Yanımdaki fıstığın beline elimi atmış okşarken çapkın gülüşümü sunuyordum ona. Kız ise bana gerçekten -ama gerçekten- aşık olmuş olmalıydı ki dediğim her şeye saçma bir şekilde gülüyordu.
Hayır güzelim ben aşka inanmam. Aşk benim hayatımda yoktur.
Neyden bahsettiğimi ben de bilmiyordum. Ortam gürültülüydü ve bir cumartesi akşamı Seul'un en gözde gece kulübünde bu seksi hatun ile flörtleşiyordum. Gecenin sonunda ikimiz de kendimizi yatakta bulurken ertesi sabah ben kızı bırakıp gideceğim ve kız arkamdan bana en yaratıcı küfürlerini sunacak.
Çünkü aynı senaryoyu daha önce de yaşamıştım. Yalnızca kadınlarla değil erkeklerle de flört etmişliğim var. Aktif olan taraftım ve itiraf etmeliydim ki bazı erkekler birçok kadından daha iyi hissettiriyordu bana.
''Biraz gevşesek mi? Bir şeyler alacağım tamam mı?''
Kız sevindirik bir şekilde başını sallarken oturduğumuz locadan kalkıp bara doğru ilerliyorum. Barmene iki tane karışık içki hazırlamasını söyledim. Barmen içkileri hazırlarken diskoya bakıyorum ve yanıp sönen ışıkların altında dans eden bedenleri izliyorum.
Tam o sırada önce burnuma muhteşem -gerçekten harika bir şeydi bu- bir koku geliyor. Başımı çevirip kokunun kaynağını çözmeye çalışırken onu görüyorum.
Uzun siyah saçlarını yarım at kuyruğu şeklinde toplamış ve üzerine kolsuz deri ceket giymiş. İçinde yine kolsuz beyaz bir atlet var. Altında ise mükemmel bacaklarını meydana çıkaracak türden siyah bir pantolon var.
Yüzü bir civciv gibi sevimli olsa da bakışları bir şahin kadar keskin. Mavi gözlerine yaptığı kırmızı ton makyajı onu ekstra sert ve seksi gösteriyor.
Evet daha önce de bir erkeğe ilgi duymuştum ancak bu ateş parçası bambaşkaydı. O şekilli dolgun dudaklarını dudaklarımın arasında ezmeliydim.
Barmene ne istediğini söylemek üzereyken sözü devraldım.
''Beyefendiye bir kadeh Dom Pérignon lütfen.''
Sesimi duyduğunda şahin bakışları bu kez beni buluyor ve tek kaşını havaya kaldırıyor.
''Vay canına, hiç fena değil.''
Derin ve kalın sesi beni bir girdap misali içine çekerken gülümsedim.
''Burada fena olmayan tek şey sensin.''
Söylediklerimin karşısında çilli suratının yanaklarında hafif bir kızarma söz konusu oluyor. Hayır yüzünde allık yok, yalnızca utandı.
''Daha sessiz ve sakin bir yere gitmeye ne dersin? Hem daha rahat oluruz hem de birbirimizi yakından tanırız. Hm ne dersin?''
''Buraya arkadaşlarımla geldim. Kutlama yapıyoruz da.'' Teklifimi anında reddediyor.
''Harika, neyi kutluyoruz peki?'' O güzel yüzüne biraz daha yaklaştım.
''Yüksek lisansımı tamamladım ve önümüzdeki hafta işe başlıyorum.''
''Hangi bölüm?''
''İşletme.'' Beni görmezden gelmeye çalışırken onu rahat bırakmaya niyetim yoktu.
Yanlış anlaşılmasın kesinlikle taciz gibi bir şey söz konusu değil çünkü bakışlarından benim ona olan bu tavrımın hoşuna gittiği açıkça belli oluyor.
''Sahi mi? Ben de finans işindeyim ve aile şirketimiz var. Babamın varisiyim.''
Ona işimi söylediğimde bu durum ilgisini çekmişti.
''Baksana birçok ortak noktamızın olduğunu sen de fark ettin değil mi? İkimiz de iktisadi ve idari bilimler fakültesinden mezunuz, iş hayatımız var ve ikimiz de bir kadeh Dom Pérignon içmekten fazlasıyla hoşlanıyoruz. Bence bu bir işaret.''
Beni içine çeken o kalın ve derin sesiyle güldü.
''Bu arada ben Hyunjin.'' Ona elimi uzattım.
Sağ elini kaldırdı ve yüzük parmağındaki parlayan alyans dikkatimi çekti.
''Nişanlıyım.''
Umurumda olmadı. Kaldırdığı elini avucumun içine aldım ve parmak eklemlerine birer öpücük kondurdum. Eğer beni gerçekten istemiyor olsaydı ona şarap ısmarlamamı, onunla sohbet etmemi ve parmak eklemlerine öpücük kondurmamı istemezdi. Bakışlarındaki arzu çok yoğundu.
Yalnızca utanıyor hepsi bu.
Hafif bir kıkırtı bırakırken barmen hazırladığı içkileri tezgaha koydu ve uzanıp kadehini aldı.
''İçki için teşekkürler. Artık arkadaşlarımın yanına dönmeliyim. Seninle tanışmak büyük bir zevkti.'' Gülümsedi ve göz kırptı.
Yapma şunu, yapma şunu.
''Eğer seni buradan götürmeme izin verirsen sana çok daha büyük bir zevki yaşatacağımdan emin olabilirsin güzelim.''
Tam bir umutsuz vaka olduğumu belli edercesine başını iki yana sallıyor ve gitmeden önce gözlerime bakıyor.
''İyi eğlenceler Bay Hwang.''
Küçük bedeni kalabalığın arasında kaybolurken bir süre arkasından aval aval bakıyorum ve sonra birden bir düşünce kafama dank ediyor.
Bana Bay Hwang demişti ancak ben ona soy adımı söylememiştim bile. Bu siyah saçlı afeti rahat bırakmak istemiyordum ama şimdilik onu biraz yalnız bırakmaya karar verdim.
Abartmıyorum gerçekten harika birisiydi ve ben Hwang Hyunjin, tek gecelik ilişkilerin adamı, sanırım aşık olmuştum.
Derken fıstık yanımda beliriyor ve bana yeniden sırnaşıyor. Üzgünüm tatlım ama tamamen aklımdan çıkmışsın.
''Biraz... baş başa mı kalsak?''
Aynı anda hem seksi hem de sevimli görünme çabasını takdir etsem de aklım siyah saçlı afetteydi.
''Tatlım çok özür dilerim ama kendimi halsiz hissediyorum. Belki başka bir zaman, görüşürüz. Kendine iyi bak.''
Evet yaptığım şerefsizlikti ancak aklım siyah saçlı afetteyken başkasıyla birlikte olamazdım.
Dom Pérignon gibi bol smutlu ama daha kaoslu bir fic diyelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaotic | hyunlix
FanfictionBen Hwang Hyunjin, tek gecelik ilişkilerin adamı, sanırım aşık oluyordum. Tamamlandı. 12.09.22 - 02.01.23 Yan shipler binsung ve banginho lütfen yorumlara minsung yazmayın bir de neden yok diye sorgulamayın.