Sondan üç
İyi okumalar dilerim
Lilium - Sleeping İnside
İyi şeyler hiç beklemediğiniz anda gelir. Sanırım gerçekten öyleydi. Babamın okumama izin vereceğini söyleseler sadece gülerdim. Hatta gülmek zahmetine bile girmez, es geçerdim. Ölüm döşeğinde olan hastanın iyileşmesi gibiydi, o kadar imkansız, o kadar uzak.
Babamın neden fikir değiştirdiğini bilmiyordum. Nasıl oldu izin verdi? Belki de gerçekten bir an sadece bir anlığına beni sevdi... Ya da beni hayatında daha fazla tutmak istemiyordu... Gerçi şu an bunu düşünmek istemiyordum. Önemli olan izin vermesiydi.
Pencerenin camından kendime baktığımda hayata dair umut vardı yüzümde. Yıllar sonra ilk defa bu kadar hayat dolu hiss ediyordum kendimi. Kuyunun dibine vuran güneş ışığı yüzümde parlıyordu, göz harelerimde dans ediyordu sihirli hüzmeler.
Yine de içimde adlandıramadığım bir hiss vardı. Heyecan? Mutluluk? Neşe? Bilmiyordum. Bütün iyi hisleri unutalı çok olmuştu belki de bu yüzden isim koyamıyordum içimdeki hisse.
Kendi kendimize verdiğimiz sözler vardır, kimseden habersiz. Ruhumuz üzerine verdiğimiz yeminler.
Bu günüm benim yıllar önce verdiğim sözümdü. Yeminimin ilk adımıydı. İstediğim bölümü kazanarak verdiğim sözümü adım adım gerçekleştirecektim.
Sabahın köründe kalkmıştım. İşin doğrusu geceyi hiç uyuyamamıştım. Sabah dört gibi gözümü kapatmış yedide artık uyanmıştım.
İlk günüydü bu gün üniversitenin. İki hafta öncesinde Mehmet abinin verdiği haberden sonra zaman nasıl geçti anlamadım. Gerçekten insan mutlu olunca daha hızlı akıyordu saatler. Bunu fark etmiştim son iki haftada.
Sadece bir hafta içinde alel acele toplandıktan sonra İstanbul'a gelmiştim. Neyse ki toparlanması uzun süren biri değildim. Kalacak yer bulmak ise hiç zor olmamıştı. İstanbul'da yerleşen babamın şirketine ait evlerden birinde kalacaktım.
Şu an penceresinden baktığım daire yirmi katlı binanın on sekizinci katındaydı. Sona iki kala...
Camı kapatıp aynanın önüne geldim. Kahve rengi gözlerime bakınca mutluluğu gördüm. Mavi kot pantolon, beyaz crop onun üzerine ise yine aynı renk oversize gömlek vardı üzerimde. Omzumun altına kadar uzanan kahve renk saçlarımı açık bırakmıştım her zamanki gibi. Hafif makyajım göz altı morluklarımı kapatıyordu. Sade, şu an beni tanımlayacaka en uygun sıfattı sanırım.
Gözlerim boynumda duran kolyeye kaydı. Yüzümde gülümseme belirdi. Abla bir şeyler başaracağım galiba...
Beyaz çantamı alıp odadan çıktım. İlk gün olduğu için taksiyle gitmeyi tercih etmiştim. Ne kadar şehirde büyüsem bile hapisane hayatından farklı olmayan hayatım yüzünden yalnız başına dışarı çıkmaya alışık değildim. Hele de İstanbul gibi büyük şehirde. Neyse, buna da alışacaktım.
Taksi üniversitenin girişinde durduğunda kalabalığı görünce irkildim biraz.
İlk gün olduğu için çoğu kişi anne babası ile gelmişti. Parayı ödeyib taksiden indim. Kalabalığa karışmamaya dikkat ederek kenarda beklemeye karar verdim. Efsun'la buluşacaktık.
"Anne çok heyecanlıyım." Önümde duran kız, yanındaki annesi olduğunu düşündüğüm, hafif tombul kadına heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Gözlerim üzerlerinde asılı kaldı.
"Kızım, sakin ol. Sınava girerken böyle değildin hiç."
"Anne, hayalime gidiyorum. Hukuk ya hukuk!" Cebinden telefonunu çıkardı. "İçeri girerken beni çekersin tamam mı? Mezun olunca bakar bakar duygulanırım artık."
![](https://img.wattpad.com/cover/321283094-288-k729240.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört yapraklı yonca
Actionİnanmak istiyorum ama kandırılmak değil. Görmek inanmaktır fakat en güçlü inam hissetmektir.