Ona minnetle sarıldı.

"Allah razı olsun senden. Her daim mutlu ol."

***

Zeliha, çalan kapıyı açtığında karşısında Eslem'i görmeyi beklemiyordu. Evet bugün evine dönmesini umuyordu. Bütün gece dua etmişti ama onu habersiz bir şekilde kapının önünde eşyaları ile beraber görmeye tamamen hazırlıksızdı.

" Beni içeri almayacak mısın?"

Eslem 'in kaşlarını kaldırarak sorduğu soruyla Zeliha kendine geldi ve büyük bir coşku içinde onu içeri buyur etti. Salonda oturan Zehra, onu görünce küçük bir çığlık atınca, O gün için izinli olan Ahmet neler olduğuna bakmak için salona girdi ve Eslem' i gördü. Ondan sonrası biraz hüzünlü, daha da fazlası coşkulu bir kucaklaşma merasimiydi. Aynı şehirde birbirlerine hasret kalmışlardı adeta. Artık bu hasreti dindirme vaktiydi.

***

"Nasıl, nerden başlayacağımı bilmiyorum. Çok hakkına girdim Eslem."

Birlikte içilen muhabbet dolu bir demlik çayın ardından, Ahmet, kardeşlerinden Eslem'le yalnız konuşmak için müsaade istemişti. Şimdi üçlü koltuğun üstünde yüzleri birbirilerine dönük otururken Ahmet Eslem' in ellerini ellerinin içine almış, bir insanın olabileceği kadar mahçup bir halde konuşmaya çalışıyordu.

"Ben sana kırgın ya da kızgın değilim dayı. Lütfen geride bırakalım bunları."

"Ben kendime kızgınım ama. Senin böyle bir şeyi isteyerek yapmayacağını bilmem gerekirdi."

"Bilemezdin." diye araya girdi Eslem. Sesi oldukça mahzundu. Kendlne dahi itiraf edemese de kırgındı. Ama bu kırgınlığı kimeydi?

Onları inandırmak için yalan söyleyen kendisiydi. Buna rağmen dayısına mı kırgındı? Ondan çok çabuk vazgeçen Zeliha 'ya mı? Uyarılarına kulak tıkayan, çırpınışlarını görmezden gelen Zehra' ya mı? Onu, öz babası terk etmişken, başkalarına gönül koymaya hakkı var mıydı?

"Çocukluğundan beri hiç yanlış bişey yapmadın sen." Dayısı, iç dünyasından habersiz tekrar söze başlayınca yüzünü ona döndü Eslem.

"Her zaman uslu bir çocuk, çalışkan bir öğrenci oldun. Beni hiç hayal kırıklığına uğratmadın. Benim güvenilir dert ortağımdın. Buna rağmen ben, senin böyle bir yanlışa düştüğüne ve beni hüsrana uğrattığına inandım. Bunun için kendimi affedemiyorum. Herşey mahvoluyordu Eslem ve ben hiçbir şeyle baş edemiyordum. Bunlar yetmezmiş gibi Işıl 'ın ölümünün ardından vicdanım yağlı bir urgan olmuştu ve Savaş o urganı tereddütsüz boynuma geçirmişti. Herşeyin korkunç bir hal aldığı bir zamanda sen yanında Savaş ile geldiğinde ve evlendiğinizi söylediğinde durup mantıklı düşünemedim. Ona aşık olabileceğine inandım çünkü insan aşık olacağı insanı seçemez. Yine de senin hiçbir koşulda böyle, Allah korkusu olmayan bir adamla evlenmeyeceğini bilmem gerekirdi. "

KALBİM DE BİR SANCI  -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin