Who Am I?

127 2 1
                                    

Ahhhh başım deli gibi ağrıyor. Burasıda neresi. Hastane odasına benziyor. Hayır burası hastane. Neden buradayım. Ben en son kafedeydim. Jisoo ve Rose buluşmaya gitmiştiler.içeri giren doktorla düşüncelerim kesildi.

"Merhaba Jennie hanım. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" "Başım ağrıyor, onun haricinde iyim. Şeyy... Ben niye buradayım?" "Jennie hanım söylemesi zor ama sizi bir ormanda bulmuşlar. Sandalyeye bağlı bir şekilde" dediğinde gözlerim sonuna kadar açıldı. Bir dk ben niye hatırlamıyorum. Doktor aklımı olur gibi "Niye hatırlamadığınızı merak edebilirsiniz. Hafızanızı kaybetmişsiniz. Büyük ihtimalle kafanıza aldığınız bir darbeden olabilir" dedikten sonra doktor gözlerini benden kaçırdı. "Bir de şey var" dediğinde kötü bir şey olduğunu anladım. "Söyleyebilirsiniz doktor bey" dedikten hemen sonra cevap geldi ki keşke gelmez olaydı. "Hamilesiniz!"

Ne yaşıyordum ben. En son kafede kitap okuyordum. Ne ara sandalyeye bağlanıp itildim(?) Ve bide hamileyim. Kim olduğunu bile bilmediğim birinden.

"E-eminnsiniz?" "Yok ibrahim" dediğinde hemşireyle gözlerimizi devirdik. Bir anda odaya polis girince diğerleri gitti.

"Merhaba efendim. Ben Ryujin komiser. İradenizi almak için geldim" dediğinde istemesemde gülümsedim. Bu kız gerçekten sempatik bir tipti. "Merhaba ben Jennie" diyerek elimi uzattım. Bana gülümseyerek tuttu. "Peki Jennie hatırladığın son şey ne?" dediğinde kafamı biraz zorladım. Ama olmadı sadece kafeyi hatırlıyordum. Başka birşey yok. "Açıkcası en son sadece kafede kitap okuduğumu hatırlıyorum. Ama biraz mutsuzum. Hemde çok mutsuzum" dediğimde hemen defterini açıp kontrol etti. "Seni çok yormak istemiyorum. Bu mektubu al cebinde bulunmuş" diyip bir mektup uzattı. Mektubu hemen alıp yırttım.

"Sevgili Jennie. Aklında soru işaretleri var biliyorum ama aramaman en iyisi. Kötü şeyler yaşadın ve hatırlamak bile istemezsin. Sana sadece şunları diyeceğim. Jisoo, Rose, Jimin ve Jin öldü. Neden öldüğünü bende bilmiyorum. Sorma, kimse bilmiyor. Sen sadece yanlış anlaşılmaydın. Sana eski hayatını veremem ama bazı şeyler verebilirim. ******Mah.*******Sok. */*
Kore/Seul otogarında arabada var. İş, telefon, bilgisayar, kıyafet... Herşey var.

Seni çok seven
Sevgili arkadaşın Suga

Sugada kimdi? Büyük ihtimalle arkadaşım olmalıydı. Ne arkadaş ama(!)

"İstersen seni evine götürebilirim. Yanyana oturuyoruz" dediğinde gülümsedim. Ama gülümsemem çok uzun sürmedi. Birden aklıma dank etti. Diğerleri ölmüş müydü? Neden? Gerçekten şuan bunları düşünmek istemiyorum. Başım deli gibi ağlıyor.

"Hemen gitsek olurmu. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var" dediğimde tamam anlamında göz kırpıp odadan çıktı. Bende iki saniliyesinede olsa gözlerimi kapatıp şakaklarımı ovdum. Düşün Jennie düşün. Yoktu, koca bir hiçlik. Sadece bildiğim üzgün oluşum. Kalp kırıklığım. Pişmanlığım.

