Time

104 1 3
                                    

Zaman, ne kadar hızlı değilmi? Sanki daha az önce parklarda koşup oynuyorduk, yada oyuncaklarımızla evcilik oynuyorduk. Kim o zamanlarda dönmek ister? Ben isterim. Sorumluluğumuz yok, tek derdimiz oyuncağımızı kaybetmek, dışlanma yok, sadece oyun arkadaşı arardık. Şimdi ise sorumluluklar okul derken boğuluyoruz. Benim okulum yok ama dertlerim var. 5 aylık hamileyim. Üzüntü, kızgınlık krizleri geçiriyorum ve bu bebeği çok kötü etkiliyor. Sadece 'keşke eskiye dönsemde bebeklerle oynasam' diyorum. Ama olmuyor hayat çok adaletsiz

"Ryu onu oraya koy" dediğimde gözlerini devirdi. Felix bir tatilin bana iyi gelebileceğini söylemişti ama hazırlık bile beni krize sokmaya yetiyordu. "O oraya konur mu lan?" Ryu her ne kadar sinirlensede birşey diyemiyordu. Hoşumada gidiyordu. En son arabaya bindiğimizde Eyüp derin bir nefes verdi. "Çok yoruldum" dediğimde bana çatık kaşlarla baktı. Tamam tek işim bağırıp pudinkli ekmek yeyip yatmak olabilir ama buda bir iş(!) Yola çıktığımızda daha fazla konuşmadık. Ben arkada kulaklıkla şarkı dinlerken gözüme birşey takıldı. Eski telefonum bulunmuştu ama çoğu şey gitmişti. Bu bir sesti. Niye kaydetmiştimki. Üzerine bastığım anda piyano sesleri kulaklarımı doldurdu. Sonra kalın ama bir o kadar ince bir ses geldi. Öyle bir söylüyordu ki insanın hiçbir derdi kalmıyordu. Şarkı bitince isme baktım ama birşey yazmıyordu. Şarkıyı 6. dinleyişimde gözlerim kapanmaya başladı. Ve bende kapattım.

"Uyan lan koca götlü" Ryunun sesi kulaklarımı doldururken gülümsedim. Oturur pozisyona gelip yere atılmış olan kulaklığı boynuma koydum. İndiğimde harika bir otelin önündeydik. Adamlar gelip eşyaları aldılar. Ryu da havalı bir şekilde arabanın anahtarını atınca keyfim yerine geldi. Kol kola girip havalı bir giriş yaptık. Tabi göbeğim bu havalı grişe çirkinlik katıyordu. Odaya geldiğimiz gibi kendimi yatağa bıraktım. Oda ev gibiydi. Amerikan mutfağı, masa, kocaman lavabo ve bir odada iki adet iki kişilik yatak. "Senden havuzda doğurmassın değil mi?" dediğinde kahkaha atmaya başladım oda bana katıldı. Beraber mayoları giyip güneş kremini sürdük. Plaj çok kalabalık değildi. İki bilmem neye oturduk. Havlularımızı koyup denize girdik. Açık çası rahatsız olmuyordum. Suda yarım saat durduktan sonra karnım ağrımaya başladı. "Artık çıkalım Ryu" dediğimde o beni takmadan denizde bulduğu çocukla flörtleşiyordu. Ahh bu kııız!

Denizden çıktıktan sonra üşümeye başladım. Hızlı ama dikkatli adımlarla havlumu alıp sarıldım. Yeterince olduğuna emin olduktan sonra havlumu koyup güneş kremini sürdüm. O sırada gelen Ryuyu umursamadan gözlerimi havalı bir şekilde takıp yattım. Büyük ihtimalle bana göz devimişti. Hamile olunca nedense kıskançlaşmıştım. Tam uykuya dalacağım sırada bir ses duydum. Sesi daha önce duymuş gibi heyecanlandım. Sanki o sesi tanıyordum. O tarafa baktığımda iki çiftin denizde eğlendiklerini gördüm. Gözlerim hatırlıyo gibiydi ama beynim izin vermiyordu. "Kook yapmaaa" diye bağırdığında istemeden gülümsedim. Ryu ise asık suratla bana bakıyordu. Ona omzumu silkip "Umrumda değil" cevabı verdim ama bal gibi de umrumdaydı. Acaba bendemi böyleydim. Daha fazla burada kalmayacağıma kanaat getirip ayağa kalktım. Eşyaları toplayıp otele gittik. Otel odasına girdiğimiz gibi aklıma bir plan geldi. Ryu ise hala vücudunu kaşıyordu. "Bana bi şu getirsene" dedim yorulmuş taklidi yaparak. Bir yandan da karnımı tutuyordum. "Duşa girecektim ama neysee" diyip gittiğinde beklemeye başladım. Geldiğinde suyu alıp yüzüne fırlattım sonrada gülerek duşa koştum. "P*ç gel lan buraya" Ryuyu dinlemeden duşa girdim ve suyu açtım. O ise kilitli kapıdan bana bağırıyordu. Mayolarımı çıkarıp sıcak suyun bütün vücuduma gelmesine izin verdim. Acaba şimdi doğursam suda doğurmuş oluyor muydun? Çok takmadan hemen duşumu aldım ve kendini havluya sardım. Kapıdan çıkınca bir adet yüzü düşük cadı gördüm. "Gir hadi cadı yemedim merak etme" diyerek yanından geçtim. O ise kaşınarak içeri geçti. O gidince üzerime dizlerimin üstünde beyaz ve siyahlı, askılı bir elbise geçirdim. Altımada beyaz ayakkabılarımı giydim. Siyah saçımı açık bırakıp kuruttum. O sırada odaya Ryu geldi. Uzun süreler boyunca onu elbise giymeye ikna etsemde olmadı. Bende öyleydim ama hamile olunca bir anda elbiselere sardım. Siyah pantolon ve beyaz crop uylada havalıydı. Altına bu sefer isteğim üzere beyaz ayakkabı giydi. Kahverengi saçlarını maşayla dalgalı yapıp çıktıktan. Restorana girip yer bulduk. Ben 6 adet lahmacun söylerken o bir tabak makarna istemişti. nE kAdArDa hAnImEfEnDi

