Yoğunlaşmaya başlayana kadar çırp.
Oturma odasındaki yemek masasındalardı. Dalya, annesi, babası ve kendisine ait yemek arabasının içinde olan küçük kız kardeşi.
Masada büyük bir tartışma vardı. Dalya'nın annesi ve babası bugün olduğundan fazla öfkeliydi. Küçük kız ne yapacağını bilmiyordu. Karışmalı mıydı yoksa karışmamalı mıydı? Küçük kız ne yapması gerektiğini bilmediği için streslenmeye başlamıştı.
Sesler gittikçe yükselmeye başladı. "Biz senin ne halt olduğunu bilmiyor muyuz Affan. Sen eskiden de böyleydin. Aptal olan sadece bendim çünkü değişeceğini sandım!" Annesi cümlesini bitirmeden önce sofradan bir tabak alıp yere fırlatmıştı. Küçük kız kardeş ağlamaya başladı. Beste ne yapacaktı? Ne yapması gerektiğini gerçekten bilmiyordu.
Yerde tuz ve buz olmuş cama baktı.
Tartışma sesleri dinmiyordu, bebek ağlama sesi gittikçe yükseliyordu, cam kırılma sesi kulağında yankı yapmaya devam ediyordu. Aynı zamanda küçük kızın paniği de artmaya devam etti. Yavaştan titremeye başlamıştı elleri. Titreyen ellerine bakmasıyla gözünün önü bulanıklaşmaya başladı. Küçük elleriyle kulaklarını bastırmaya çalışıyordu ama titreyen elleri buna izin vermiyordu. Küçük kızın o an tek bir dileği vardı: Seslerin dinmesi.
"Bunları çocukların yanında mı konuşacağız Betül!" Küçük kızın baş dönmesi hızlanmaya başlamıştı. Artık doğru düzgün nefes dahi alamıyordu. Havadan aldığı oksijen kesik kesikti.
"Neden? Kızların senin ne halt olduğunu bilmesinler diye mi!" Annesi ne diyordu? Babası bu kadar büyük ne yapmış olabilirdi ki? Küçük kız, hayatında tanıdığı en iyi insan babasıydı. Babası hata yapmış olamazdı. Bu koca dünyada her şeye yer vardı ama hatalara yoktu.
Küçük kız bunlara artık bir son vermek istiyordu. Son aldığı nefesinin son olacağından haberi dahi yokken. O son aldığı nefes boğazında kalmıştı. Titreyen küçük ellerini kulağında çekerek boğazına doğru götürdüğünde, sadece elleri değil aynı zamanda kollarıda titremeye başlamıştı.
"Anne." Küçük kızın sesi çok kısık çıkmıştı. Öyle kısık çıkmıştı ki kendi sesini kendisi bile duyamamıştı. O an kızın istediği dilek değişti: Sadece yardım istiyordu.
Şu an ne yaşadığını bilmiyordu. Başına ilk defa böyle bir şey geliyordu. Ne yapması gerektiğini bilmemek ise onu daha çok tetiklenmesine sebep oluyordu.
Bilinmezlik korkuç bir kavramdı.
Bağırmalar yükseldi. Ağlayan kardeşinin sesi yükseldi. Yükselen ve artan şeyler sadece bunlardan ibaret değildi. Titremesi artmaya başladı. Artık tüm bedenini ele geçirmişti. Baş dönmesi arttı ve gözünün önü kararmaya başladı...
Sesi artık çıkmıyordu. Duyulmak istiyordu, fark edilmek istiyordu.
Artık sesler anlaşılmaz bir uğultu, görüntü ise suyun içinde açılmayacak kadar bulanık.
Küçük kızın görüntü kalitesi gittiğinde, her yer onun için siyaha boyanmıştı. Yemek masasında oturduğu sandalyenin üzerinde tüm bedeni refleksle tir tir titremeye başlamıştı ve hemen ardından küçük kız bilinçsizlik içerisinde sağ tarafına doğru yere yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Gölgesi Olmaz
AcciónHerkesin içinde aydınlığa kavuşmak isteyen bir kötü yok muydu?