Sondan bir
İyi okumalar dilerim
Ghostly Kisses - The City Holds My Heart
Dört yapraklı yonca size ne çağırıştırıyor?
Derlerki şans getirir dört yapraklı yonca ama bulması zordur. Belki de zor bulunduğu için şans getirdiğine inanırlar. Onu bulmak kendisi bir şanstır!
Elim boynumdaki soğuk metale dokundu. Dört yapraklı yonca kolyesi. Evet, benim dört yapraklı yoncam vardı.
Gerçek değildi, kolyeydi fakat özel biri tarafından verilmişti. Gümüş renk zincirin ucunda yine aynı renk yonca sembölü vardı ama benim kolyem sandığınız gibi şans getirmiyordu. Kabullenmiştim bu gerçeği uzun zaman önce.
Peki sizin hiç şans getiren nesneniz oldu mu? Hiç umutsuz kaldığınızda tüm kalbinizle ona inandınız mı? Bileklik, misket, kalem... Bunlar gibi sadece size özel olan bir şey. Varsa söyleyin çünkü benim umudum hiç kalmadı.
Ya da şansızlığınız hiçbir şeyin karşısını alamayacağı kadar kuvetli mi?
Kolyeme dokunmamın tek nedeni ölmüş ruhuma nefes aramaktı çünkü ekranda yazan yazıyla değil nefesim ruhum acımıştı. Küçük dünyam başıma yıklmış, yazan sekiz harfli şehir benim şehirlerimi enkaza çevirmişti.
"İlk tercihim gelmiş." Efsun'un sevinç dolu sesi kulaklarımda yankılandı. "Allah'ım çok teşekkür ederim. Şükürler olsun Rabbim. Nasıl mutluyum anlatamam."
Donmuş şekilde önümdeki yazılarla dolu ekrana bakıyordum öyle ki kendi mutsuzluğumu kenara bırakıp arkadaşımın sevincine ortak bile olamıyordum. Beynimin içinde sadece bir söz dolanıyordu, okuduğumu şehrin ismi. Şu şekilde olmamın nedeni böyle sonuç beklemediğimdendi.
Efsun benden ses çıkmayınca yanıma geldi. "Sevinçten dilini mi yuttun kızım? Sen nereyi kazandın?" Sonra kendi kendine konuştu. "Benimki de soru, o puanla zaten nereyi yazsan kazanırsın. İlk tercihin geldi değil mi?"
İlk tercihim mi? Ben ne tercih etmişdim? Bunu mu yazmıştım? Kesinlikle hayır! Okuduğumu algılamakta ve bunu dilime dökmekte güçlük çekiyordum. Yine de tüm gücümü kullanarak "İstanbul."diye bildim sadece.
Efsun'un verdiği tepki deminden beri içimden söylediğim sözlerden sadece birisiydi. "Nasıl olur?" Sahiden nasıl olurdu? Benim yazdıklarım arasında İstanbul yoktu hatta Ankara'dan başka hiçbir yer yoktu. Efsun da en az benim kadar şaşırdı "Şaka mı yapıyorsun kızım?" Cevap veremedim bile. Yanıma gelerek sinirle kapattığım laptopu açtı. "Belki yanlış okumusundur heyecandan, dur bakalım."
Tekrardan laptopu açtığında ben de bir umut baktım ama sonuç aynıydı, aynı harfler yan yana sıralanıp o ismi oluşturuyordu.
İstanbul.
On sekiz yıllık hayatımda sadece bir kere gittiğim şehir, bir kere havasını soluduğum, bir kere torpağına ayak bastığım şehir, İstanbul... Büyük, tehlikeli ama aynı zamanda muazzam güzel... aynı terazi gibi ama kötü yanları ağır basan terazi.
Hayatta tek sevdiğim insanı benden alan şehir. Sırf bu yüzden bile ona nefret edebilirdim kolaylıkla. Yetmezmiş gibi şimdi hayallerimi, geleceğimi de benden almak istiyordu. Zoru neydi benimle? Halbuki onu ben seçmemiştim!
Kendimi açıklamaya yeltendim. "Nasıl oldu bu? Ben yazmadım. Hepsine Ankara yazmıştım yemin ederim."dedim kallaşmış sesimle.
Efsun hızlı hızlı söylediğim sözlerle başını salladı beni sakinleştirmek için. "Evet, sen hepsine Ankara yazdın ben gördüm. Herhalde bir yanlışlık olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört yapraklı yonca
Actionİnanmak istiyorum ama kandırılmak değil. Görmek inanmaktır fakat en güçlü inam hissetmektir.