Yemekleri yerken bir anda tuvalete gitmem gerekti. "Cadı ben gidiyorum hemen gelirim" Tuvalete giderken bana çok benzeyen bir kız gördüm. Sinirli sinirli telefona bağırıyordu. "Buraya hemen gelmessen senden boşanırım Kim Seokjin!" bu isimde tanıdık gelmişti ama kimdi. Kıza bakarak yolda ilerlerken bir anda birşeye çarptım. Yere temas etmeden kendimi onun kolları arasınfa buldum. Çok güzel bir kokusu vardı. Sanki sanki... Hadi zihnim hatırla. Adam simsiyahtı. Mor göz altlarıyla bir ruha benziyordu. Kahvelerimiz birleşince gözlerini sonuna kadar açtı. Diğer eli tam yüzüme değeceği  zaman aklım başıma geldi. Elimle bir yana tokat atıp onu ittim. "Seni sapık!" diyip tuvalete girdim ve kapıyı kilitledim. Neden yaptım bilmiyordum ama adama sinirlenesim geldi. Çok umursamadan işimi hallettim. O sırada kapıyı açıp başımı çıkardım. Tamam kimse yoktu. Hızlı adımlarla restorana girip Ryu nun yanına gittim. Masadaki 2 lahmacunum gitmişti. Kafasına bir tane geçirip kokuna girdim ve yürümeye başladım. Hava kararmıştı ve deniz çok güzeldi. Çerşıda gezinip birşeyler aldık(!) Üç pasta, iki dondurma, 6 Türk kahvesi, bir ceket, elbise, iki bot, 2 yüzük, bir bileklik bir çanta veok güzel iki adet cüzdan. Alışveriş bitince bütün poşetleri yoldan bulduğum bir çocuğa verip yürütmeye başladım.
Çocuk ilk başta ne olduğunu anlayamasada hamile olduğumu görünce sesini çıkarmadı. Bizde Ryu yla hot doglarımızı yedik. Odaya gelince çocuğa para verin odaya girdik.

"Ahhh alışveril çok güzeldi" dediğimde gülmeye başladık "Ama senin çocuğu kulağından çekip bütün poşetleri vermen harikaydı skzskzskzskzskz" dediğinde kahkaha attım. Vücudum bu kadar yeter diyip yorgun düştüğünde direk uyudum.

Uyandığımda direk aynı şeyleri giyip kahvaltıya indim. Ryu benden sonra geceki. Tabağıma herşeyi dolduktan sonra sosis sorasına girdim. Buranın sos işleri çok güzeldi. Sıra bana gelince 10 tane sosis istedim. "Ama hanımefendi en fazla 3 tane sosis alabilirsiniz" dediğinde kaşalrımı çattım. "Bak ben bir kişiyim, karnımda bir çocuk var bide yanımda var 9 uda 10 yap beee" diye pazarlık yaptığımda adam başını salladı. "Kocanız olduğunu bilmiyordum" dediğinde "Ne!" diye bağırıp arkamı döndüm. Herkez bana bakarken ben yine o sapığa bakıyordum. Ama o bu sefer daha bakımlıydı. Siyah saçları yeni yıkanmış hafif kurumuştu. Şampuan kokusu, parfüm kokusu ve kendi kokusu beni mayıştırmıştı. Üstünde beyaz bir tişört altınada gri bir şort giymişti. Sonra dudaklarından kelimeler döküldü.

"Merhaba Jenjen"

Who are you? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin