Parlaya bildiğin kadar cila yap.
Kafamı tutarak uyandığımda güneş camdan tam olarak yüzüme vuruyordu. Bu ev de kimse perdeleri kapatmayı akıl etmiyor muydu?
Üçlü koltukta üstüme ince bir beyaz çarşaf atarak uyumuştum. Kafamı ovalayarak olduğum yerden kalktım.
Artık uzanmıyor, oturuyordum.
Etrafıma bakındığımda nerede olduğumu hatırlamıştım. Koyu gri koltuklar ve siyah masa... Kıvanç'ın evindeydik.
Kapının kenarında bir siluet belirdiğinde gülerek kafasını içeriye doğru uzatıyordu. ''Rahatsız etmiyorum değil mi?''
''Hayır tabiki de. Gel otur.'' Tebessüm ederek koltukta yanıma oturması için biraz kayarak yer açmıştım. Serra'ya yanıma oturması için elimle işaret ederken bir anlığına başım dönmüştü. Kafam çok kötü bir şekilde zonkluyordu. Dün gece yanlışlıkla bir yere filan mı çarpmıştım?
''Seninle bir şey konuşmak istiyorum.'' Kapının girişine bir bakış attığında bunun özel bir konuşma olacağını anlamıştım.
''Tamamdır, seni dinliyorum.''
''Şu an tahminen,'' düşünür gibi yapıp gözlerini iki saniyeliğine tavana dikip bana geri döndüğünde lafına kaldığı yerden devam etti. ''Hatta beni karşında gördüğünden beri nasıl hayatta kaldığımı düşünüyorsundur.'' Onaylarcasına başımı salladım.
Gerçekten de oradan çıkmayı nasıl başarmıştı?
Kural 5: Biri konuşmaya başladığında ilk onu dinle yoksa anlatacakları şeyden vazgeçebilirlerdi.
''Sen kalktıktan dakikalar sonra telefonuma ilk bilinmeyen bir numaradan mesaj ardından iki bilinmeyen cevapsız arama gerçekleşti.'' Telefonunun şifresine girip bilinmeyen bir numaradan mesaj sekmesine girdiğinde telefonu bana uzatıyordu.
Cidden bu işin sonu nereye gidiyordu çok merak ediyordum.
Kural 6: Fazla tepki vermeden sonuna kadar dinle. Çünkü karşındaki kişi bir şeyler anlatırken öncelikle tepkilerini dikkat eder. Eğer sen fazla tepki verirsen ya da onun arzuladığı tepkiyi vermezsen konuyu sonuna kadar anlatmaktan vazgeçebilir ya da anlatacağı şeyin sonunu çevirip, değiştirirdi.
Aramalarımı aç!
Mesajda tam olarak bu yazıyordu.
''Peki açtın mı?'' Çatık kaşlarla kafamı ekrandan kaldırdığımda Serra'nın yüzünü okumaya çalışıyordum.
''Hayır tabiki de!'' Kısık bir ses tonuyla sert çıkışmıştı. Tepkisi daha çok saçmalama der gibiydi. ''Aramaları açmadığımdan dolayı bir de sesli mesaj bırakmıştı.''
''Ne diyor?''
''Oranın havaya uçacağı gibi garip şeylerden bahsedip hemen çıkmamı söylüyordu. Ve hemen ardından da sinyal sesi.''
Ve havaya da uçmuştu.
''İşte sen gittikten sonra merakımı daha fazla içimde bastıramayıp sesli mesajı açtım ve böyle dediği içinde oradan çıktım. Sen de zaten gitmiştin. Defalarca aradım ama bakmadın ve bende oradan çıktım. Kendi başının çaresine bakacağını biliyordum.''
Serra Dün Gece:
Dakikalar hatta saniyeler sonra açık arttırma başlıyordu. Bunun için çok heyecanlıydım. Hayatımda ilk defa bu kadar ciddi iş adamlarının (gerçi hepsi birer mafya tipli) bulunduğu bir davetiyeye katılmıştım ama gerçekten de heyecandan kıpır kıpırdım. Sağ tarafıma döndüğümde kaşlarını çatarak etrafı gözetleyen Dalya'ya bakıyordum. Çok ciddiydi ve bir şeyler düşündüğü çok belliydi. Kız bu surat ifadesiyle bile oldukça çekici durabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Gölgesi Olmaz
AçãoHerkesin içinde aydınlığa kavuşmak isteyen bir kötü yok muydu?