Sondan ikinci
İyi okumalar dilerim
Beach House - Space Song
Elim boynumdaki kolyeye gitti. Yine şans getirmedin. Bir kar tanesi yere düştü ve tüm dünya buz kesti.
Soluklanmak istedim, babamın alev kazanı olan ağzından çıkıp yüreğime düşen kor tanesi sözlerini beynimde ölçüp tartmak istedim, öylece yere yığılıb kalmak istedim.
Ama yapamadım, o odada, ona ait olan bir yerde derdimi bile çekmek istemedim. Sanki bir yerlerden bana bakıp zevk alacakmış gibi geldi. Odadan çıktım. Az önce savaşa giden askeri anımsatan adımlarım şimdi savaş meydanında yenik düşen komutanın adımları kadar ruhsuzdu.
Savaşı kaybetmiştim.
Can havliyle kendimi dışarı attım. Nefesim soluk borumu yakıyordu. Mehmet abiyi gördüm. Yüzünde gülümsemesiyle beni bekliyordu arabanın yanında.
Dışarıdan nasıl görünüyordum bilmem ama Mehmet abi beni görünce koşarak yanıma geldi. "Kızım iyi misin?" Hiç iyi görünmüyordum sanırım.
Ellerim saatlerce ayazda kalmışcasına titriyordu. Kenardaki kaldırıma oturdum. Daha doğrusu bacaklarım beni taşıyamadığı için kendimi attım. "Okumayacaksın dedi bana." Ateşi olan biri gibi sözler irademden bağımsız döküldü dudaklarımdan.
"Sakin ol." Omuzlarımdan tutup kendine çektiğinde sıkıca sarıldım ona. "Buluruz bir yolunu." Neden herkes Mehmet abi gibi değildi? İyi kalpli, yardımsever, halden anlayan.
Hıçkırıklarım bir bir dudağımdan dökülmeye başladı. Mehmet abinin bana sarılması içimdeki hüzünü ikiye katlamıştı. Birinin bana sevgi göstermesi, önmesemesi, değer vermesi...
İnsan ailesinden sevgi görmeyince tüm dünya ondan nefret ediyor sanıyor.
Ne kadar orada öyle kaldım bilmiyorum ama en son Mehmet abiden güç alarak arbaya yürümeye başladım. Mehmet abi şöför koltuğuna geçti. Camı açıp kollarımı başımın altına yasladım. Havalar henüz sıcaktı bu yüzden sıcak rüzgar yüzüme vuruyordu.
Anılar küçük delikten sızan ışık hüzmeleri misali zihnime doldu. Aklıma çocukken ablamla oyunlar oynadığımız zamanlar geldi. Bahçede oynarken ablam bir oyun bulmuştu. Bir birimize mitolojik roller belirlerdik. Ablam hep rüzgar tanrısı olurdu.
Derin nefes alıb var gücüyle üflerdi. Sıcak rüzgar saçlarımı dağıtırken ablamın ruhunu, nefesini hiss ettim. Rüzgar ablam demekti. Rüzgar çocukluğum demekti. Az da olsa tebessüm yarandı dudaklarımda.
Tüm yol arabada başımı cama yaslayaraka geldim. Radioda çalan şarkılar da cabasıydı. Madrigal'den çalan şarkı iç çekerek düşünmemi sağladı. Başka bir evrende diyordu, en güzel halinle...
Başka bir evrende gerçekten hayat varsa eminim hiçbir evrendeki hayatım bu dünyadaki kadar kötü değil...
♧♧♧
Kapı çaldığında yerimden kalkmak istemedim. Yorganıma sarılıp uyumak istiyorumdum sadece, saat ne kadar öğlen ikiyi gösteriyor olsa bile. Uymayı çok severdim.
Bu yüzden uyuyan güzel en sevdiğim masaldı. Sonsuz uyku... Kulağa ne kadar da güzel geliyor.
Yatağımln içinde sırt üstü yattım. Gerçek şuydu ki uykum yoktu, her zaman gözlerimden akan uyku bir haftadır gözlerime uğramaz olmuştu. Bense gerçeklerden kaçmak için inatla uyumak istiyordum. Sınavlar yüzünden ertelediğim ne kitapları okuyacak, ne de filimleri izleyecek mecalim vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/321283094-288-k729240.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dört yapraklı yonca
حركة (أكشن)İnanmak istiyorum ama kandırılmak değil. Görmek inanmaktır fakat en güçlü inam hissetmektir.