bölüm 5: iyi olan kazansın

2.2K 239 198
                                    

O günden sonra Felix ile aramızdaki rekabet başlamış oldu. Odamdan çıkmadan önce bana attığı masum ama şeytani gülümsemeyle Felix yarış için start vermişti zaten.

Sunumu mükemmel yapmaktan öte bunun için çaba verdiğimi de göstermem gerekiyordu. Kendimi tamamen bu işe adamalıydım ki babam bunu ne kadar ciddiye aldığımı görsün.

O gün işe bir saat erken geldim ve kahvemi kaptığım gibi harıl harıl çalışmaya başladım. Bilgisayarım önümde açık ve bir sürü evrak yığını arasında darmadağın olmuş bir halde çalışıyorum.

Dedim ya kendimi bu işe adamam gerekiyor.

Felix mesainin başladığı saatte geldiğinde odama geldi ve benim çalışmaktan bitap düşmüş halimi gördüğünde duraksadığını fark ettim. Kedi gözleri kısılırken geride kalmayı kendine yediremiyor. Muhtemelen bir sonraki hamlesi daha büyük olacak.

Dediğim gibi de oldu.

Ertesi gün yine bir saat önceden gittiğimde Felix'i masasının başında oturmuş çalışırken buldum. Tıpkı benim yaptığım gibi önündeki bilgisayarı açık ve klavyede hızlı hızlı bir şeyler yapıyor. Benim yeni gelmiş olduğumu anlayınca yüzünde bir sırıtış oluştu. Keyiflendiği çok belli.

''Günaydın Hyunjin ve iyi şanslar.'' Kıkır kıkır gülerek önüne geri dönüyor.

Sonraki gün mesai saatinden tam üç saat önce gittim şirkete. Saat sabahın altısı ve ben uykusuzluktan dolayı yanan gözlerimi ovalayarak ofisime doğru yürüyorum. Şu an kendimi ofisimdeki kanepeye atıp uyumak için nelerimi vermezdim ama Felix'in eline koz vermemek için dayanmalıydım. Park Sangyeol işini hallettikten sonra üç gün aralıksız uyuyacaktım.

Ben kendime gelirken dışarıdan gelen sesleri duydum ve kapıya yürüdüm. Kapıyı açtığımda uykusuzluktan kırılanın tek ben olmadığımı görüyorum çünkü Lee Felix elinde büyük boy kahvesini tutarken bir yandan da bilgisayarının açılmasını bekliyor. 

Bakışlarımız birbirini bulduğunda ikimiz de gözlerimizi kıstık ve ben kapıyı onun suratına kapatarak ofisime geri döndüm.

Her gün yarım saat erken gide gide en sonunda ertesi hafta pazartesi günü -ya da gecesi demeliydim çünkü saat gecenin dördüydü- saat dörtte şirketin kapısında belirdim. Hava zifiri karanlıktı ve soğuktu.

Adım seslerini duyduğum an başımı çevirdim ve şirketin kapısına doğru gelen Felix'i gördüğümde sırıttım.

Yok artık!

Elindeki termosta büyük ihtimalle kahve vardı çünkü gecenin bu saatinde açık kahveci bulması imkansızdı.

Onu görmezden gelerek kapıya yürüdüm ve içeri girince hızla asansöre yürüdüm. Büyük adımlarım sayesinde asansöre çabuk ulaştım. Felix ise arkamdaydı. 

O gelmeden asansöre bindim ve ofisimin bulunduğu katın düğmesine bastım. Şanslıydım ki ben ona şeytani sırıtışımla bakarken kapılar kapanmıştı. Felix'in öfkeli bakışlarını görürken omzumdaki şeytanla çak bir beşlik yaptık.

Asansör zınk diye durdu ve kabinden indim. Ben rahat adımlarla yürürken bulunduğum katın ofisime benzememesi beni şüphelendirdi. Etrafıma iyice bakındığımda burasının giriş kat olduğunu anladım.

Çünkü asansör yukarı çıkmamıştı çünkü binmiş olduğum asansör arızalı olan asansördü!!!

Hemen yanındaki asansörün çıktığı katı gösteren kırmızı ışığına baktığımda tam da ofisimin olduğu katta durmuştu.

Hay sikeyim!

Tüm hıncımı asansörün düğmesinden çıkarırcasına sertçe bastım düğmeye. Ne kadar hızlı ve sert basarsam o kadar çabuk gelirmiş gibi geliyordu.

chaotic | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin