Felix ile anlaştığımız gibi cumartesi sabahı erkenden evinden aldım onu. Uçağımız öğlene doğru kalkacaktı ve direkt havaalanına doğru ilerledik. Havaalanına ulaştığımızda taksinin ücretini ödedikten sonra taksiden indik.
Uzun ve sıkıcı olan havaalanı prosedürlerinden sonra beklemeye devam ettik. Pasaport kontrollerini yaptırdık ve bavullarımızı bagaja teslim ettik. Hafta sonu olduğu için daha da kalabalıktı etraf.
Felix kedi gibi sırnaştı bana. Ben de mis kokan saçlarına öpücükler kondurdum.
''Uykun mu var?''
''Hayır, iyiyim.''
Bildirim panelinde uçağın kalkış saatinin yaklaştığını bildiren uyarıyı gördüğümüzde toparlanıp dış hatlara yürüdük. Uçağa bağlanan körük koridorundan geçip sonunda uçağa bindiğimizde koltuğumuza doğru ilerledik.
Koltuklarımızı hem gidişte hem de dönüşte business class bölümünden aldım. Felix uykum yok dese de esneyip duruyordu.
Uçuş on dört saatten fazla sürecekti Paris'e gece yarısından sonra varacaktık.
Felix cam kenarına oturdu ve başını koltuğa yaslayıp pencereden dışarısını izlemeye devam etti. Nedense durgun görünüyordu. Umarım uçağa binmek onu tedirgin etmiyordur yoksa üzülürdüm.
Elini tutup okşadım Felix başını bana çevirdi ve gülümsedi. Bulutların üzerinde muhteşem bir manzara vardı.
Bir süre sonra yemek servisi yapıldı. Özel odamızın kapısını kapattım ve sıkıldığım için küçük kedime yanaştım. Felix güldü.
''Uyuyacak mısın?''
''Sanmıyorum.'' Yanağını öptüm.
''Neden kapattın kapıyı?''
''Fazla açık durdu yeter bu kadar.''
''Hyunjin.''
''Hmm?''
''Neyse yok bir şey.''
''Söyle hadi.''
''Paris'te öğrenirsin bebeğim. Ben biraz uyuyacağım.''
Koltuğu yatırdı ve cidden uyudu.
Oha ya.
***
Neredeyse on beş saatlik yolculuğun ardından Paris'e indik. Burada geceydi ve Seul'de neredeyse güneş doğmak üzereydi. Saat farkı oldukça fazlaydı. Kendimizi otele attığımızda odamıza çıktık. Felix kapıyı kilitledi.
''Duşa gireceğim.'' Üzerimi çıkarırken konuştum.
''Tamam bebeğim.''
''Tamam derken?'' Ne yani gelmeyecek miydi?
''Tamam demek hayatım. Gir sen ben de anneme yazayım.''
Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım. Muhteşem bir duş seksi fena olmazdı. Felix'in yorgun olduğu faktörünü göz önüne alınca çok da üstelemedim. Paris'te ilk dakikalarımızı yaşıyorduk sonuçta. Bu güzelliği yiyeceğim çok anlar olacaktı.
Su ısınırken aynada saçlarıma baktım. Kestirip boyatmıştım ve ince kesim kaküller alnıma düşüyordu. Karamel rengi saçlarım ensemde bitiyordu. Birazdan bozulacaktı ama yapacak bir şey yoktu.
Camdan yapılmış duşakabinin kapısını açıp içeri girdim. Sıcak su beni tüm yorgunluğumdan arındırıyordu. Muhteşem.
Birkaç dakika sonra duşakabinin kapısının açıldığını duyduğumda sırıttım. Küçük kedi dayanamamıştı biliyordum.
Felix'in ellerini belimde hissettiğimde suyu kapattım. Siyah saçları ıslanmıştı ve su damlaları makyajsız yüzünden kayıyordu.
Güzel yüzünü tutarak hasret kaldığım dudakları öpmeye başladım. O kadar eşsizdi ki bana gerçekliği sorgulatıyordu. Felix'in elleri belimden kalçalarıma doğru kaydığında onu kendime daha çok bastırdım. Dudaklarıma boğukça inledi.
