Eğer kelimelerle ne kadar iyi oynarsan seyirci o kadar hayran kalırdı sana.
Kelimelerinde ne kadar seçici olursan ve akıcı konuşursan o kadar insan seni hayranlıkla dinlerdi.
Karşımda duran kişiden şüphelendiğimde kendimi sıradan bir insan olduğuna ikna etmeye çalışıyordum. ''Artık en sonunda kafayı yedin galiba. Sadece yanından geçip gideceksin.'' Sessiz bir şekilde mırıldandığımda çıkarmış olduğum silver topuklu ayakkabılarımı yerden almak için eğilmiştim.
Yine bir sanat galerisindeydim. Artık bu kaçıncıydı saymayı bırakmıştım.
Topuklularımı elime aldıktan sonra derin bir nefes alarak dik duruşumu bozmadan krem rengi parlak zeminde yürümeye devam ettim.
Her şey normalmiş gibi tam yanından geçeceğim sırada kollarını boynuma dolamıştı.
Hay senin!
Demek ki insanoğlunun içinde boşuna şüphe duygusu yoktu. Bu durum bana her şüphenin altında bir gerçekliğin olduğu sözünün doğrulatmıştı.
Ne güzel, günlük bir tecrübe daha.
Tam dirseğimi karın boşluğuna geçirdiğim an havaya bir şey sıkmıştı. ''Nefesini tut, sakın koku alma!'' Bana bağıran sese karşılık nefesimi tuttuğum an bir dirsek daha geçirip arkaya doğru tekme attığımda beni saran kolların gevşediğini hissetmiştim. Kolunu tutup geriye doğru iteklediğimde sarsılmış gibiydi. Bunu fırsat sayarak tam vuracağım sıra başka bir elin aramıza girmesiyle adamı yerde bulmam bir olmuştu.
Dönüp kim olduğuna bakamadan yine aynı sesi duymuştum. Bana fırlatmış olduğu anahtarları havada yakaladığımda gözlerimi kapatıp açtıktan sonra ona bakıyordum. ''Daha ne bakıyorsun? Git terasta bekle beni.'' İçimdeki sesi durduramayıp yine dinlediğimde yukarı terasa doğru koşmaya başladım. Tam arkamda ayak seslerini duyduğumda refleksle çok hızlı bir şekilde arkama döndüm. ''Yardımın için ço...'' Elini kaldırıp susmamı işaret etmesiyle teşekkürüm yarıda kalmıştı. ''Ne yani sana yardım filan ettiğimi mi sanıyorsun?'' Arka cebinden bir tabanca çıkarıp bana doğrulttuğunda şok içerisinde dona kalmıştım. Hadi oradan be?
Acaba beni öldürene ödül filan mı vereceklerdi? Herkesteki bu heyecanı anlayamıyordum.
...
Kırıldın, kırarlardı da. Üzüldün hep en sevdiğin, en güvendiğin, her şeyini anlattığın insanlar tarafından. Üzüldüğün için üzülmesinler diye üzüntüne kat ve katlar ekledin.
Sırf üzülmesiler diye kendi mutluluğunu sattın.
''Bana güven, biz senin arkandayız. Yoluna devam et!'' diyenlere güvenip yola devam ettin. Yarı yola geldiğinde ''Başarıyorum!'' demek için, müjdeli haberler verebilmek için arkana döndüğünde kimseyi göremedin. Hevesin kırıldığında, yüzünü somurttuğunda kimseye güvenmemen gerektiğini kendine bir kez daha kanıtlamıştın.
Aslında hiç biri en başından beri yanında veya arkanda değildi.
Kırıldığında keskinleşmek yerine paslanmayı seçerdin. Yokuşa doğru sürüklendiğinde, seni arkandan ittiklerinde de uçurumun sonunu bile bile sürüklenmeyi seçerdin. Belki de onlar da arkandan atlar diye.
Aşık olurdun. Hep de seni en çok umursamayan insanlar tarafından.
Geceleri yorganın altında ağlardın. Sesini kimse duymasın diye, güçsüzlüğün belli olmasın diye sesini karanlığa doğru boşaltırdın. Geceye karışırdın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Gölgesi Olmaz
ActionHerkesin içinde aydınlığa kavuşmak isteyen bir kötü yok muydu?