Pekala artık toparlanmanın zamanı gelmişti. Lee Felix beni kovmuş olabilirdi ama ben pes etmeyecektim. Felix'i kendimden bıktırana dek onun karşısına çıkmaya niyetliydim.
Şimdi ise aile yemeğinin tam ortasındaydım. Annem ve babam, Minho ile Chan yan yana oturuyordu. Benimse yanım boştu. İşte o boşlukta Felix olabilirdi.
''Neyin var canım?''
Annemin sorusuyla kendime geldim.
''Hiçbir şey.'' Gülümsedim.
''Bu imaj değişikliğini neye borçluyuz?''
Sarıdan siyaha dönen saçlarımı soruyordu.
''Dipleri gelmişti ve bakımsız duruyordu. Hyunjin pasaklı bir halde dolaşmaya devam ettikçe daha fazla tahammül edemedim ve onu kuaföre götürdüm.''
Minho benim adıma açıkladığında hayretle ona baktım. Vay be!
''İyi de oğlum nasıl bir kuaförmüş bu böyle? Baksana saçlarının bir kısmı kısa bir kısmı uzun.'' Bu defa babam konuştu.
''Ee şey, bu yeni çıkmış bir model.'' Chan hyung gülmemek için kendini tutuyordu.
Minho dik dik baktığında sustu. Minho bu bakışı her attığında Chan hyung süt dökmüş kediye dönerdi. Chan dışarıya karşı otoriter görünse de söz konusu Minho olduğunda dünyanın en minnoş insanı olurdu. Hatta kedilerden pek hoşlanmamasına rağmen sırf Minho seviyor diye üç tane kedi sahiplenmişlerdi.
Minho bir kedi delisiydi ve dünyadaki tüm yalnız kedileri sahiplenmek istediğini söylüyordu.
Manyak.
''Biraz imaj değişikliği yapmak istedim anne. Saçlarım çabuk uzuyor zaten sıkıntı yok.''
Yemekten sonra üçümüz takılıyorduk. Minho Chan'ın kucağında oturuyordu ve ben de acıların çocuğu olarak bir köşeye büzülmüş dizlerimi göğsüme çekmiştim.
''Felix ile nasıl gitti?''
''Benimle konuşmadı.''
''Evine mi gittin yoksa şirkette mi konuşmaya çalıştın?''
''Evine gittim. Zaten içeri almadı beni.''
''Fena kırılmış belli.''
''Of ya!'' Yüzümü dizlerime gömdüm.
''Ne yap et kendini affettirmenin bir yolunu bul Hyunjin.''
''Sen konuşsan?'' Minho'ya sordum.
''Kendini gülünç bir duruma düşürürsün.''
''Zaten öyle değil miyim?''
''Bak Hyunjin söylediğin şeyler pek de kabul edilebilir şeyler değilmiş. Keşke Felix'e neler olduğunu sorsaydın. Eğer zannettiğin gibi bir amacı olsaydı o zaman haklı olurdun ama boş yere üzmüşsün onu.''
Yanan boğazımla yutkunurken gözlerimi kapattım. Zamanı geriye almayı o kadar çok istiyordum ki...
***
Şirketin önünde bir sağa bir sola yürüyorum. Minho'nun zorlamalarıyla kuaföre gidip saçlarımı kestirdim çünkü yamuk kesmiştim. Bu da komik duruyordu.
Derken Lee Felix uzaktan buraya doğru geliyor. Üzerinde siyah boğazlı bir kazak ve siyah kumaş bir pantolon vardı. Üzerindeki siyah kaşe montuna sıkıca sarılırken esen rüzgar saçlarını dağıtıyordu. Lee Felix harika gözüküyordu.
Güneylerdeki hareketlenmenin başlayacağının sinayliydi bu.
Tabii şu durumda güneylerdeki hareketlenmenin hiçbir anlamı yok çünkü Felix benden nefret ediyordu. Benimse Felix'e kendimi affettirmem gerek.
Binaya yaklaşırken ben de hareket ettim ve önünü kestim.
''Günaydın Felix. Biliyor musun muhteşem görünüyorsun!''
Elimdeki papatyaları ona uzattığımda bakmadı bile. Önümden çekilip yürümek için yeltendi ama engel oldum. Onu bırakmaya hiç niyetim yok.
''Benimle konuşmayacak mısın? Aynı çatı altında çalıştığımızı düşünürsek ve özellikle senin patronun olduğum gerçeğini ele alırsak bu mantıklı bir hareket mi?''
Bunu söylediğim anda yüzüme bakıyor ama hiçbir duygu kırıntısı yok.
''Böyle bir şey söz konusu olamaz Bay Hwang. Görüşeceğiniz iş meseleleri varsa sizi memnuniyetle dinlerim ama işle ilgili konuşmayacaksanız beni rahatsız etmemenizi rica ediyorum.''
''Ne? Bay Hwang mı? Sen ciddi misin Felix?''
Gözlerini devirdi ve yürümek için hazırlandı ama yine engel oldum.
''Felix seninle gerçekten konuşmalıyım.''
''Ne istiyorsun?'' Sesi soğuk çıkıyor.
''Benimle yemeğe çık.''
''Acaba bir tür hafıza kaybı yaşamış olabilir misin?''
''Ne? Ne demek bu?''
Derin bir nefes aldı ve dudaklarını yaladı.
''Sana o gece kendimi yeterince açıkladığımı sanıyorum. Neden seninle bir daha bir şeyler yapacağımı aklımın ucundan bile geçireceğimi düşündün?''
''Hadi ama Felix o geceyi unutmadık mı?''
''Sen hatırlamazsın ben unutmam Hyunjin.''
Bakışları beni ürpertmeye devam ediyordu.
''İstersen patron sen ol bense senin kölen olmaya razıyım. Şu sahip köle olayını ele alabiliriz. Güzel olurdu ehe.''
Söylediklerim onu daha da sinirlendirirken gözlerini devirerek yürümeye devam etti. Ben de yanında yürümeye devam ettim.
''Tamam şaka yaptım sinirlenme bu kadar.''
''Ne istiyorsun Hyunjin? Derdin ne?''
''En baştan başlayalım. Bu kez her şey mükemmel olacak inan bana söz veriyorum. Seni hiç üzmeyeceğim.''
Bana hiç bakmadan yürümeye devam ediyor.
''Sabah sabah yalan dinlemek hiç iyi gelmiyor biliyor musun? Asla gerçek olmayacak şeyler için dil dökmen fazla anlamsız. Sus ve yoluna bakmaya devam et. Kendimi bir çöpten farksız olarak hissetmeye daha fazla devam etmeyeceğim. Daha önce yaşadım ama artık yaşamayacağım. Başa sarmak istemiyorum.''
Kolunu nazikçe tutarak Felix'i kendime çevirdim. Gözlerinin içine bakarken Felix başka yöne bakıyor. Kalbimin kırıldığını hissediyorum ama buna hakkım yok.
''Felix bak ben sadece korktum tamam mı? Korktum ve paniğe kapıldım. Bir daha asla böyle bir şey yaşanmayacak. Söz veriyorum. Hatalarımdan ders çıkardım.''
''Biliyor musun?''
Kolunu kurtardı ve bu kez gözlerimin içine baktı.
''Ben de hatalarımdan ders çıkardım Hyunjin ve korkaklara, yalancılara inanmamam gerektiğini öğrendim.''
Sonra çekip gitti. Arkasından bakakalırken derin bir nefes aldım. Pekala Lee Felix beni oldukça uğraştıracaktı ama ben Hwang Hyunjin pes etmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaotic | hyunlix
FanfictionBen Hwang Hyunjin, tek gecelik ilişkilerin adamı, sanırım aşık oluyordum. Tamamlandı. 12.09.22 - 02.01.23 Yan shipler binsung ve banginho lütfen yorumlara minsung yazmayın bir de neden yok diye sorgulamayın.