Felix dudaklarımdan ayrıldığında bayıkça baktı.
"Arkanı dön."
Ne?
"Hadi Hyunjin arkanı dön. Eğil ve ellerini fayansa yasla."
Bir dakika bunu gerçekten beklemiyordum.
''Yoksa sağ elinle mi halletmek istiyorsun?''
Şaşkınca Felix'e bakmaya devam ediyordum. Felix beni duvara yaslarken dediği gibi ellerimi fayansa yasladım. Sıcak dudaklarını ensemde, sırtımda, belimde ve her yerde hissediyorum. Elleri penisimi kavradığında mırıldandım.
Felix dizlerinin üzerine çöktüğünde elleri bu kez kalçalarımı buldu. Refleksle bacaklarımı daha çok açtım. Mantığıma çoktan elveda demiştim bile.
Felix'in dili ve dudakları deliğimi bulduğunda başımı soğuk fayansa dayadım ve derince inledim. Islak ve sıcak dili içimi yakıyordu adeta.
Bir süre öylece devam etti. Bacaklarım titriyordu ve ben bu dünyada değildim sanki.
Felix uzaklaştığında hissettiğim boşluk beni üşüttü. Başımı kaldırdığımda bana uzattığı parmaklarını gördüm. Güzelliğimin benim için uzattığı iki parmağını zevkle emdim.
Pekala, bu gece Lee Yongbok'a teslim oluyorum.
Sekste ilk kez pasif olan taraftım ve ne hissedeceğimi bilmiyorum. Felix'in parmaklarını içimde hissettiğimde sızlandım. Ritmini arttırdığında alışıyordum git gide. Bunu Felix'e her yaptığımda neden bu kadar çok sızlandığını daha iyi anlıyorum.
Evet acıyordu ama tatlı bir acıydı bu, zevk veriyordu ve alınan zevk çekilen acıdan çok daha üstündü.
''Hoşuna gidiyor mu?''
''Evet.'' Tek nefeste konuştum.
Felix bir süre sonra yavaşça uzaklaştı ve aynı boşluk hissi beni yeniden ürpertti. Çok geçmeden o boşluk hissi kaybolduğunda en derin inlememi bıraktım. Felix'in bambaşka yönünü görüyordum ve hoşuma gitmediğini söyleyemezdim.
Evet tam anlamıyla harikaydı!
Felix hızını biraz daha arttırdığında kendimi tutmam çok zordu. Erkenden boşalıp rezil olmak istemiyorum ama kendimi tutabileceğimi de sanmıyorum.
Felix'in de sona yaklaştığını hissedince rahat bıraktım kendimi. Başımı Felix'in omzuna yaslarken rahatlamaya devam ediyorum. Sevgilim beni hafifçe öperken hareketlerine devam ediyor.
En sonunda o da rahatladığında bir süre nefes nefese bekledik. Dayanamadım ve Felix'i kucağıma aldım. Duşakabinden çıkıp yan tarafta bulunan küvete adımladım. Sıcak su dolarken Felix'i küvetin içine yatırdığımda ıslak kirpiklerini kırpıştırdı. Az önce beni altında inleten kişi miydi o?
Vakit kaybetmeden dudaklarını öpmeye başladım. Saatin kaç olduğundan haberim yok ve belki de sabah olmak üzereydi.
Felix'in yanına uzandım ve onu göğsüme çektim. Felix göğsüme minik öpücükler kondururken gözlerim kapandı.
''Seni seviyorum.''
''Ben de seni seviyorum bebeğim.''
En son mırıldandığım cümle bu oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chaotic | hyunlix
FanficBen Hwang Hyunjin, tek gecelik ilişkilerin adamı, sanırım aşık oluyordum. Tamamlandı. 12.09.22 - 02.01.23 Yan shipler binsung ve banginho lütfen yorumlara minsung yazmayın bir de neden yok diye sorgulamayın.