Odaya giren Ryujinle olduğum pozisyondan çıktım. "Haberler iyi. Şimdi çıkabilirsin. Giydiğin kıyafetler kirli olduğu için onları giyemezsin. Bende onun yerine kendi yedek kıyafetlerimi getirdim. Büyük ihtimalle olur. Seni kapıda bekliyor olucam" diyip bir çantayı masaya koydu. Ve el sallayıp kapıdan çıktı. Gerçekten çok tatlı bir kızdı. Nadıl polis olmuştu acaba? Beynim daha fazla soruyu kaldıramayacağını göstermek için baş ağrımı artırdı.

"Gerizekalı o*" diyerek çantayı açtım. İçinde bol bir sweatshirt ve bol bir eşofman vardı. İç çamaşırları ve çorapta vardı. Koşup pencereye baktığımds kar olduğunu görmüştüm. Ne ara?

Kıyafetleri hemen giyip odadan çıktım. Kapı açılma sesini duymuş olan Ryu jin hemen yanıma gelip çantayı aldı. Koluma girip beni dışarı çıkarttığında istemesende olsa titredim. Hava çok soğuktu ve benim montum yoktu. Hemen arabaya binip klimayı açtım. Ryujin de binip arabayı çalıştırdığında ortam bir mayıştı. Kimse konuşmayınca o bana soru sordu. "Hadi bana kendini anlat" dediğinde düşündüm. Gerçekten kimsin ben?

"Ben 3 Ekim 1995 de doğdum (?) Ailemle mutlu bir hayatım vardı. Tek çocuktum. Taki lisedeyken ailemi kaybedene kadar" derken gözlerim doldu. "Galiba bu soruyu hiç sormamalıydım" dediğinde hemen "Hayır hayır alıştım, sen tabi şimdi öğrenmek istersin" dediğimde kafasıyla onayladı. "O gün çok enerjiktim ve lunaparka gitmek istiyordum. Anneme yalvarışlardan sonra kuzenlerimide alıp bizim arabaya bindik. Annem ve babam en önde ortada teyzem ve eniştem sonrada biz Jisoo ile oturuyorduk. Babama daha hızlı süre dediğimde beni dinledi. Keşke dinlemeseydi. Ne olduğunu anlamadan bir araba öne atlayınca babam firene bassada olmadı ve çarpıştık. Diğer arabaya çok birşey olmadı ama bizimki harap haldeydi. Teyzem ve amcam emniyet kemerlerini takmadığı için arabadan uçmuştular. Annem ve babam ise gelen kırık camlar sonucu kan kaybındsn öldüler. Biz ise bir kaç sıyrıkla yaşadık. Teyzem ve amcam psrçalanmış kadar varlardı. Sonra Jisoo ile yaşamaya başladık. Sonrasını biliyorsun zaten" dediğimde ağlamaya başladı.

"Hey ağlama ben bile ağlamıyorum" diyip güven verircesine elini sıktım. "Bende 28 Kasım 1997de doğdum(?) Ailem hiç olmadı. Yetimhanede büyüdüm. Dışarıdan hep iyi kız oynadım ama için öyle değildi. Boks, judo, karate vb dövüş sporları yaptım. 18 yaşına girince beni attılar. Judo hocamda kaldım. Hedefim polis olmaktı. Polislik okulunda okuyup polis oldum" dediğinde hem üzüldüm hemde onu cool buldum. "Çok havalısın" "Sağol bebek" dediğinde ikimizde güldük.

"İşte geldik" dediğinde karşımdski villaya baktım. Ona görüşürüz dedikten sonra villanın kapısının önüne geldim. Mektupta şifre vardı. Şifreyi girdikten sonra kendi şifremi koyup eve baktım. Ev çok güzeldi sade ve yumuşak. Bir yatak odadına girip kendimi yatağa bıraktım. Birkaç dakika sonra uyku bana sarıldı. Bende ona

Who are you? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin